Büyüme ezdi geçti!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

 

İğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize... Büyüme hızına ilişkin tahminimizde fena yanıldık. Yalnızca biz mi, tüm piyasa oyuncuları da. Hatta Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da.

Biz bir ay önce ilk çeyrek büyümesinin yüzde 1.1 dolayında olmasını beklediğimizi yazdık. Piyasadaki tahminler yüzde 2.2 dolayında oluşuyordu. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise nisan ayı sanayi üretiminin açıklandığı önceki gün yaptığı değerlendirmede, ilk çeyrek büyümesini yıllık hedef olan yüzde 4’ün altında beklediğini dile getirmişti. Çağlayan, dün yaptığı değerlendirmede, ilk çeyreğe ilişkin tahmininin açıklanan yüzde 3’ün de altında olduğunu söyledi.

Bir ay önce ilk çeyrek büyümesini artı-eksi 0.2 puanlık marj içinde yüzde 1.1 olarak tahmin ederken dayanak noktamız ilk çeyrekteki sanayi üretimiydi. Geçmiş yılların “sanayi üretimi - GSYH kapsamındaki sanayi üretimi- GSYH bağlantısı”nı dikkate almış ve böyle bir tahminde bulunmuştuk.

Bu üçlü bağlantı bu yıl büyük ölçüde koptu. İlk çeyrekte sanayi üretimi geçen yıla göre yalnızca yüzde 1.3 artmış olmasına rağmen, GSYH kapsamındaki sanayi üretimi artışı yüzde 2.2 oldu. Arada 0.9 puanlık fark var. “Fark 1 puan bile değil, önemli sayılmaz” denemez. Örneğin sanayi üretimi yüzde 10 artsa, GSYH kapsamındaki artış ise yüzde 10.9 olsaydı, bu önemsizdi elbette. Ama burada, yani yüzde 1.3 ile yüzde 2.2 arasında (yüzdenin yüzdesi olarak ifade etmek pek doğru değilse de) yüzde 69 fark var. Bu pek normal değil, daha doğrusu şimdiye kadar karşılaşılmış bir fark değil.

Son yedi yılın ortalamasında ilk çeyrekteki sanayi üretimi artışı yüzde 5.7 olmuş, bu dönemdeki GSYH kapsamındaki sanayi üretimi büyümesi ise yüzde 5.9 olarak gerçekleşmişti. Görüldüğü gibi birbirine çok yakın değişim oranları söz konusuydu.
Sanayi üretimi ve GSYH kapsamındaki sanayi büyümesi böyle gerçekleşirken, ilk çeyrek büyümesi yedi yılın ortalamasında yüzde 4.9 olmuştu.

Sanayi tahminler kadar büyüseydi...

Sanayi üretiminin ilk çeyrekte TÜİK verilerine göre yüzde 1.3 arttığını belirttik. Bu oranın, GSYH kapsamındaki sanayi büyümesine yüzde 1.4 olarak yansıyacağı tahmininde bulunmuştuk, oysaki oran yüzde 2.2’yi buldu. Eğer ilk çeyrekte GSYH kapsamındaki sanayi sektörü büyümesi yüzde 2.2 değil de yüzde 1.4 olsaydı, yüzde 3 olarak açıklanan GSYH artışı da yüzde 3 değil, yüzde 2.8 düzeyinde gerçekleşecekti.

Yüzde 4 için, yüzde 4.3 gerekiyor

Yılın tümünde yüzde 4 olarak öngörülen büyümeyi yakalamak, ilk çeyrekte tahminlerin üstünde olmakla birlikte görece düşük gelen orandan sonra daha da zorlaştı. İlk çeyrekteki yüzde 3’ten sonra yılın tümünde yüzde 4’e ulaşmak, son üç çeyrekte toplam yüzde 4.3 büyümekle mümkün olabilecek.

Bu, gerçekleştirilemez bir oran değil kuşkusuz. Ama, dış talebin iyice daraldığı, iç talebin başka sorunlar yaratmaması için baskı altında tutulmak istendiği bir ortamda yılın tümünde yüzde 4’e ulaşmak pek de kolay görünmüyor doğrusu.

