AKP, sorun yaşadıkça Anayasa'yı değiştiriyor

AKP, sorun yaşadıkça Anayasa'yı değiştiriyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - AKP, iktidara geldiği Aralık 2002'den bu yana Anayasa'yı "kendi siyasi amaçları" doğrultusunda dördüncü kez değiştirmeye hazırlanıyor. İlk döneminde 1982 Anayasası'nı iki kez değiştiren AKP, 22 Temmuz 2007 genel seçimleriyle başlayan ikinci döneminde üçüncü değişikliği Şubat 2008'de "türban" için gerçekleştirdi. Son değişiklik girişimi de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın "AKP'nin temelli kapatılması" istemiyle Anayasa Mahkemesi nezdinde açtığı dava üzerine başlatıldı. AKP, bu çerçevedeki Anayasa değişikliklerini, temel hukuk ölçütlerinden çok siyasi amaçlarına göre şekillendirdi. Erdoğan'a Başbakanlık yolu açıldı İlk değişiklik, 27 Aralık 2002'de "milletvekili seçilme yeterliliğini" düzenleyen 76. madde üzerinde yapıldı. Maddede yer alan "İdeolojik veya anarşik eylemlere" ibaresi, "terör eylemlerine" şeklinde düzenlendi. Bu düzenlemeyle, eski TCK'nın 312. maddesinden hüküm giydiği için yasaklı konuma düşen AKP lideri Tayyip Erdoğan'a milletvekilliği hakkı iade edildi. Bu kapsamda, Erdoğan'ın Meclis'e girmesini sağlamak için Anayasa'nın 78. maddesine de, "Bir ilin veya seçim çevresinin, TBMM'de üyesinin kalmaması halinde, boşalmayı takip eden 90 günden sonraki ilk pazar günü ara seçim yapılır. Bu fıkra gereği yapılacak seçimlerde Anayasa'nın 127. maddesinin 3. fıkrası hükmü uygulanmaz" fıkrası eklendi. Değişikliğin ardından, AKP Siirt Milletvekili Mervan Gül istifa ettirildi. Yapılan ara seçimde Tayyip Erdoğan milletvekili olarak Meclis'e girdi ve Başbakanlık görevini Abdullah Gül'den devralarak 14 Mart 2003'te 59. Hükümet'i kurdu. Bu değişiklikler CHP'nin desteğiyle gerçekleştirildi. Gül, Cumhurbaşkanı seçildi 1982 Anayasası AKP tarafından ikinci kez Nisan 2007'de başlayan tartışmalı cumhurbaşkanı seçimi sürecinde değiştirildi. İktidar grubunun, yaygın muhalefete rağmen Abdullah Gül'ü aday gösterdiği seçim süreci, CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. Mahkeme, CHP'nin cumhurbaşkanı seçim birleşimlerinde TBMM'de en az 367 milletvekilinin bulunması gerektiği tezini yerinde bularak, seçim turlarını iptal etti. Bunun üzerine, AKP, 31 Mayıs 2007'de ANAVATAN'ın desteğiyle Anayasa'nın 96. maddesini değiştirdi. Değişiklikle TBMM Genel Kurulu'nun bütün yasama faaliyetlerinde en az 184 milletvekiliyle toplanması sağlandı. Aynı değişiklikle cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, görev süresinin de 7 yıldan 5 yıla indirilmesi hükme bağlandı. Bu düzenleme 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in vetosu üzerine Ekim 2007'de halk oylamasına sunularak kabul edildi. Ancak, Abdullah Gül, MHP'nin desteğiyle nitelikli çoğunluk gerektiren eski yönteme göre Cumhurbaşkanı seçildi. Türbanın kapısı aralandı AKP, üçüncü Anayasa değişikliğiyle, "türbanın" yükseköğretim kurumlarında serbest bırakılmasını hedefledi. İktidara bu girişiminde yine MHP destek verdi ve "kılık kıyafet serbestisini" öngören yeni Anayasa hükmü şubat ayında AKP-MHP oylarıyla kabul edilerek yürürlüğü girdi. Sırada parti kapatma var AKP, dördüncü değişiklik hazırlığına, hakkında açılan kapatma davasıyla birlikte başladı. Henüz formülleştirilemeyen bu düzenlemeyle siyasi partilerin kapatılması önlenmek istenirken, Anayasa ve yasalara aykırı faaliyet ve eylemlerinden dolayı sadece sorumlu kişilerin cezalandırılması amaçlanıyor. MHP iktidarın bu girişimine farklı bir formülle de olsa destek veriyor. Son girişim karşısında muhalefette iki farklı tavır görülüyor. CHP ile DSP, iktidarın "kendi hedefleri" doğrultusunda "Anayasa ile oynamasına" karşı