Siyasetten kaynaklanan soruna ekonomik çözüm olur mu?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Önce özel sektörün dış borcuna ilişkin son rakamları aktaralım. Özel sektörün dış borcu kasım ayı sonu itibariyle 289.6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu borcun 83.9 milyar doları kısa vadeli, 205.7 milyar doları ise uzun vadeli.

Kısa vadeli borcun 51.4 milyar doları yurtdışından sağlanmış kredilerden oluşuyor. 32.5 milyar dolarlık borç ise yurtiçinde oluşan yükümlülüklerden.

Uzun vadeli 205.7 milyar dolarlık dış borcun ise tümü yurtdışından kredilerden meydana geliyor.
Özel sektörün toplam dış borcu 2015 sonundan kasım sonuna kadar olan dönemde 6.6 milyar dolar arttı. Bu dönemde kısa vadelilerde 3.7 milyar dolarlık azalma oldu, uzun vadelilerde ise 10.3 milyar dolarlık artış yaşandı. Özel sektörün dış borcundaki değişimin ne kadarının gerçek, ne kadarının kur farkından oluştuğunu yan kutuda detaylı olarak bulabilirsiniz.

Kur farkından kaynaklanan dalgalanmalar bir yana, artık biliyoruz ki özel sektörün dış borcu 300 milyar dolar civarında kemikleşmiş durumdadır. Bu borç ödenecektir ve ödeme takvimi yaklaştıkça Türkiye'deki kur baskısı da artacaktır.

Kur farkı etkisiyle borç stokunda üç-beş milyar dolar azalma ya da artış, bunun pek de önemi bulunmamaktadır.

200 milyar gerekiyor

Türkiye'nin her yıl bulması gereken taze para yaklaşık 200 milyar dolar. Bu tutarın da 160 milyar dolar kadarı özel sektörün ihtiyaç duyduğu para.

Geçenlerde de vurguladık; Türkiye normal koşullarda bir yılda 200 milyar doları rahatlıkla bulur, geçmişten beri de buluyor zaten. Ama koşullar, aleyhimize olacak şekilde sürekli değişiyor.

O parayı yine buluruz bulmaya da, maliyet biraz farklı olur. Maliyet artınca borç yükünü hafifl etme çabamız sekteye uğrar, daha büyük yükler altına gireriz.

Teşhiste hata yapınca...

Önce teşhisi doğru koymamız gerekiyor. Ve galiba biz en büyühatayı, yanlış teşhis koyarak yapıyoruz.

Ekonomimizde bir dizi sorun var. Geçmişte Türk parasının değerini yüksek tutmakla ciddi bir hata yaptık, Türk şirketlerinin dövizle borçlanmasını adeta teşvik ettik ve şimdi onun bedelini ödüyoruz, giderek daha belirgin biçimde ödeyeceğiz.

Ama bu sorun dünden bugüne çıkmadı ortaya. Şirketlerimizin döviz borçlusu olduğu gerçeği yeni değil ki. Bunun bir sorun haline gelmesine yol açan da zaten ekonomik etkenler değil ki, siyasi etkenler zaten.

Biz, ağırlıkla siyasetten kaynaklanan etkenlerle ortaya çıkan sorunu, ekonomik önlemlerle gidermeye çalışıyoruz.

Merkez Bankası açık ya da örtülü faiz artırımına gitmiş, bu sayede dolar düşmüş... Düşmüş dediğimiz dolar yılbaşındaki düzeyinin neredeyse yüzde 8 üstünde. Giderek, ekonomik önlemlerin daha az işe yarayacağı ya da hiç yaramayacağı bir noktaya doğru ilerliyoruz.

Sorun ekonomik değil, siyasi. Ama biz Nasrettin Hoca'nın evde kaybettiği anahtarı daha aydınlık olan pazar yerinde araması gibi, sorunu başka yerde çözebileceğimizi sanıyoruz.

Başka türlü ifade edelim; galiba pansuman tedavisi dedikleri tam da bu olsa gerek...

Dolar değerlendikçe dış borç düşük görünüyor

Özel sektörün dış borcunun kabaca yüzde 60'ı dolar, yüzde 33 kadarı euro, kalan yüzde 7'si de diğer paralardan oluşuyor. İşte doların geçen yılın son aylarında diğer paralara, özellikle de euroya karşı değer kazanması, özel sektörün dış borcunun düşük görünmesini sağlayan önemli bir etken haline geldi.

Kur farkı ilk dokuz ayda dış borcu büyüten bir etki doğurmuştu. 2015 sonundan geçen yılın eylülüne kadar olan dönemde euro dolara karşı değer kazandığı için uzun vadeli dış borç kur farkından ötürü yaklaşık 2 milyar dolar daha fazla görünmüştü.

Ekimle birlikte euro/dolar paritesi dolar lehine değişmeye başladı. Bu değişimle de kur farkı bu kez dış borç stokunun düşük görünmesini sağladı. Kur farkı, dış borcun ekim ayında 2.4 milyar, kasım ayında da 3.2 milyar daha düşük görünmesi sonucunu doğurdu.

Bir başka ifadeyle kur değişimi özel sektörün dış borcunu geçen yılın ilk on bir ayında 3.6 milyar dolar azaltıcı yönde etki yaptı.

Kur farkından kısa vadeli borca gelen azaltıcı etki ise ocak-kasım döneminde 717 milyon dolar olarak hesaplandı.

Böylece, doların son iki aydaki hızlı değer artışı özel sektörün kısa ve uzun vadeli borcunun ilk on bir ay itibariyle 4.3 milyar dolar daha düşük görünmesi sonucunu doğurdu.

Bu avantaj biraz sanal

Dış borcun dolar olarak daha az ifade edilmesi ya da artışın daha az görünmesi yükümlülük anlamında çok şey değiştirmiyor. Bu durum biraz "sanal" görünüyor çünkü.

Türk parası euroya karşı değer yitirmemiş olsa, kur farkının gerçek anlamda bir etki doğurduğundan söz edilebilir elbette. Ama paramız yalnızca dolara karşı değil ki euroya karşı da değer yitirdi. Dolayısıyla özel sektör, 1 euro borç ödemek için daha önce örneğin 3.5 liraya ihtiyaç duyuyorken, artık 4 lira bulmak durumunda.

Euro cinsi borç, dolar bozdurularak ödenecek olsaydı, o zaman gerçek anlamda bir avantajdan söz edilebilirdi. O durumda daha önce örneğin 1.10 dolar bozdurularak 1 euro borç ödenebiliyorken, artık 1.05 dolar bozdurularak 1 euro borç ödenebilecekti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar