Sorun küreselleşmede mi?

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Batı demokrasilerinde ekonomik sorunlar, özellikle işsizlik siyasetteki kutuplaşma ve istikrarsızlığın önemli nedenlerinden biri. Siyasi istikrarsızlık şu sıralar yaklaşan başkanlık seçimi nedeniyle gözlerin üzerinde olduğu Amerika ile sınırlı değil; Avrupa da bunun etkisi altında. Fransa, Danimarka, Avusturya, İspanya ve Yunanistan’da siyasi yelpazenin farklı uçlarında yer alan partilerin güç kazanması; İngiltere’nin AB’den ayrılması halkların ekonomi ve siyasetteki gelişmelerden hoşnutsuzluğunun somut bir ifadesi. Savaş sonrası dönemde Avrupa’nın kalkınmasına ve demokratikleşmesine önemli katkı sağlayan sol partiler gerilerken, muhafazakar ve aşırı sağ partiler giderek güçleniyor. Goldman Sachs’ın görüşüne başvurduğu Stanford Üniversitesi’nden siyaset bilimcisi David Brady, artan işsizlik ve siyasi kutuplaşmada üretimde kullanılan yeni teknolojilerin yanısıra, küreselleşme sonucu gelişmiş ülkelerden gelişmekte olanlara doğru yer değiştiren sermayenin de payı olduğu görüşünde. Brady’nin söylediklerinde haklılık payı var; 60’lı yıllardan bu yana Batı’nın hemen hemen tüm gelişmiş ülkelerinde imalat sanayi işçilerinin toplam istihdam içindeki payı yıldan yıla azalıyor. Amerikan ekonomisi açısından ise 70’li yıllar dönüm noktasıdır. O döneme kadar kapalı bir ekonomi görünümünde olan Amerikan ekonomisinin küreselleşmeyle birlikte dışa açılması; birçok Amerikan şirketinin üretimlerini işgücünün nispeten ucuz olduğu ülkelere, en başta da Çin’e kaydırmaları imalat sanayi sektöründe işsizlik artışını da beraberinde getirmiştir. Amerika’da İkinci Savaş sonrası dönemde istihdamın yüzde 50’ye yakın oranını oluşturan üretim sektörünün payının, 2000’li yıllara gelindiğinde yüzde 20’lerin altına düşmesinin gelir dağılımının bozulmasında payı büyüktür. Avrupa ülkelerindeki durum da üç aşağı beş yukarı Amerikadakine benziyor. Orada da mavi yakalı tabir edilen sanayi işçilerinin toplam istihdam içindeki payında 1950’lerdekine oranla yarı yarıya bir azalma var.

***
Ağırlaşan ekonomik ve sosyal sorunlar statüko dışı söylemlerle halkın karşısına çıkan siyasetçilere ilgiyi arttırıyor. Farklı siyasi görüşleri temsil etmelerine rağmen Donald Trump ve Bernie Sanders’i destekleyen grupların çoğunluğu küreselleşmeden zarar gören orta ve ortanın altı tabakada yer alan Amerikalılar. Farklı kanatlarda olmalarına rağmen, yarışta rakibi Clinton’ın gerisinde kalan Bernie Sanders da ticaret antlaşmalarının ülkenin çıkarına olmadığı ve işsizliği arttırdığı konusunda Trump’la hemfikir. Trump’ın ülkede yaşayan değişik etnik gruptan insanları rencide eden sözleri; her fırsatta işsizlik ve gelir dağılımındaki bozukluğu yurtdışındaki Amerikan sermayesine, ülke çıkarları gözetilmeden yapılan ticaret antlaşmalarına ve göçmen politikalarına bağlaması her zaman küreselleşme ve serbest ticaretin geliştirilmesinden yana bir politikayı savunan Cumhuriyetçi Parti içindeki çatlakları derinleştiriyor. Statüko dışı popülist söylemlerin peşine takılan halka aslında Trump’ın verebileceği birşey yok. Trump’ın ekonomiyi Clinton’dan daha iyi idare edebileceği konusundaki kanaat geçen ayki parti kongrelerinden sonra azalıyor. Temmuz ayında istihdamın beklentilerin üzerinde artması ekonominin iddia edilenin aksine pek de zayıf olmadığının bir işareti sayılabilir.

***

Siyasi kutuplaşma ve istikrarsızlığın yakın bir zamanda azalacağına dair bir belirti yok. Ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların çözümünde yol katedilememesi halinde kutuplaşma daha da artabilir. Böyle bir durumda ise yatırımlar azalacağından ekonomik sorunlar daha da ağırlaşacaktır. Duke Üniversitesi’nin 1200 üst düzey yönetici arasında yaptırdığı araştırmanın sonuçları siyasi belirsizliğin firmaları istihdam, şirket birleşmeleri ve harcamalar konusunda daha dikkatli olmaya ittiğini ortaya koyuyor. Anket sonuçlarına göre 2016 sonunda Amerika, Fransa, Meksika, Japonya ve Çin’in resesyona girme olasılığı yüzde 30. İngiltere ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde beklentilerin üzerinde yavaşlarken resesyon riski artıyor. Amerikan ekonomisinde resesyon riskini arttıran faktörler arasında Çin ekonomisindeki yavaşlama ve siyasetteki kutuplaşma önde gelenler. Amerikalı yöneticilerin yüzde 40’a yakın bir bölümü siyasi riskten dolayı yabancı firmaların Amerika’da yatırım yapmaya istekli olmadıkları düşüncesinde. Yabancı yöneticiler arasında da oranı bu kadar yüksek olmasa da siyasi riskin Amerika’daki faaliyetlerini etkilediği düşüncesinde olanlar var. Küreselleşmenin ülkelerin ekonomik, siyasi ve kültürel gelişmelerine katkısı inkar edilemez. Joe Stiglitz’in sorunların küreselleşmeden değil küreselleşme sürecinin iyi yönetilememesinden kaynaklandığı tespiti önemlidir. Küreselleşmenin gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasındaki rolü unutulmamalı.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016