Kadın girişimcilik ve fikir özgürlüğü (2)

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Geçen haftaki Kral Arthur hikayemizi kısaca özetleyerek yazımıza başlayalım. Hikayemizde çirkin mi çirkin, pasaklı mı pasaklı, yanına bile yaklaşılamayan büyücü bir cadı bir savaşta yenilen Kral Arthur’u, savaşın galibi bir başka kralın sorusunu doğru cevaplayarak ölümden kurtarmıştır. Soru, “kadınlar en çok neden hoşlanır?” şeklindedir. 

Sorunun doğru cevabını kimse bulamayınca son çare olarak cadıya başvurulur. Bu işi üstlenen Kral Arthur’un çok sevdiği genç ve yakışıklı şövalyesi cadıya gidip soruyu yöneltir. Cadı sorunun cevabını bildiğini ama karşılığında da şövalyenin kendisi ile evlenmesini ister. Şart kabul edilir. Sorunun cevabı, “kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle karar vermekten hoşlanırlar” şeklindedir. 
Düğün merasimi çok tatsız geçer. Çoğu misafir erkenden ayrılır. Herkesin yanından uzaklaşmaya çalıştığı cadı da gelinliği içinde fazla beklemeden odasına çekilir. Herkes gidince şövalye de ayakları arkaya giderek gelinin odasına yönelir. Odanın kapısını araladığında cadıyla karşılaşacağını beklerken, karşısında geceliği içinde aynanın karşısında saçlarını tarayan dünya güzeli bir kadınla karşılaşır. Yanlış bir odaya girdiğini düşünür. “Afedersiniz, yanlış geldim” diyerek kapıyı kapamaya çalışan şövalyeye içerideki güzel kadının cevabı, “hayır yanlış gelmediniz; ben o bildiğiniz cadıyım ama ben gündüzleri cadı geceleri de dünyanın en güzel kadını olurum” şeklindedir. “Ama” der, “artık sen benim kocamsın. Sen nasıl istersen öyle olurum.” 

Şövalyenin cevabı bu iki seçeneğin de dışındadır. “Sen nasıl istersen öyle olsun” der şövalye. Cadı, “yani sen bana kendi özgür irademle karar verme yetkisi mi veriyorsun?” diye şaşırarak sorar yeni evlendiği kocasına. Şövalyenin cevabı “evet” olur. Bunun üzerine cadı da özgür iradesiyle verdiği kararını açıklar: “O zaman gündüzleri de geceleri de dünyanın en güzel kadını olacağım.” 

Hikayemizin yorumunu özgür iradeleriyle hareket eden bütün kadınlar güzeldir diyerek yapalım. Kadınlar, kendi özgür iradeleriyle karar verdikçe sadece güzelleşmezler, özgüvenleri artar, iş hayatında olsun, sosyal ve kültürel hayatlarında olsun daha da başarılı olurlar. Bu tespit kadınların iş yaşamı, fakat özellikle de -ve bilhassa altını çizerek ilave edelim- bilgi toplumunda kadın girişimciliği için de önemlidir. 

11 Ekim günü, Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Kız Çocukları Günü” olarak kabul edilmiştir. Yurdumuzda bugünün kutlanıp kutlanılmadığını bilmiyorum. Fakat inovasyonun başta gelen şartı olan insanların fikir özgürlüğünün geliştirilmesine çocuk yaşlardan itibaren başlanılmasının gerektiğini hepimiz biliyoruz. Zira kız olsun oğlan olsun yaş ilerledikçe görünmeyen zihinsel zincirler insanların fikir özgürlüklerini daraltıyor, hayal güçlerini kısıtlıyor. Fikir özgürlüğü daraldıkça, hayal gücü kısıldıkça insanların yaratıcılık kabiliyetleri de azalıyor. Zira daha çocuk yaşlardan itibaren ebeveynlerden, akrabalardan, öğretmenlerden gelen “yapma, etme, elleme, sorma, düşünme” gibi emirlere, üstlerin talimatlarına ve devletin yasaklarına uyamaya başlayan insanlarımızın fikir özgürlüğü ve hayalgücü daralıyor. Kişinin yaratıcılık gücü bu yasaklar ve kurallar yığınının oluşturduğu zihinsel zincirlere vuruluyor. Kişi giderek sadece kendisine izin verilen alanlarda karar verip sadece o alanlarda yaşamaya alışıyor. Kendisini sarıp sarmalayan zihinsel zincirlerle “öğrenilmiş çaresizlik” içinde yaşamayı kabulleniyor. Çokca bu duruma düştüğünün farkına bile varmıyor. Kısaca, Çağan Irmak’ın “Babam ve Oğlum” filminde küçük Deniz’in babası Sadık’a sorduğu, “babacığım, insanlar büyüdükçe hayalleri küçülür mü?” sorusunun cevabı “evet” olmaya başlıyor. Zira çocuklar henüz zihinsel zincirlerin kıskacına girmemişler, öğrenilmiş çaresizliğin tuzağına düşmemişlerdir. 

