Fala inanma, falsız kalma

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Nereden çıktı şimdi bu fal meselesi demeyin. Ben öyle fal mal durumlarına pek sempatik bakmam. İlgimi de çekmez zaten. Ama bazen öyle işler oluyor ki insan “acaba mı” kuşkusuna düşüyor. Bir kaç yıl öncenin yılbaşıydı sanıyorum, bir gazete falında dünyada işlerin karışık olduğu, daha da karışacağı ve bunun 2018 tarihine kadar süreceği şeklinde bir öngörü okumuştum. Türkiye parantezinde de bu durumun bizim için daha vurgulu olacağı söyleniyordu. İşlerin karışık, durumun olumsuz olduğu değerlendirmesini biz iktisatçılar risklerin yoğunlaşacağı, risk algısının yükseleceği, riskten kaçma eğiliminin artacağı şeklinde okuruz. Finansal fiyatların yükselme baskısı altında kalacağını ve oynaklığın (volatilite) artacağı ima eden bir durumu tanımlar bu okuma. Dahası, risk artışının 2018 yılına kadar süreceğini ve Türkiye’nin bu durumdan en çok etkilenen ülkeler arasında yer alacağını söylüyordu söz konusu fal. 

O tarihte dünyada gerçekten işler karışık, riskler yüksek, finansal fiyatlar oynaktı. Bunun için fala ihtiyaç yoktu. Durum böyleydi. Ama sonrasına ilişkin öngörü, her falda olduğu gibi, bunu destekleyecek analiz ve kanıtlardan yoksundu. Hele bu kargaşanın uzun süre devam edeceği öngörüsü düpedüz mesnetsizdi. En acar iktisatçılarımız dahi bu kadar uzun süreyi tahmine yeltenmezdi. Dolayısıyla, falı okudum, hadi canım sen de deyip geçtim.

Sonrasında olup bitenlere baktıkça hep bu falı hatırlıyorum. Neler olmadı ki? Çevremizde jeopolitik gerilimler ve şiddet aldı başını gitti, sıcak çatışma olasılığı gündemimizden eksik olmadı. Biri Irak’ı diken üstünde tutarken bir başkası Suriye’yi dağıttı, Güneyimizde bunlar olurken kuzey tarafımız da karıştı. Sonuçta iş Rusya’ya ambargo uygulanmasına kadar dayandı. Yükselen riskin yanı sıra önemli bir pazarımız sorun sahibi haline geldi. O arada dünya ekonomisi büyüyememe sendromunda debeleniyor, düze çıkmakta zorlanıyordu. Bu genel risk algısını hep yüksek tuttu. Bu koşullarda Avrupa’nın kökten teklemesi de buna katıldı. Bu dünya ölçeğinde kaygı yaratıp, risk algısını besledi. En önemli pazarı da daralan Türkiye’nin küresel büyüyememe durumundan daha yoğun etkilenmesine neden oldu bu süreç. ABD’nin toparlanır gibi olması iyi haber olarak değerlendirildi, Ama bu gelişme FED’in faiz yükseltme baskısına yol verdi. Finansal piyasalarda oynaklık iyice yükselirken bizim gibi sermaye girişi bağımlısı haline gelmiş olan ülkelerde risk algısı tavana vurdu, neredeyse kriz benzeri koşullar oluştu. 

Biz fal doğru mu çıkıyor diye kuruntu yaparken bizim iç politika manevralarımız devreye girdi. Neredeyse her gün yüksek perdeden atıp tutmaya, risk algısını besleyen adımlar atmaya başladık. 2015 yılının ortasına rastlayan seçim süreci bu durumu daha da besledi. Çatışmacı, ayrıştırmacı bir siyaset dili egemen oldu. Siyasetçiler “bunlar bir daha bir araya gelmez” dedirten bir siyasi üslupla ortalığı savaş alanına çevirdiler. Türkiye’ye dönük risk algısı tavana vurdu, sermaye kaçışı oldu, finansal fiyatlar riske işaret eden yönlerde hareket ettiler. Türkiye en kırılgan ekonomiler listesinin tepesine oturdu. Kendi adıma gerginlik seçim sonrasında azalır, risk algısı yumuşar normale döneriz diye düşünüyordum. Olmadı. Bu kez seçim sonuçlarının doğurduğu siyasi belirsizlik ve yeni hükumet kurmadaki gecikme yeni gerimler doğurdu. Daha da önemlisi, erken seçim seçeneği ön plana çıktı ve siyasi risk algısının 2016 yılına taşınması olasılığı doğdu. Sonuçta sanki fal bir kez daha doğrulanmış gibi oldu. 

Bu arada dünya da durmadı tabii. Risklerin daha da artması sonucunu doğuran olaylar gelişti. Geçen yıldan devreden Yunanistan sorunu tırmandı, ülkenin eurodan çıkması giderek Avrupa Birliği’ni bütünüyle terk etmesi gibi olasılıklar güç kazandı. Bu dünya ekonomisini karıştırmaya yetmeyecekmiş gibi son günlerde bir de Çin’de borsanın patlaması gündeme geldi. Bu gelişmeler Avrupa’daki durgunluk güçlenirken büyüme hızı zaten yavaşlamış olan Çin’in daha da hız kesmesi ve büyüyememe sendromuna sürüklenmesi sonucunu doğurdu. Dünya ekonomisinde zaten zayıf olan büyüme dinamiğinin sıfıra doğru gidebileceği öngörüleri güç kazandı. 

Dünya 2015 yılının ikinci yarısından gün alırken içeride ve dışarıda gittikçe yoğunlaşan olumsuz dinamikler bugün var olan sorunları en azından 2016’ya, ama büyük olasılıkla onun da ötesine, taşıyacakmış gibi görünüyor. Benim pek dikkate almadığım fal da o tarihte var olan olumsuz koşulların 2018’e kadar devam edeceğini söylemiyor muydu? Ne demiş eskiler; fala inanma falsız da kalma. Ne dersiniz? 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018