Asya Tipi Üretim Tarzı” araştırmacısı Divitçioğlu öldü

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Sencer Divitçioğlu öldü. Sencer Divitçioğlu, şimdilerde iktisatçıların pek umursamadığı, kişisel değil de toplumsal yarara dönük iktisat ile uğraşan bir bilim adamı idi. 
Çalışmaları gündemin dışında, gündemin gerisinde, gündemi oluşturan etkenler üzerine idi. 

1927 tarihinde İstanbul’da doğdu. 1950 yılında İ.Ü. İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Doktorasını Paris Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’nde yaptı. “Marx’ta İktisadi Büyüme” (1959) adlı teziyle doçent oldu. 1976 yılında profesörlüğe yükseldi. 1983 yılında Paris Üniversitesi’nde konuk profesör olarak dersler verdi. Çeşitli iktisat kuramlarını matematiksel bir dille ele alan teorik çalışmaların ardından, tarihle uğraşmaya başladı.

1956-82 yılları arasında İ.Ü. İktisat Fakültesi’nde ve 1975’ten itibaren de Boğaziçi Üniversitesi’nde teorik iktisat dersleri verdi. 1982’deki profesörler tasfiyesi hareketinden nasibini aldı ve yurtdışında (nanterre) davetli profesör olarak çalıştı(1982-84). Üç konuda çalışmaları var: 1-) İktisat teorisi 2-) Marksist teori 3-) Antropolojik tarih (özellikle Türk tarihi). Farklı çalışma alanları oldu. Kendi anlatımıyla 1402’lik olduktan sonra “müşterisi” kalmadığından, öz yurdu “iktisadiya”yı terkedip, tarihistan’a göç etti. 

Kök Türkler (1987), Geçivermiş Gelecek (1991), Nasıl Bir Tarih? (1992), Oğuz’dan Selçuklu’ya (1994), Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu (1996), Ortaçağ Türk Toplumları Hakkında (2001), Orta - Asya Türk İmparatorluğu VI. - VIII. Yüzyıllar (2005), Orta- Asya Türk Tarihi Üzerine Altı Çalışma (2006), Meta Tarih - Ege Beylikleri: Meta History - Egean Beyliks (2008), Mikroiktisat (1962), Asya Tipi Üretim Tarzı ve Az-Gelişmiş Ülkeler (1966), Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu/Marksist Üretim Tarzı Kavramı (1967; 2003), Das Kapital Üstüne Çeşitlemeler (1969), Değer, Üretim ve Bölüşüm (1982) başlıca eserleridir.

İsmi İdris Küçükömer ile birlikte anılır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, tahtayı kullanış tarzı, düzgün çigileri, tabloları ve renkli tebeşirleriyle dersleri anlatım tarzı ile ün yaptı. Asaf Savaş Akat’ın hocasıdır. 

Sencer Divitçioğlu, Asya Tipi Üretim Tarzı “ATÜT” çalışmaları ile ün yaptı. 

Asya tipi üretim tarzı 

Toplumsal üretim ve bunun yeniden üretimi dünyadaki bütün topluluklar için farklı iki ana yoldan gelişmiştir. Bu yollardan bir tanesi klasik yoldur ve Avrupa’ya ve Japonya’ya özgü bir yapısı vardır; bu yapıya göre Avrupa’da toprak beyleri kendi denetimi altındaki bölgede toprağın sahibi olmaları nedeniyle bulundukları bölgede kralın yetkilerini paylaşır ve kendi kendilerini yönetirlerdi, feodalizm olarak adlandırılan bu üretim yapısı kapitalizmin klasik gelişme yoludur ve kapitalist üretim süreci bu yapı içerisinde meydana gelmiştir. 

Ancak toplumsal gelişim aşaması özellikle Asya toplumlarında bu yoldan farlı bir seyir izlemiştir. Asya toplumlarında (Hindistan,Çin,Osmanlı imparatorluğu vs.) Avrupa’dakinin aksine merkezi otorite, gücünü muhafaza etmek ve yetkilerini paylaşmamak için ülke topraklarını belirli bir bireye ya da aileye mülk olarak devretmez ancak onun belirli şartlar altında ve kendisine bağlı kalacağına inanması suretiyle kullanma hakkını devrederdi, kullanma hakkına sahip olan kişi bu hakkını miras yoluyla da çocuklarına devredemezdi. Böylece merkezi otorite, kullanma hakkını devreden anlaşmayı feshedip bu hakkı bir başka kişiye verebilirdi. Bu nedenle doğu toplumlarında toprak, bireyin değil, devletin mülkiyetindeydi. Bu durum devletin doğu toplumlarında Batı toplumlarına göre farklı algılanmasına neden olmuştur, Doğu toplumlarında devlet “tanrısal bir güce” sahiptir, ve asla sarsılmaz bir yapısı vardır. 

Asya Tipi Üretim Tarzı analizi, Karl Marx tarafından geliştirilmiştir. 

Sencer Divitçioğlu’nun 1960’larda ATÜT saptamasından yola çıkarak yaptığı analizler günümüzün Türkiye’sini anlamak için çok değerlidir. Sencer Divitçioğlu, milli görüş hareketinin doğduğu günlerde, Türkiye’de olup bitecekleri şöyle değerlendirmişti: 

“Adalet Partisi içinde gelişen hareket mukaddesatçılar tarafından temsil edilmektedir. Öyle gözükmektedir ki, bu hareketin yüklendiği tarihi ve toplumsal görev, aslında üstyapı çelişkilerinden kalkarak, kuşatımı pek iyi belirtilmeden, aslî sınıf ilişkilerine değinmek; yani bir yandan Batı emperyalizminin bir uzantısı olan burjuva kültürüne karşı Türk-Müslüman kültürünü savunmak, öte yandan emperyalist ve tekelci mason ve komprador iş çevreleri ile savaşmaktır. 

Böylece istenilen, emperyalizmin ve tekelci burjuvazinin mutlak egemenliğini kırarak, Türk kültürüne dönük bir toplum kurmaktır. Bundan dolayı, Konya’da yeşermekte olan, önceleri takunyalılar diye alaya alınan, şimdi de Türk kamu oyunu derinliğine ilgilendirmeye başlayan mukaddesatçılar hareketini yakından takip etmek gereklidir. 

Mukaddesatçıların, yukarda anahatları verilmeye çalışılan aslî ve talî sınıf ilişkilerinden hareket ederek, ideoloji ve eylemlerini sağlam bir toplumsal temele oturtmak üzere oldukları düşünülebilir. İşledikleri konu ve yerleştikleri ortam toplumun talî ve aslî çelişkilerine dayanan bir potansiyeldir. 

Hareketin dayanağı, başlangıcı ve geliştiği ortam, Türk halk tabakasının iktisadi ve kültürel gerçeklerini yansıtmaktadır. Fakat ne var ki, bu hareketin başındakilerin [...] verdikleri demeçler, niyetlerinin [...], hakim sınıf içinde mutlak bir güce sahip olan büyük şehir komprador, mason burjuvazisinin egemenliği yerine Anadolu tüccarı burjuvazisinin (yarının sanayicisinin) egemenliğini ikame etmektir. 

Dünya görüşleri tam olarak belirlenmediğinden vakit henüz erkense de, bu hareketin de yakın Türk toplumsal tarihinin tanık olduğu gibi, levantenler ile Müslüman burjuvazi, ittihat ve terakkiciler ile itilafçılar arasındaki hakim sınıf çatışmalarına benzediği söylenebilir. O vakit, bu çelişme zincirine bir de mason-mukaddesatçı halkası eklenmiş olur.” Sencer Divitçioğlu’na göre Osmanlı toplumu sınıfl ı bir toplum olmasına karşın, bu toplumda sömürü yoktur. Toprakların mülkiyeti devlete ait olduğu için köylerde yaratılan artık-ürün de devlete aittir. Devletin elkoyduğu bu artık ürünün bir kısmı mutlaka kamu işlerine ve hizmetine harcanmıştır. 

Sencer Divitçioğlu, Naima’ya dayanarak şu denklemi kurar: “Devlet (d) kulun (k) fonksiyonudur; kul paranın (p) bir fonksiyonudur; para reayanın (r) bir fonksiyonudur; reaya adaletin (a) bir fonksiyonudur. 

Mülk ve devlet, adaletin yani, kamu işleri ve hizmetlerinin bir fonksiyonudur, demektir. Devletin toprak üzerindeki mülkiyetinin tek sebebi üzerine aldığı kamu iş ve hizmetlerini yapmasıdır. Adalet mülkün temelidir.” Çalışkan, farklı konularda önemli çalışmaları ve yayınları olan bir bilim adamını kaybettik. Allah rahmet eylesin. 

Not: Yazıdaki bilgiler Sencer Divitçioğlu ile ilgili değişik yayınlardan derlenmiştir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018