Diğer yandan kişinin fikir özgürlüğünü, yaratıcılığını ve hayal gücünü kısıtlayıp daraltan bu yasakların ve zihinsel zincirlerin erkeklerden çok kadınları etkilediği de muhakkak ki tartışmasız kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Bu açıdan fikir özgürlüğü konusunda kadınların öne çıkarılması, bu alanda erkeklere nazaran kadınların mahkum olduğu eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına öncelik vermek gerekiyor. 

Bilgi toplumunun global ekonomisinde fikir özgürlüğü ve onunla birlikte merak, cesaret, azim ve tutku gibi nitelikler büyük önem taşıyor. Zira bilgi toplumunun global ekonomisinde ekonomik değer yaratmanın, daha doğrusu yüksek katma değer yaratmanın yolu inovasyondan geçiyor. İnovasyon ise iki kanatlı bir kuş. Kanatlardan biri icat, keşif, Ar-Ge ile veya Ar-Ge’siz çalışmalarla elde edilen yenilikler. İkinci kanadı ise bu yenilikleri piyasalaştırarak, taleple buluşturarak ekonomik değere dönüştüren girişimcilik. Kuşun her iki kanadının başarılı olmasının başta gelen şartı fikir özgürlüğü, merak, azim ve tutku. Ayrıca eyleme geçmek için cesaret. Kısaca inovasyonun başta gelen şartlarından biri, hatta kanaatimizce birincisi fikir özgürlüğü. Zira fikir özgürlüğü inovasyonu başlatan, inovasyonun ateşleyicisi niteliğinde. Yani girişimcinin barutu. Aklını hiçbir inanca, ideolojiye, hiçbir yerleşik doğruya emanet etmeyen özgür insanların, kadını ve erkeği ile hür insanların işidir inovasyon. Farklılığa odaklanan, başkalarının arkasına takılmadan özgür fikirlerinin, özgür hayallerinin peşine düşen cesaret sahibi, meraklı, azimli ve tutkulu insanların işidir. 

Sanayi toplumunun önünü açan Fransız Devrimi’nin “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” şeklindeki üçlemesi bilgi toplumunda başka bir üçlemeyle, “adalet, özgürlük, dayanışma” üçlemesi ile tekrar ön plana çıkıyor. Bu kez eşitlik, fırsat eşitliği olarak, adalet ve dayanışma içinde varlığını sürdürüyor. Özgürlüğün beraberinde getirdiği farklılığın olumlu bir nitelik olarak algılanması inovasyonun başarısı açısından büyük önem taşıyor. Başarı için farklılığın bir çatışmaya ve güç odaklanmasına dönüşmemesi gerekiyor. Tersine uyumlu bir farklılık olarak sinerjik bir etki yaratması, simbiyotik bir yaşam ortamı oluşturması gerekiyor. Bu da ancak böylesi bir hedefe yönelik etik kuralların yaygınlaştırılması ve hukuki yapının hayata geçirilmesiyle sağlanabilir. 

Ayrıca bilgi toplumunda bireysel özgürlük ön plana çıkmaktadır. Artık anayasalarda bireyin devlete olan görevleri değil, bireyin devlet tarafından garantiye alınıp korunması gereken hak ve özgürlükleri ön plana çıkıyor. 

Gelecek yazımız yine fikir özgürlüğü çerçevesinde kadın girişimcilerin artı ve eksileriyle devam edecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017