Seçimden sonra

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Seçimler dizisinin son etabını pazar günü tamamladık. Ciddi bir sürpriz yaşadık. 7 Haziran sonuçlarının aynısı olur derken tam tersi oldu. AKP ciddi oy farkıyla tek başına iktidar olma hakkını kazandı. Şimdi önümüzdeki dört sene AKP’nin belirlediği siyasetler izlenecek, AKP’nin seçtiği konular ön plana taşınacak, AKP’nin sıraladığı projeler hayata geçirilecek. 

Bu ara işin daha çok siyaset yönü konuşuluyor. Bunda şaşacak bir şey yok. Laf “gitti gidiyor” noktasına gelirken müthiş bir geri dönüşe tanık olduk. AKP’nin başarısında uzun sürede inşa ettiği propaganda mekanizması ve kendisini ayrıştırıcı siyasi söylemi etkili oldu kuşkusuz. Ama bu sonuca canı yürekten katkı sunanlar da vardı. MHP bu seçim döneminde böyle bir rol üstlenerek oylarının bir kısmını AKP’ye hediye etti. Katkıda cimri davranmayan ikinci siyasi aktör PKK idi. Haziran seçiminde sivilleşme, Türkiyelileşme gibi has niyetler göstererek oy toplayan HDP’nin bu niyetini boşa çıkartacak eylemler yaptı. Sonuç, seçimden AKP’nin birinci sırada çıkması oldu. 

Seçim sürecinde tırmanan terör sayesinde toplumsal ve siyasi doku epey yara aldı. Korku egemen oldu. Öte yandan, seçime giden süreci AKP’nin hasarsız, yarasız geçtiğini söylemek de zor. Tersine, içeride gerginlik tırmanırken, dışarıda ciddi bir imaj bozulması çıktı ortaya. İçeride bilinçli olarak pompalandığı izlenimi veren gerginliğin AKP’nin seçim başarısına katkısı olduğunu düşünüyorum. Dışarıda bozulan imaj ise yakın dönemde AKP’nin ana sorunlarından birisi olmaya aday. 

Gerginlik ve bozulan imaj bir yanıyla toplumsal algıyı olumsuz yönde etkiler kuşkusuz. Ama daha da önemli olduğu alan ekonomidir diye düşünüyorum. Bu kez de böyle olacak. Seçim sonucu siyaset kadar ekonomiye de etkileyecek. Gelen günlerde ilgimizi ve yapacaklarımızı bu etkilere göre atmak durumunda kalacağız. Bu süreci iki parçada irdelemenin doğru olacağı kanısındayım. İlgimizin ve gayretimizin bir parçası kısa vadeli sorunlara yönelecek. Öteki parçasını da uzun erimli düzenlemelere tahsis etmek zorundayız. 

Aslında AKP kadrosu daha çok kısa vadeyi yöneterek yol aldı. Zamanın ruhu da bu yönelişe yol açtı sayılır. Başlangıçta partinin taşıdığı imaj ve itibarın fazlasıyla gevşetilmiş küresel fon akışı ile bir araya gelmesi daha çok kısa vadeye odaklanmayı makul ve mazur hale getirdi denebilir. İçinde yaşadığımız günlerde ve ötesinde küre bu şartların uzağına kayacak gibi görünüyor. Kısa vadenin önemsizleşeceği anlamına gelmiyor bu. Yine ilk adımda kısa vadeyi, piyasaları, fon akışını yönetmek gerekecek. Bunun başlangıç noktasına bozulan imajı düzeltme, itibarı geri kazanma gayretinin konması gerektiğini düşünüyorum. Bunun yolu da hukuku ve temel hakları en ön plana taşımaktan, bu çerçeve dışında piyasalara, aktörlere ve kurumlara müdahaleden kaçınmaktan geçiyor. Geçtiğimiz dönemde bunun tersi yönde atılan adımların önemli maliyetleri oldu. İmaj düzeltilmez, itibar geri kazanılmazsa bu maliyetlerin artarak süreceği görülüyor. Bu önemli bir olumsuzluk. Üstelik bu olumsuzluğu küresel fon hacminin daralacağı, fon tahsisinin de daha titizlikle yürütüleceği bir dönemde yaşayacağız. Bu nedenle tarihin bu noktasında kısa dönemin daha dikkatle ve özenle yönetilmesi yeni dönemin önceliklerinin başında geliyor diye düşünüyorum. 

Kısa vadenin yönetimine ilişkin adımların atıldığı süreçte ekonominin uzun vadesinin de kurgulanması gerektiği kanısındayım. Bu kurgunun önceki plan vb. girişimlerden farklı olması gerekiyor. İki nedenle bu böyle. Çözümü uzun erimli kurgu ve çaba gerektiren yapı sorunlarımız var. Bu sorunların bileşkesinde de “orta gelir tuzağı” dediğimiz olgu yer alıyor. Önümüzdeki dönemde bu tuzağı aşıyor olduğumuza dair bir gelişme olmazsa dünya ekonomisinde küme düşeriz. Bu bir. Bu günlerde dünya ekonomisinin radikal bir dönüşüme hazırlandığı görülüyor. Bundan önceki krizlerde olduğu gibi son krizde de kapitalizm yolunu teknolojik atılımla açacak gibi görünüyor. Pek çok teknolojik yenilik devreye sokuluyor. Gelişmiş ülkelerin başı çektiği bu sürece ayak uydurmaya çalışan gelişmekte olan ülkeler de var. Bu dinamiğin gerisinde kalmak toparlanması çok zor bir kopuşa yol açabilir. Bundan kaçınmanın yolu rekabetçiliği muhafaza ederek bu teknolojik dönüşüme katılmanın çaresini bulmaktan geçiyor. Zor bir iştir. Salt kısa vadenin yönetimine takılı kalmakla gerçekleştirilecek bir iş de değildir. Dolayısıyla, böyle bir uzun vadenin bugünden kurgulanıp, nasıl uygulanacağını aktörlere açıklamak gerekir. Bu yapılırsa tek parti iktidarı olmanın nimetinden toplum da yararlanmış olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018