"Çelik sektöründe yerli üretimi koruyacak tedbirler alınmalı”

Yeni dönemde yerli çelik üretiminin geliştirilmesi adına hangi adımlar atılması gerektiğini belirten ADMİB Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, "Türkiye’deki mega projelerde yerli çelik kullanımının ihale aşamasında şartnameye bağlanması sektörün gelişmesine katkıda bulunacak” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Çelik sektörünün gelişimi adına yerli çelik kullanımının önemini belirten Akdeniz Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (ADMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, savunma sanayii, demiryolları, kıtalararası köprüler gibi mega projelerle nükleer santrallerin inşasında yerli çelik kullanımının büyük önem taşıdığını söyledi.

Yeni dönemde ihracatın artırılması, yerli üretimin geliştirilmesi adına hangi adımlar atılması gerektiğini ifade eden Tosyalı, “Özellikle yerli üretimin desteklenmesi gerekiyor. Demir-çelik sektörü, bütün sanayi dallarına girdi temin eden, stratejik bir öneme ve konuma sahip, istihdam payı çok yüksek bir sektör. Daha nitelikli ve katma değeri yüksek üretimin arttırılması bakımından gelişmesinin önündeki kısıtlayıcı hususlar ortadan kaldırılmalı. Özellikle Türkiye’deki mega projelerde yerli çelik kullanımının ihale aşamasında şartnameye bağlanması sektörün gelişmesine katkıda bulunacak” dedi.

“DİR, yerli girdi kullanımını teşvik etmeli”

Yerli üretimde son dönemlerde dalgalı bir seyir izleyen döviz kurlarındaki hareketlilik nedeniyle bazı sıkıntılarla karşılaşıldığına işaret eden Fuat Tosyalı, Türkiye’deki üretimin yüzde 70’inin hurda cevherinden elde edildiğini ve bu hurdanın da ithal edildiğini aktardı.

Girdi maliyetlerinin döviz kurlarına göre oluşuyor olmasının fiyatları ve arz-talep dengesini olumsuz etkilediğini belirten Tosyalı, Türkiye’deki üretimin yüzde 70’inin hurda cevherinden elde edildiğini ve bu hurdanın ithal edildiğini kaydetti. Bunun da maliyetleri artırıp rekabet gücünü olumsuz etkilediğini ifade eden Tosyalı. “Hem uygulanan antidamping engeline hem de döviz kurundaki spekülatif artışa karşı almamız gereken en önemli tedbir üretimi artırmak. Yerli üretimi korumaya yönelik tedbir almakta tereddüt edilmemeli, bunun teşviki için gereken tüm düzenlemeler yapılmalı. Bunu sağlamanın yöntemlerinden biri de gereğinden fazla ithalata kapı aralayan Dahilde İşleme Rejimi’nin (DİR) yerli girdi kullanımını teşvik edecek bir anlayışla gözden geçirilmesi ve başta yassı çelik ürünleri olmak üzere, yerli ara mamul kullanımını teşvik edecek şekilde revize edilmesi. Otomotiv, beyaz eşya, makine imalatı gibi sektörlerin yatırımlarını destekleme amaçlı teşviklerin, yerli girdi kullanımına bağlanması büyük önem taşıyor” diye konuştu.

Hurda çelik ithalatının yarısından fazlası AB ülkelerinden sağlanıyor

Hurda çeliğin Türkiye’de temel hammadde olarak kullanılması nedeniyle ihtiyacın çok yüksek olduğunu kaydeden Fuat Tosyalı, yeterli hurda arzını nitelik ve miktar bakımından iç pazarda bulamayan ve ihtiyacını ağırlıklı dış pazardan ithalatla karşılayan sektör temsilcilerinin globalde en büyük hurda çelik ithalatçısı konumuna geldiğini belirtti.

Türkiye'nin yıllar itibarıyla hurda çelik ithalatının yarısından fazlasını AB ülkelerinden gerçekleştirdiğini bildiren Tosyalı, ABD, Birleşik Krallık, Hollanda Hollanda, Rusya ve Belçika'nın önemli ithalat pazarları olduğunu iletti.

