IŞİD, rehineler, doğa ve ekonomi...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “operasyon” tanımı ile Başbakan Davutoğlu’nun “temas” tanımı arasında özünde bir fark yok. Her operasyon illa silahlı bir çatışma anlamına gelmez. Erdoğan belli ki tüm süreci kastederek bu sözcüğü kullandı. Yani bu iki sözcükten hareketle rehinelerin kurtarılmış olmasına eleştiri getirmeye çalışmanın anlamı yok. Sonuç önemli, sonuç da ortada. IŞİD’in elindeki Türk rehineler sonunda kurtarıldı. 

Ama kabul edelim, kamuoyu olarak çoğumuz çoktan unutmuştuk bu baskını zaten. Aileler dokuz doğurdu tabii ki, yakınlarını sağ salim görene kadar. Ne var ki hiç kimse, toplum olarak öyle aman aman sevindiğimizi de söyleyerek iki yüzlülük yapmasın. Başkonsolosluk baskını, olası bir kayıptı üstelik, vatandaşlarımızı kurtarma umudumuz tabii ki vardı. Oysa biz kendi topraklarımızda, topraklarımızın altında yüzlerce insanı adeta canlı canlı gömmeyi bile içimize sindirdikten, üç gün geçmeden unuttuktan sonra IŞİD’in rehinelerimize zarar vermesini de hiç kuşkunuz olmasın üç beş güne unuturduk. Ama neyse ki unutmamıza gerek kalmadı, herkes kılına zarar gelmeden evine barkına sevenlerine kavuştu. 

Ama bu nasıl oldu ki? Biz mi kurtardık yani rehinelerimizi? Ya da nasıl, ne yaparak kurtardık ki? 

Hem kurtuldukları için bu kadar sevindiğimiz vatandaşlarımızın nasıl esir düştüklerini, bunda ülke ve istihbarat olarak kabahatimiz bulunup bulunmadığını sorgulamayı anında unuttuk ya da unutturmaya çalışıyoruz. Örneğin, Başkonsolosluğun zamanında boşaltılmadığı eleştirisi yanıt bulmadı henüz.

Seçen ve seçilen 

Erkekler arasında biraz sokak ağzı, biraz argo sayılabilecek bir racon vardır. Özellikle yeni yetme, bıyıkları yeni terlemekte olan erkekler arasında. “Şu kızı tavladım” türü lafl ar ederler. Bilmezler ki hiçbir erkek hiçbir kızı tavlayamaz. Erkek ister, “seçilme” kararını karşı taraf verir. 

Bakın doğaya, tüm süslü hayvanlar erkektir. Amaç kendilerini dişilere beğendirmektir çünkü. Doğa der ki, “Seçimi dişi yapacak, o yüzden erkek süslü olsun, erkek güçlü olsun”. Tavus kuşunun rengarenk kanatlarını açanı da, aslanın daha heybetli görünmesini sağlayan yeleli olanı da erkektir örneğin. 

Yani seçmek isteyen aslında karar verebilen değildir. O ister yalnızca, ama seçen seçilmek istenendir. Ya da seçilmek istenir de, seçmez. 

Neredeyse her gün bir kadın erkekler tarafından niçin katlediliyor sanıyorsunuz. Erkek seçiyor, ama kadın seçilmeyi kabul etmiyor da ondan. Ama seçmek isteyen hep kaba kuvvet kullanacak değil ya, o işi kimi zaman para da görüyor, karizma da... 

Kendi mesleğimizden de bir örnek verelim. Aslında hiçbir gazeteci, kendi kendine özel bir habere ulaşamaz. Karşı tarafta o haberi veren biri vardır hep. Yani gazeteci erkek tarafını temsil eder, ister; muhatabı ise haberi verir ya da vermez. Gazeteci haberi kotarmanın keyfini yaşar da, aslında haberin oluşmasını sağlayan o bilgiyi vermeye razı olandır.

Seçimi IŞİD yaptı 

Biz Türkiye olarak ta baştan beri elbette rehinelerimizin serbest bırakılmasını istiyorduk, bundan doğal ne olabilirdi ki zaten. Ama isteyen taraftık, erkek konumundaydık yani. Kararı vermek ise karşı tarafın inisiyatifindeydi. Ve karşı tarafta da radikal sözcüğünün bile insafl ı kalacağı çağdışı, sapık bir insan güruhu vardı. Sözüm ona Müslümanlık adına kafa kesen bir güruh. 

ABD bir süredir IŞİD hedefl erini bombalıyorken, bu örgüte karşı bir koalisyon kurulmuşken, Türkiye IŞİD petrolünün satılmasına aracılık ediyor iddiaları ayyuka çıkmışken ve bu iddia doğruysa belki de Türkiye bunu rehinelerinin hayatını riske atmamak adına zorunlu olarak yapıyorken, siz IŞİD’in yöneticisi konumunda olsanız elinizdeki en büyük kozdan vazgeçer miydiniz ya da ne için vazgeçerdiniz? 

Yani yanıt aranan soru çok. Ama şu da biliniyor ki, bu tür operasyonlarda perde gerisinde kalan ve hep kalacak olan çok şey her zaman için olmuştur, bu kez de olacaktır. Bildiklerimiz, olanların yarısı bile değildir ve bunlar hiçbir zaman da açıklanmayacaktır. 

Ama şurası kesin görünmektedir ki, IŞİD ile müthiş bir pazarlık süreci yaşanmıştır. Önemli olan da bu pazarlıkta konu ya da konuların ne olduğudur. Biraz önce de belirtmeye çalıştık ya, IŞİD böylesine bir dönemde elindeki en büyük kozdan neden vazgeçmiştir ki? 

Batı’nın baskısı artar mı? 

Türkiye IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyona “Bizi anlayın” diye yaklaşıyordu. Şimdi, elimizde o koz yok. Bu sefer de Batı’ya, “Biz rehinelerimiz için IŞİD’le şu şu konularda pazarlık yaptık, kusura bakmayın” mı diyeceğiz?

Varsayalım dedik; o zaman da Batı’nın bizi ekonomik anlamda sıkıntıya sokacak bir takım adımları gündeme gelirse ne yapacağız? 

Rehinelerimizi kurtardık kurtarmasına ama, dış politika kaynaklı sıkıntılarımız giderek büyüyeceğe benziyor. Kaldı ki içeride de işlerin pek iyi gittiği söylenemez. Yani sıkıntılı günlere doğru koşar adım yol alıyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar