Vergide bitmeyen tartışmalar - 5

Recep BIYIK
Recep BIYIK VERGİ PORTALI recep.biyik@tr.pwc.com

Vergide yıllardır devam eden, bir türlü netleşmemiş ve tartışılmaya devam edilen konulara devam ediyoruz.

Damga vergisinde üst sınır

Damga Vergisi Kanunu’nun 14. maddesi, her bir kâğıt için hesaplanan vergiyi, belli bir tutarla sınırlamaktadır. Bu sınır 2015 yılı için yaklaşık 1 milyon 700 bin liradır.
Maddenin gerekçesinde yer alan açıklamada, nispi vergiye tabi tutulan kağıtların bazı hallerde çok yüksek meblağlar içerdiği, bu durum kağıtların vergisinin o kağıdı tanzim ve imza edenlerin sermayelerinden daha fazla olabilmesine yol açtığı gerekçesiyle, her bir kağıt için hesaplanacak damga vergisi tutarına bir üst sınır getirildiği belirtilmiştir.
Düzenleme ilk bakışta açık gibi görülmektedir. Ancak düzenlemenin kanuna girdiği 1998 yılında başlayan bir yorum farkı, hala devam etmektedir.
Maliye Bakanlığı, yasal düzenlemenin hemen arkasından 1998 yılında yayımladığı bir genel tebliğde konuya ilişkin açıklamalar yapmıştır.
Tebliğde, 
- Bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtlarda üst sınırın her bir nüsha için ayrı ayrı aranacağı,
- Bir kağıtta birden fazla işlem ve akit bulunması halinde, sınırın tespitinde işlem ve akitlerin mahiyetine bakılacağı, bir kağıtta toplanmakla beraber ayrı ayrı vergilendirilmesi gereken işlemlerde üst sınırın, her bir akit ve işlem için ayrı ayrı aranacağı, ancak bir kağıtta toplanan bu akit veya işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde, damga vergisi azami sınırının, kağıttaki en yüksek vergi alınmasını gerektiren işlem veya akit için aranacağı,
açıklanmıştır.

Danıştay, Maliye Bakanlığı'yla aynı noktada değildir. Benim de katıldığım Danıştay kararlarındaki anlayış, ödenecek vergi tutarının, nüsha sayısına ve kâğıtta yer alan işlem sayısına bakılmaksızın, her kâğıt için üst sınırı aşamayacağı şeklindedir.

Danıştay kararlarında, kanunda geçen “kâğıt” teriminin, nüsha teriminden farklı olduğu, aynı hususu ispat veya belli etmek üzere düzenlenip imzalanan nüshaların tümünün birlikte kağıdı ifade ettiği, damga vergisine tabi kağıtların her nüshasının diğerinden ayrı olarak vergilendirildiği ancak tüm nüshalar için hesaplanan toplam verginin, Kanun’un 14. maddedesinde yazılı azami haddi aşamayacağı belirtilmektedir.

Her ne kadar yorum ve uygulama farkı, daha önce yazdığım konularda olduğu gibi 50-60 yıldı devam ediyor olmasa da, 17 yıl devam eden belirsizliğin netleştirilme zamanının geldiği söylenebilir.
Yapılması gereken bence yargı kararlarını dikkate alarak Maliye Bakanlığının yorumunu değiştirmesidir. Bu yapılmak istenmiyorsa, yasa değiştirilerek konu yeniden düzenlenmeli, bu arada üst sınır da daha makul bir tutara indirilmelidir.

Yenileme fonunda süre

Vergis Usul Kanunu, işte kullanılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesinde, işletme olanakların artırılması amacıyla, yenileme fonu uygulamasını düzenlemiştir.

Kanuna göre, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi zorunluysa veya bu konuda işletmeyi yönetenler karar vermişlerse, satıştan doğan kâr, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süreyle tutulabilmektedir.
Düzenlemeye göre;
Üç yıllık süre içinde kullanılmayan kârlar, üçüncü yılınvergi matrahına eklenir.
Yeni iktisadi kıymet satın alınmışsa, iktisadi kıymetin ediniminde kullanılan kâr, yeni alınan iktisadi kıymet üzerinden ayrılacak amortismana mahsup edilir.
Görüldüğü üzere Vergi Usul Kanunu, iktisadi kıymetlerin yenilenmesinde işletmelere vergi ertelemesi yoluyla ek bir finansman olanağı sağlamaktadır.
Vergi Usul Kanunu’nun sağladığı üç yıllık erteleme olanağının kaç yılllık erteleme sağladığı tartışmalıdır. Tartışma bu güne özel değildir, düzenlemenin ilk gününden beri farklı görüşler vardır ve bir türlü de netleşmemiştir.

Tartışma, kârın fonda bekletilmesi süresinin başladığı yılla ilgilidir. 
Maliye Bakanlığı öteden beri, üç yıllık süreyi iktisadi kıymetin satıldığı yıldan başlatmaktadır. 
Buna göre, 2014 yılında satılan bir iktisadi kıymetin satışından doğan kâr, Maliye Bakanlığı'na göre 2016 yılının sonuna kadar kullanılabilir. Bu tarihe kadar kullanılmamışsa, 2016 yılının matrahına eklenir.

Buna karşılık Danıştay, üç yıllık süreyi, satışın yapıldığı yılı izleyen yılın başından başlatmaktadır. Buna göre yukarıdaki örnekte fon 2017 yılının sonuna kadar fonda bekletilebilmektedir.
Bu uygulama ve yorum farkı uzun yıllardır devam etmekte, ne Bakanlığı uygulamasını değiştirmekte ne de yargı kararları değişmektedir.

Sonuç

Benim tespitlerime göre, her yıl ortalama 7-8 farklı kanunla, büyüklü küçüklü çok sayıda vergi düzenlemesi yapılmaktadır. 

Bunların bir kısmı içinde birkaç maddelik vergi düzenlemesi de içeren, esas olarak vergi dışı düzenlemeler yapan kanunlardır. Bir kısmı ise onlarca maddeyi içeren vergi kanunu değişiklikleridir.
Ülkemizin acil vergi düzenlemesi ihtiyaçları o kadar çok olmalı ki, benim iki haftadır üzerinde durduğum küçük konularla ilgili düzenlemeleri yapmak mümkün olamamaktadır.
Bana sorarsanız, önemli konuları bir süre bir kenara bırakıp, 40-50 yıldır bir türlü netleşmemiş konuları netleştirsek, çok daha iyi bir iş yapmış oluruz. Böylece, önemli yapısal değişikliklere de bir süre ara vermiş ve “En iyi vergi düzenlemesi mevcut düzenlemedir” görüşünü de test etmiş oluruz.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar