Enflasyon raporu, FED toplantısı

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bu haftayı yine merkez bankalarının peşinde geçirdik. Amerikan Merkez Bankası’nın nisan ayı toplantısı hafta ortasında yapıldı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da nisan ayı enflasyon raporunu açıkladı. Birincisinde, beklendiği gibi, önemli bir değişiklik olmadı. İkincisinde ise Merkez Bankası’nın enflasyon değerlendirmesi yer aldı ve 2015 ve 2016 yıllarının enflasyon hedefleri açıklandı.

Merkez Bankası’nın enflasyon raporunda kıymetli ayrıntılılar var. Ancak, ayrıntıdan temizlendiğinde, üç noktaya ilişkin mesaj verildiği gözleniyor. Bunlardan birisi enflasyondaki genel eğilimle ilgili. Merkez Bankası enflasyonun yavaşladığını söylüyor. İkinci nokta önceki tahminlerine göre nisan raporunda yapılan değişiklikler. Merkez Bankası, Ocak 2015 raporunda verdiği enflasyon tahminlerini yukarıya doğru revize etmiş. Örneğin, 2015 için Ocak raporunda yüzde 5.5 (orta nokta) olarak belirlenmiş enflasyon tahmini yeni raporda 1.3 puan yükseltilerek yüzde 6.8 (orta nokta) olarak açıklanmış. Yani uzun erimli enflasyon eğiliminin aşağı yönlü olduğunu düşünen Merkez Bankası kısa dönemde enflasyonun ilk tahminine göre daha yüksek olacağı kanısında. Enflasyon raporunda altı çizilen üçüncü nokta ise politikalarla ilgili. Para otoritesi enflasyon görünümünde belirgin iyileşme olana kadar para politikasındaki temkinli duruşun, likidite politikasındaki sıkılığın devam edeceğini söylüyor. Siyasi baskı altındaki para otoritesinin kendi duruşunu böyle ifade etmesi önemli bir şey kuşkusuz. Umarım bu bir temenni olarak kalmaz. 

FED’in nisan toplantısından faiz kararı çıkmadı. Ama ABD ekonomisine ilişkin önemli işaretler var. Bu aşamada Amerikan ekonomisinde iki önemli değişim gözleniyor. Birisi büyüme hızındaki yavaşlama. İkincisi ise dolarda uzun süredir devam eden değerlenme eğiliminin FED toplantısının ertesinde ters dönmesi. 

ABD ekonomisinin özellikle büyüme açısından dünya ölçeğindeki ağırlığının ve öneminin arttığı bir dönemden geçiyoruz. 2014 yılında öteki ülkelerde genelde yaygın olan yavaş büyüme ya da büyüyememe eğilimine karşılık ABD ekonomisi görece daha hızlı büyüdü. Bu iki açıdan önem taşıyan bir gelişme oldu. ABD ekonomisinde büyümenin hızlanması bir yönüyle dünya ekonomisinde büyümeyi sürükleyecek bir gelişme olarak değerlendirildi. Durgunluğa doğru kayma eğilimi gösteren dünya ekonomisi için bu önemli bir iyimserlik kaynağı oldu. Öte yandan, Amerika’da büyümenin hızlanması kaygı uyandıran başka bir olasılığı da gündeme getirdi. Genelde olumlu olarak algılanan ABD’nin daha hızlı büyümesi bir yandan da kaygıyla beklenen FED’in faiz arttırma kararını kolaylaştıracak giderek öne çekilmesine neden olabilecek bir gelişmeydi. Bu da tedirginlik yaratan bir etki yarattı. 
ABD ekonomisinde büyümenin yavaşlaması dünya ekonomisine dönük iyimserlik dozunu azalttı kuşkusuz. Dünya ekonomisinin doğru dürüst çalışan tek motorunun da teklemeye başladığı izlemini oluştu. Daha önemlisi bunun faiz kararını nasıl etkileyeceği meselesiydi. FED’in hafta ortasındaki toplantısı bu açıdan önemliydi. FED yavaşlamayı biraz hafife aldı, Tempo kaybının hava koşulları vb. gibi arızi nedenlerden kaynaklandığını, önümüzdeki dönemde büyümenin tekrar hızlanacağını açıkladı. Bu faizi arttırma meselesinin hala gündemde olduğu işaretini veren bir değerlendirme kuşkusuz. Önümüzdeki dönemin koşulları da göz önüne alınınca ünlü faiz kararının bir olasılıkla Eylül toplantısına daha büyük olasılıkla da yıl sonu toplantısına kaldığını söylemek mümkün. Öte yandan, bu kararın artık daha ağırlıklı olarak büyüme performansına bağlı olacağı da söylenebilir. Kendi adıma, ABD ekonomisinde büyümenin hızlandığı yönündeki sinyaller artana kadar FED’in mevcut konumunu sürdüreceğini düşünüyorum. 

Öte yanda, büyümenin yavaşladığı görüntüsünün faiz kararını ileriye atma dışında önemli bir etkisi daha oldu. ABD ekonomisinde 2015 yılı birinci çeyreğinde büyüme hızının yüzde 0.2 düzeyine kadar gerilemiş olması ABD dolarının son aylarda devam eden kabadayılığının da sonunu getirmişe benziyor. Büyümenin yavaşlaması ABD’ye dönük coşkulu iyimserliği sınırladı. Dahası, Avrupa’daki olumlu gelişmeler, örneğin tahvil getirilerinde yukarı yönlü hareketler ve Yunanistan riskini azaldığı yönünde oluşan izlenimler doların ivmesini düşürdü. Sonuçta bütün bu gelişmeler ibreyi Euro lehine çevirmiş gibi görünüyor. Nitekim bu gelişmelerin yarattığı dinamik içinde Euro-dolar paritesi ilk hamlede 1.1190 seviyesine kadar yükseldi. Bu gelişmeler doların hegemonyasının sonlandığı anlamına gelmiyor kuşkusuz. Ama bundan sonra dünya ahvalinin sadece dolara dayalı tasviri de zor olur diye düşünüyorum. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018