Önce kafayı değiştirmeliyiz

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Kalkınmakta olan ülkeler zengin ülkelerle aralarındaki gelir farkını kapatıp, ekonomik, sosyal ve siyasi yönden gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşabilecekler mi? 1950'li yılların sonlarına doğru tartışmaya açılan bu konu günümüzde de önemini koruyor. Zira ülkeler arasındaki gelir farklılıklarının azaltılması, başka bir ifadeyle gelir pastasının hakça bölüşümü, gelişmekte olan ülkelerin gelişmişlerin seviyesine ulaşamasalar bile yaklaşmalarına bağlı. Bunun için ise gelişmekte olan ekonomilerin orta gelir tuzağına düşmemelerinin gerektiği söyleniyor. Konuyu geçen hafta DÜNYA gazetesindeki sütununda Rüştü Bozkurt ele aldı. Bozkurt'un yazısını okuduktan sonra bu haftanın yazısını orta gelir tuzağına ayırmaya karar verdim. Son aylarda sıkça söz edilen orta gelir tuzağından kastedilen, kişi başına gayrisafi yurtiçi ulusal hasılanın varılan noktanın ötesinde artış göstermemesi, yani durağanlaşması. Gelişmekte olan ülkelerin orta gelir tuzağına düşmelerinin nedenleri arasında üretim maliyetlerindeki artışların yanı sıra yatırımların yetersizliği, teknolojik gelişme alanındaki gerilikler, imalat sanayiinin yetersiz büyüme hızı ve endüstriyel ürünlerdeki çeşit azlığı gösteriliyor.
***
Dünya Bankası'nın bu yılın başında Çin ekonomisine ilişkin yayınladığı raporda orta gelir tuzağına dikkat çekilerek, Çin'in büyümesini sürdürebilmesi için ekonomik ve siyasi reformların gerekliliğine işaret ediliyor. Aksi takdirde ekonominin durağanlaşıp orta gelir tuzağına yakalanma riski yüksek. Gayrisafi yurtiçi ulusal hasıla itibariyle dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin, 10 bin doların altındaki kişi başına geliriyle orta gelir grubunda yer alan bir ülke. Orta gelir tuzağı sadece Çin ve Hindistan gibi Uzakdoğu'nun gelişmekte olan büyük ekonomilerini ilgilendiren bir olgu değil. Tüm yükselen piyasa ekonomilerinde ve tabii ki ülkemizde de üzerine dikkatle eğilinmesi gereken bir konu. Son yıllarda hızlı büyüyen Türkiye'de kişi başına ulusal gelir 10 bin doları aştı. Bu artışta ekonominin kendi iç dinamiklerinden çok dışımızdaki gelişmelerin de payı büyük. Sorun, gelirin bugünkü seviyesinden Cumhuriyetin yüzüncü yılı için belirlenen 25 bin dolar seviyesine nasıl çıkartılacağı, dünyanın 17. büyük ekonomisi Türkiye'nin gelir klasmanında üst sıralara nasıl yükseleceği noktasında düğümlenmektedir. MÜSİAD'ın 2012 yılı Ekonomik Raporu'nda hedefe ulaşılabilmesi için orta gelir tuzağından sakınılması gerektiği görüşüne yer veriliyor. MÜSİAD Başkanına göre, hedefe ulaşılması büyüme hızının arttırılmasına olduğu kadar zihniyet değişikliğine de bağlı. Bu bence üzerinde durulması gereken bir nokta, gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi ekonomide köklü yapısal değişiklikler yapılmadan ve zihniyet değişikliğine gidilmeden olanaksız. Uzun vadede ekonomik büyümenin belirleyicisi tasarruf oranı, nüfus ve teknolojidir. Şimdiye kadar büyük ölçüde ucuz işgücünün yardımıyla düşük gelirli ülkeler grubundan orta gelir grubuna geçen aralarında Türkiye'nin de yer aldığı ekonomilerin gelişmiş ülke statüsüne ulaşabilmeleri sermayenin verimliliğini arttıracak özgün teknolojilerin geliştirilmesine, teknolojik gelişmenin üretim sürecinin hemen her safhasına entegre edilebilmesine, altyapı ve eğitim alanlarındaki yatırımlara devam edilmesine bağlıdır.
Esasen, üretimdeki verimlilik teknolojik gelişmeden soyutlanamaz. Teknolojik gelişme ise altyapı ve eğitim alanlarında yatırımları gerektirir. Türkiye'nin, tasarruf oranını yüzde 25-30'lar seviyesine yükseltmeden yüksek gelir grubu ülkeler arasına girmesi olanaksızdır. 2009'un son çeyreğinden bu yana Türkiye ekonomisi büyümesini sürdürüyor. 2010'da yüzde 9.2 büyüyen ekonomide, 2011'de büyüme oranı yüzde 8.5 olarak gerçekleşti. 2012'de ise dünya ekonomisinde beklenen yavaşlamaya paralel olarak Türkiye ekonomisi de bir yavaşlama sürecine girecek. Yılın bütünü için öngörülen büyüme oranı yüzde 4. Ancak AB'de derinleşen kriz ve Ortadoğu'daki son gelişmeler nedeniyle büyüme hızında öngörülenin altında bir gerçekleşme de olabilir. Türkiye'nin 2023 için konulan kişi başına 25 bin dolarlık hedefe ulaşabilmesi için büyüme hızının kabaca yılda yüzde 6.5 oranının altına düşmemesi gerekiyor.
***
MÜSİAD Başkanı'nın konuşmasında yer alan zihniyet değişikliği konusunun üzerinde biraz duralım. Türkiye'nin orta gelir tuzağına düşmemesi için tasarruf ve yatırımların arttırılması dışında önemli görülen zihniyet değişikliği temelde eğitim kalitesi iyileştirilmeden gerçekleştirilemez. Ülkemizi yüksek gelirli ülkeler sınıfına taşıyacak olan en önemli faktör vizyon sahibi, dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden, dogmatik düşüncelerden uzak, bağımsız düşünebilen, çağın gerektirdiği bilgiyle donatılmış, insan haklarına saygılı ve hukuka bağlı aydın kuşaklardır. Tasarruf, yatırım gibi iktisadi değişkenler büyüme için ne denli önemli olursa olsunlar, uzun vadede büyüme ve gelişmenin sürekliliği beşeri sermaye alanında yapılacak yatırımlar tarafından belirlenir. Zira ekonomideki dönüşümü gerçekleştirecek, yepyeni teknolojileri geliştirecek olan da yetişmiş insan gücüdür. Gelişmiş ülkeler sınıfında gerçekten yer almak istiyorsak, hemen her konuda kafamızı değiştirmemiz şart.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016