çıkarlarken, MHP ile DTP, özellikle parti kapatma konusunda AKP'nin yaklaşımına prensipte yakın duruyor. AKP, çıkarına göre Anayasa'yı değiştiriyor CHP Grup Başkanvekili, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu: Anayasa değişiklikleri toplumsal uzlaşma ile gerçekleşmediği sürece hep sorun yaratır. Çünkü, anayasalar toplumun ortak metinleridir. AKP kendi anayasasını hazırlamak gibi bir sevdanın peşine düştü: 'Her şey benim düşüncelerime uygun olsun!' Yani, AKP'nin baştan beri, 'Kendi düşüncelerime uygun bir anayasayı hayata geçireyim, Türkiye'de hukuku ben belirleyeyim, hukuk ve anayasa benim eksenimde belirlensin' şeklinde bir tavrı var. Zaten bu tavır, Türkiye'yi maalesef bu noktaya taşıdı. AKP'liler, Meclis çoğunluğunu ülke için değil de kendi çıkarları ve kendi dünya görüşleri için kullanıyorlar. Bu da çoğunluk diktası dediğimiz bir yapının parlamentoda oluşmasına neden oldu. Anayasa ile oynamak alışkanlık haline geldi DSP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli: Hukuk devletinde kişiye, kurumlara, partilere özel anayasa ve yasa değişiklikleri yapılmaz. Ne yazık ki, AKP 2002'deki seçimden hemen sonra Anayasa ile oynamayı alışkanlık haline getirdi. Önce, seçilme hakkından yasaklı, mahk�miyeti olan Erdoğan ile ilgili Anayasa değişikliği yapıldı. Arkasından uyduruk istifalarla demokraside olmayacak şekilde, seçim icat edildi ve Erdoğan milletvekili yapıldı. O yetmedi, Sayın Abdullah Gül'le ilgili Anayasa değişiklikleri yapıldı. O yetmedi haklarında ceza davaları bulunan başta Başbakan, bakanlar, milletvekilleri ve partililere özel kanunlarla aflar getirildi. Şimdi parti kapatma ile ilgili Anayasa değişikliği çabaları var. Hukuk devleti ilkesi açıkça zedeleniyor. Süreci değiştirmeye, onu manipüle etmeye yönelik her tür girişim hukuk devletinin değişmez ilkelerini zedelemekte. Anayasa, kurumlara, kişilere göre değiştirilemez. Tartışmalar işimizi yapmaya engel değil AKP Grup Başkanvekili, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün: Keşke, 1982 Anayasası'nın tepeden tırnağa değiştirilmesi konusunda bir uzlaşma anlayışı ortaya konulabilse. Şu anda siyasi partiler arasında bir uzlaşma görünmüyor. Günün koşullarına uygun, modern gelişmeleri de dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç var. Ama böyle bir değişikliğin hemen gerçekleşmesi mümkün görülmüyor. Bu nedenle noktasal; iki-üç maddelik değişikliklere gidiliyor. Böyle olunca da, değişiklikler yeni tartışmaları ortaya çıkarabiliyor. Tartışmalara engel olmak mümkün değil ve yadırgamamak lazım. Tartışmalar yaşanacak diye iş yapmaktan vazgeçilemez. Hukuka uygun hareket edilmeli MHP Genel Sekreteri, Ankara Milletvekili Cihan Paçacı: AKP iktidara geldiğinden beri Türkiye'de sürekli siyasi krizler ve kutuplaşmalar söz konusu. Bu iktidarın yanlış politikalarının sonucudur. Son geldiğimiz noktada, Türkiye çok ciddi kopma içine girmiştir. Herkesin sağduyu ile ve hukuka uygun hareket etmesi gerekir. Hukuk, herkesin kendi anlayışına göre değerlendirilemez. Biz, 2001 yılından beri siyasi partilerin kapatılmaması gerektiğini ifade ediyoruz. MHP'nin Anayasa değişiklikleri içinde yer alması, kendi siyasi görüşlerinin ya da ideallerinin hayata geçirilmesi olarak değerlendirilmeli. Siyasi partilerin kapatılmamasını sağlayacak düzenleme, bir parti kapatılmadan yapılsa daha iyi olurdu. Ama, bazı değişimler bazı hadiseler olduktan sonra gündeme gelebiliyor. MHP, 2001'den bu yana şayet Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa tek başına sahip olsaydı, bunu yapardı. DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan: AKP, Anayasa konusunda kamuoyunu reform yapıyoruz diye oyaladıktan sonra verdiği üç ayrı takvimde de sözünü tutmadı; siyasi partilere bir taslak sunmadı; ama Amerika'ya gidip orada taslağını anlattı. Bu konuda çabalarının samimi olmadığını ortaya koydu. Türban konusunda, kapatma davasında olduğu gibi perakende Anayasa değişikliğine girmeyi tercih etti. AKP'nin bu yaklaşımının ne demokrasi ile ne çoğulculukla ne de katılımcılıkla ilgisi var. Tamamen faydacı ve paragmatik bir yaklaşım sergiliyor. Bu yönüyle de toplumun; özellikle sivil toplum örgütlerinin Anayasa değişikliği konusunda yaptığı çalışmalara, gösterdiği çabalara karşı ciddiyetsiz ve saygısız bir yaklaşım sergilemiş oluyor. Anayasa tartışmalarını bir an önce halletmesi gereken AKP'nin yeterince cesaretli davranmadığını görüyoruz. Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk: Hukuk devletinde kanunlar genel, nesnel ve soyut kurallar getirir. Özel kişiler ve durumlar için kanun çıkarılmaz. Burada, yapılacağı söylenen Anayasa değişikliğinin amacı, AKP hakkında açılmış olan kapatma davasının düşürülmesidir. Böyle olunca da bu iktidar partisinin kendisi için çıkardığı bir af kanunu niteliğinde olacaktır. Kanunlarda aranan genellik, nesnellik ve soyutluk ilkelerine aykırı düşecektir. Bu aynı zamanda hukuk etiğine olduğu kadar, siyasal etiğe de aykırıdır. İktidar partisinin yapması gereken; Anayasa Mahkemesi önünde kendisini savunmaktır. Bence en doğru olan iktidar partisinin orada aklanması ve bu değişiklikleri acele, sonuçları iyi düşünülmeyen, nereye varacağı belli olmayan biçimde değil, belli bir süreç sonrasında yapmaktır. AKP'nin parti kapatmayı önleme formülleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın açtığı davanın ardından hem kapatma davasını düşürecek hem de bundan böyle dava açılmasını zorlaştıracak bir Anayasa değişikliği konusunda çalışan AKP çeşitli formüller üzerinde duruyor: . Anayasa'nın 68 ve 69. maddeleri değiştirilecek. Parti yöneticilerinin suç işlemeleri halinde doğrudan partinin kapatılmasına yönelik dava açılması yerine, suç işleyen parti yöneticileri sorumlu tutulacak. . Irkçılık, şiddet, terör ve bölücülük gibi suçlarla, yabancı ülkelerden para alma, program ve tüzüğün Anayasa'ya aykırı olması gibi suçlar parti kapatma nedeni sayılacak. . Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa'da sayılan suçları işleyen partililer için kapatma davası açmadan önce partileri uyarma zorunluluğu getirilecek. Başsavcısı davadan önce Meclis'ten izin isteyecek. . AKP, oluşturacağı Anayasa değişikliği teklifine bir geçici madde ekleyerek mevcut davanın düşürülmesini de planlıyor. Böylece, yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalar ortadan kalkabilecek. Milletvekilleri soruyor: Müteahhit ödemeleri neden yapılmıyor? CHP Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi devlete iş yapan müteahhitlerin alacaklarının ödenmediği; ilgili müteahhitlerin, yasal haklarını aramak bir yana seslerini bile çıkarmaktan çekindikleri için ya banka kredisi alarak ya da siyasetçi ve bürokrat peşinde koşarak sorunlarını çözmeye çalıştıklarını belirterek, sorunu önergesiyle Meclis gündemine taşıdı. Selvi, Başbakan Erdoğan'a, "Gerçek ve tüzel kişilere ödemelerin makul sürelerde yapılmamasının nedeni nedir?" diye sordu. Enerjide vergi üstüne vergi neden DSP İstanbul Milletvekili Jale Ağırbaş, verdiği yazılı soru önergesiyle, KDV'nin enerji tüketim bedeli üzerinden hesaplanması yerine, tüketilen enerji bedeline yüzde 2 TRT payı, yüzde 5 belediye tüketim vergisi ve yüzde 1 Enerji Fonu eklendikten sonra tahakkuk ettirilmesinin sebebini sordu. Ağırbaş, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a şu soruları yöneltti: "Bir malın çifte vergilendirilmesi Anayasa'ya ve vergi mevzuatına aykırı değil midir?"