Cari açıkta iki yılın rekoru

Cari denge nisan ayında 8.2 milyar dolar açık verdi. Böylece, Mart 2011’den bu yana olan iki yılı aşkın sürenin en yüksek açığı verilmiş oldu. 2011 yılının mart ayındaki cari açık 9.5 milyar dolardı.

İlk dört aydaki açık 24.3 milyar dolara ulaştı. Dört aylık açık, geçen yılın aynı dönemindeki 20.8 milyar dolara göre yüzde 17 arttı.

Artış hızlandı

Yıllık cari açık ocak ayında 47.7 milyar dolara kadar gerilemişti. Yıllık açık şubat sonunda 48.4 milyar dolara çıktı. Martta yeniden bir gerileme yaşandı ve yıllık açık söz konusu ay 47.7 milyar dolar oldu.

Nisan sonunda ise yıllık açık birden fırladı. Yıllık cari açık nisan itibariyle 51.3 milyar dolara ulaştı. Böylece, nisanda son yedi ayın en yüksek yıllık açığı oluşmuş oldu.

Nisanda para yağdı!

Nisanda son iki yılın en yüksek açığı verilirken, bu açığın çok çok üstünde bir para girişi gerçekleşti. Bir ayda tam 16.9 milyar dolarlık bir giriş oldu. Gelen para öylesine fazlaydı ki, cari açık kapatıldığı gibi Merkez Bankası rezervine de 7.3 milyar dolar eklendi.

16.9 milyar doların 9.1 milyar doları portföy yatırımından, portföy yatırımının da 8.9 milyar doları borç senetlerinden, 133 milyon doları hisse senetlerinden oluştu.

Nisan, para girişi yönünden herhangi bir sıkıntı yaşanmayan bir aydı. Mayıs ayının son haftasında başlayan Gezi Parkı eylemlerinin yarattığı tedirginlik ortamının para girişini sekteye uğratmış olduğunu tahmin etmek hiç zor değil. Hatta giriş bir yana, bir miktar çıkış olması da muhtemel. Ama asıl hareketi haziranda göreceğiz. Hem zaten Merkez Bankası da döviz satım ihalelerine niye başladı.

Merkez yine piyasada

Merkez Bankası son olarak 24 Ocak 2012 tarihinde döviz satım ihalesi gerçekleştirmiş ve 50 milyon dolar satmıştı.

Merkez Bankası’nın son döviz satım müdahalesi ise 4 Ocak 2012’de yaşanmıştı. Merkez, bu müdahalede 155 milyon dolarlık satış gerçekleştirmişti. Merkez Bankası’ndan dün yapılan açıklamada gerekli görülen günlerde döviz satım ihaleleri açılabileceği duyuruldu. Açıklamada, satımı yapılacak tutarın her bir ihalede 50 milyon dolar olacağı, tekliflerin 1 milyon dolar ve katları biçiminde verilmesi gerektiği ve her bir bankanın toplam satım tutarının en fazla yüzde 20’si için teklif verebileceği belirtildi.

Merkez Bankası dün beş ihale açtı ve toplam 250 milyon dolarlık satış gerçekleştirdi. Dört ihaleye gelen teklif 624 milyon dolar oldu.

Merkez Bankası’nın bir yılı aşkın süreden sonra piyasaya yeniden satıcı olarak girmesi kuşkusuz döviz kurları üzerinde bir baskı yaratacak.

Ama şu da çok açık ki olumsuz bir algı da ortaya çıkacak. Merkez’in döviz satıcısı olarak piyasaya giriyor olması, durumun olumsuz seyrettiği yolunda yorumları da beraberinde getirecek.

Merkez Bankası’nın döviz satarak kurları dengede tutmaya çalışmasından, en azından hızlı bir artışa izin vermemesinden en çok yarar sağlayacak kesimlerin başında yabancılar geliyor. Yabancı yatırımcı, Türkiye’den çıkmak istiyorsa eğer, şimdi “Döviz ucuz kalacak, en azından fazla artmayacak” diye el ovuşturuyordur.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar