Yine merkez bankaları

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Yine işi gücü bıraktık merkez bankalarını izliyoruz. Sanki ekonominin üretim alanında, ticaretinde falan bir şey olmuyormuş gibi, sadece merkez bankalarının ne yaptığı ile ilgiliyiz. Aslında tabii bankalardan çok paranın ne yaptığı, nasıl yönetildiği ilgimizi çekiyor. Bu ilginin nedenleri var. Örneğin, küresel krizden bu yana ilgi ufk umuzun fevkalade kısalmış olması bunlardan birisi. Hepimiz kısa vadeci olduk. Kısa vade değişkenleri ile ekonomiyi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Kısa vadede de en oynak olan ve dikkati çeken değişken de fiyatlar, özellikle de finansal fiyatlar. Merkez bankaları finansal fiyatları yönetip, yönlendirmeye çalışıyor. Biz de bu nedenle kendilerini merakla izliyoruz. 

Geçtiğimiz haftadan başlayan bir süreçte merkez bankaları yine ana ilgi alanımız haline geldi. Önce İsviçre Merkez Bankası beklenmedik bir şekilde kendi parasının arkasındaki desteği çekti. Ortalık da hiç beklenmedik ölçüde karıştı. Daha bunun teri soğumadan Avrupa Merkez Bankası (AMB) sahne alacak. Perşembe günü AMB’nin toplantısı var. Yılan hikayesine dönmek üzere olan parasal genişleme (QE) hakkında karar alma olasılığı var. Aslında bu ikisi kadar şenlikli olmayı vaat eden bir merkez bankası toplantısı da bizde yapılacak. TCMB’nin Para Politikası Kurulu yarın (Salı günü) toplanacak. Faizin konuşulacağı düşünülüyor. Belki bir karar da çıkacak. Merkez Bankası tedbirli ve sakin görünüyor. Buna karşılık, artık alışıldığı gibi, siyaset alanı toplantı öncesinde “faizi düşür” baskısını tırmandırıyor. 

İsviçre Merkez Bankası’nın (İMB) ani hamlesinin üzerinden günler geçti ama iki nokta hala tartışılıyor. Bu hamlenin yapılma nedeni ve zamanlaması tartışma yarattı. En akla yatan neden İMB’nın 2011 yılında İsviçre frangına yaptığı fiyat müdahalesinin etkisiz kalması ve maliyetinin fazlasıyla yükselmiş olması. Aradan geçen sürede euronun frankı yukarıya itmesinin önüne geçilemedi. Buna karşılık İMB’nin elinde çok fazla Euro birikti. Bir de Euro değer kaybetmeye başlayınca bu birikimi taşımak fazlasıyla pahalı hale geldi. İMB fiyat desteğini kaldırdı. İşi piyasaya bıraktı. Piyasa şiddetle dalgalandı. 

Bu operasyonun zamanlaması ile ilgili rivayet muhtelif. Burada en akla yatan cevap biraz komplo kokuyor. İsviçre Merkez Bankasının Avrupa’da parasal genişlemenin bu hafta başlatılacağını önceden duyduğu ve desteklemenin maliyetinin daha da yükseleceği gerekçesi ile frankın arkasından çekildiği söyleniyor. Ben bilmem. Rivayet bu. 

Şimdi gündemde bir kez daha Avrupa Merkez bankası ve parasal genişleme var. Aslında Avrupa Merkez Bankası’nın prensip olarak tahvil alımı yoluyla parasal genişleme başlatmasında önemli bir engelin kalmadığı, hafta ortasındaki toplantıda bunun başlatılabileceği söyleniyor. 500 milyar Euro tutarında tahvil alımı yapılacak ve bunu ulusal merkez bankaları yapacak. Buradaki önemli nokta olası bir default riskini AMB’nin yüklenmeyecek olması. Riski kim yarattıysa o, yani ulusal merkez bankaları üstlenecek. İşin çözülmüş gibi görünmesi süreçte sorun kalmadığı anlamına gelmiyor. Şimdi de öngörülen miktarın az olduğu, pek bir etki yaratmayacağı, riskin ulusal bankalara bırakılmasının uygulamanın kurumsal gücünü azaltacağı gibi noktalarda homurdanma başlamış durumda. Yine de Avrupa’da parasal genişlemenin başlatılması (tabii başlarsa eğer) önemli bir gelişme. Sadece Avrupa’da değil küresel ölçekte de önemli bir tıkanıklık noktası aşılacak. Dahası, iktisatçıların kendi aralarında sürdürdüğü durgunluğun ilacı konusundaki tartışmaya da en önemli uygulama katkısı buradan gelecek. 

Bütün bu gelişmelerin orta yerinde bizde de bir Merkez Bankası toplantısı yapılacak. Bunu hafife almayın. Bizim için önem taşıyor bu toplantı. Malum, gündemde Merkez Bankası’nın faizi indirmesi tartışması var. Tartışmanın odağında ise bu işi kimin yapacağı, ya da yapması gerektiği sorusu yer alıyor. Birçok yorumcu bu işi para otoritesinin yapmasının doğru olduğu kanısında. Dahası, son aylarda petrol fiyatının düşmesi, enflasyonun yavaşlaması, büyümenin hızlanacağı beklentisinin doğması, öteki ülkelerin de faizlerini indirmeye başlaması gibi nedenlerle Merkez’in faizi indirmesinin önünün açıldığı düşünülüyor. Sonuçta, faiz indirimi için olumlu bir iklimin oluştuğunu söylemek mümkün. Bu noktada siyasi otoritenin baskıcı bir görüntü verecek şekilde işe müdahale etmesinin doğru olmadığını, gereksiz gerginlik yarattığını, olumsuz sonuçlar üretebileceğini düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018