Orta vadeli reçeteler kısa vadede sorunlara çare olamaz

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

 

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ekonomiyi canlandırmak için son silahını da kullanmaya nihayet
karar verdi. Aslında, bu operasyondan kimse fazla bir şey beklemiyor. Bütün istenen, talep ve
üretim artışı yoluyla resesyonun kıyısında dolaşan ülkelere biraz nefes aldırmak ve muhtemel
deflasyon riskini bertaraf etmek. Likidite artışının, beklentilerdeki kötüleşme nedeniyle
yatırımlara dönüşememe endişesi yaygın. Almanya Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann ne
tahvil alımlarının, ne de kamu harcamalarının birliğin sorunlarını çözemeyeceğini; krizin
temelinde yetersiz inovasyon ve düşük verimlilikten kaynaklanan yapısal sorunların yattığını
söylüyor. İç devalüasyon yoluyla fiyat rekabetinin yeterli olmadığı, uzun vadede sorunların
çözümünün teknolojik gelişmeyle mümkün olabileceği görüşü doğru olmakla birlikte; bunun, acil
çözüm bekleyen sorunlar karşısında geçerli olduğunu söylemek zor. ECB’nin ise sorunları tek
başına çözmesi olanaksız. Banka’nın tahvil alımlarına başlama kararında, bu politikadan bir şey
beklediğinden çok, hiç bir şey yapmayıp eleştiriler altında kalmaktan çekinmesinin de etkisi var.
ECB başkanı Draghi ekonomiyi harekete geçirmek için gerekirse alımların miktarının artırılacağını, ancak yapısal reformlar olmadan sorunların çözülemeyeceğini yineledi. Vergi, işgücü piyasası, eğitim, araştırma –geliştirme, kadınların işgücüne katılımını arttırma gibi bir çok alanı ilgilendiren yapısal reformlar gerçekleştirilmeden sorunların çözümünü ve büyümenin sürekliliğini sağlamak olanaksız.
***
1990’ların ortalarından bu yana AB’de büyüme hızı ve verimlilik ABD’ninkine göre geriliyor. Almanya ve Hollanda verimlilik artışı yönünden ABD’ye yaklaşırken, birliğin diğer ülkelerindeki
verimlilik ABD’dekinin çok altında. Farklılık sadece ABD ve AB arasında değil; AB içinde de
büyüme hızı ve verimlilik açısından ülkeler arasında önemli farklılıklar var. Yunanistan, İtalya,
İspanya ve hatta Fransa’da ürün yeniliklerle ilgili rekabet yetersizliği ekonomik sorunların temel
nedenlerinden biri. Bu ülkelerin hızlı büyüme sürecine girebilmeleri fiyat ve ücretlerin kontrolü
dışında yeni ve kaliteli ürünleri üretmelerine bağlı. Weidman sorunların adresi olarak birliğin
güney ülkelerini gösteriyor ama, Almanya ve Fransa’nın da bu anlamda çok iyi olduğu
söylenemez. Otomotiv, kimya ve elektrikli makineler gibi geleneksel sektörlerde uzmanlaşan bu
iki ülke yüksek teknolojili endüstriler yönünden Amerikan şirketlerinin gerisinde. Yüksek
teknoloji kullanan sektörler arasında Avrupa’da karşılaştırmalı üstünlüğe sahip tek ülke İngiltere.
Nispeten düşük teknoloji kullanan sektörlerin yaygın olduğu İtalya ve İspanya ise, Çin gibi
gelişmekte olan ekonomilerin tehdidi altında.
***
Teknolojik gelişme beşeri sermaye ve eğitime yatırım gerektiriyor. Eğitim kalitesini yükseltmeden
ne teknolojik gelişme, ne de uzun dönemde büyüme mümkün. Tabi, bir de madalyonun öteki yüzü
var. Teknolojik gelişme büyümenin önünü açarken, bazı sektörleri ortadan kaldırarak işsizliği de
arttırıyor. Üretimde artan otomasyon ve kullanılan robotların işgücüne ihtiyacı azalttığı bir gerçek.
İleri üretim teknikleri, üretimden kaynaklanan özel maliyetleri azaltırken, işsizliği arttırarak
toplum üzerindeki sosyal maliyeti arttırıyor. Orta vadede teknolojik gelişmenin AB’de zaten
yüksek olan işsizlik üzerindeki etkisi ne olur bilinmez. Ancak, işsizlik sorunu çözülmeden AB’nin
varlığını sürdürmesi zor. Yüksek işsizlik ve beraberinde gelen yoksullaşma, Birlik içinde
Almanya’ya karşı muhalefeti arttırıyor. Almanya ne maliye ne de para politikasının
gevşetilmesinden yana. Kısa dönemde işsizlik oranının kabul edilebilir sınırlara çekilmesi için
parasal gevşemenin yanı sıra maliye politikasını devreye sokmaktan başka yol yok. Orta vadede
çözüm olacak reçeteler kısa vadede sorunlara çare olamaz. AB’deki tartışmalardan bizim de
çıkaracağımız dersler var.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016