Türkiye'nin, demir cevheri rezervi bakımından zengin bir ülke olmamakla birlikte, ihtiyacının yüzde 40’a yakınını yerli kaynaklardan karşıladığını kaydeden Fuat Tosyalı, demir cevheri ihtiyacının da ağırlıklı kısmı ithalat yoluyla karşılanırken, Brezilya, İsveç, Rusya ve Ukrayna sektörün önemli ithalat pazarları olarak yer aldığını belirtti. Toplam ithalat miktarındaki dalgalanmalara karşın, küresel piyasalarda çelik fiyatlarında görülen dalgalanmalar sonucu ithalat tutarının yıllar itibarıyla benzer seviyede seyrettiğini açıklayan Tosyalı, “Yıllar itibarıyla dış ticaret fazlası veren sektör, ihracatçı kimliğiyle ön plana çıkıyor. Yurtiçinde ham çelik üretiminin gerilediği ve ağırlıkla yarı mamulden kaynaklı ithalat artışının yaşandığı 2015 ve 2016 yıllarında dış ticaret açığı veren sektörde, söz konusu yıllar dışında 2010- 2017 döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranı ortalaması yüzde 131 seviyesinde bulunuyor” ifadesini kullandı.

“Dünyanın en kaliteli çeliğini en rekabetçi fiyatlarla satıyoruz”

ABD’nin demir-çelik üzerinden başlattığı ticaret savaşlarına da değinen Fuat Tosyalı, 21 yıldır hiçbir devlet desteği almadan, sık sık ABD’nin ve AB’nin her türlü antidamping soruşturmalarına maruz kalarak ve bunların hepsinden de aklanarak çıkıp, globalde en kaliteli çeliği en rekabetçi fiyatlarla sattıklarını aktardı. Sektörün yatırım desteği alamamasının arkasında, 1 Ağustos 1996 tarihinde yürürlüğe giren AKÇT Anlaşması'nın yer aldığını, demir-çelik sektörünün masaya yatırıldığı her platformda dile getiren Tosyalı, AKÇT Anlaşması’nın kapsamlı olarak yeniden gözden geçirilmesi ve sektörün yatırım desteklerinden faydalandırılmasının yerli üretimin artması için kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Vergi savaşları nedeniyle Türkiye’nin yeni dönemde ihracatta Uzakdoğu ve Güney Amerika ülkelerine ağırlık vermesi gerektiğine dikkat çeken Fuat Tosyalı, bu nedenle yeni stratejiler ve eylem planları geliştirilmesi, ikili anlaşmalarla, ticaret heyetleriyle Türk Ticaret Merkezleri kurulumuyla aktif adımlar atılması gerektiğini vurguladı.

2017’de çelik tüketimi en yüksek seviyeye ulaştı

Türkiye’deki tüketime yönelik değerlendirme yapan Fuat Tosyalı, 2017’de 36 milyon ton seviyesinde gerçekleşen tüketimin yaklaşık yarısının uzun, yarısının ise yassı ürün tüketiminden oluştuğunu bildirdi. Çelik talebinin 2016 yılı dışında yıllar itibarıyla, artış eğiliminde olduğunu ifade eden Tosyalı, tüketim kompozisyonunun da benzer oranda seyrettiğini duyurdu. Teknoloji geliştikçe şekil değiştiren üretim teknolojisine paralel çelik kullanımının da yön değiştirdiğini aktaran Tosyalı, otomotiv, beyaz eşya ve makine gibi orta ileri teknoloji gerektiren ve katma değeri yüksek sektörlerin üretimleriyle paralel seyreden yassı çelik tüketimi yıllar içinde artış eğilimi gösterdiğini açıkladı.

Türkiye globalde 8’inci büyük çelik üreticisi konumunda

Türkiye’nin globalde 8’inci büyük ham çelik üreticisi olduğuna dikkat çeken Tosyalı, üretiminin ağırlıklı kısmını elektrik ark ocaklı tesislerde gerçekleştirdiğini aktardı. 2011 yılında toplam sıvı çelik üretim kapasitesinde kayda değer bir artış yaşandığını ve 2015 yılına kadar üretimin ortalama 34.7 milyon ton olarak devam ettiğini kaydeden Tosyalı, “Sektörde, globalde olumsuz geçen 2015 yılında üretim miktarı en büyük daralmayı yaşayarak 31.5 milyon ton seviyesine geriledi. Takip eden yıllarda piyasa fiyatlarının üreticiler lehine hareket etmesi sonucu üretim miktarları yıllar içerisinde kademeli bir artış sergilemiş ve 2017 yılında 37.5 milyon ton ile yıllar içinde en yüksek seviyesine ulaştı” dedi.

Serbest Ticaret Anlaşmaları yapılmadan önce sektör ve ürün ile ilgili detaylı analizler yapılmasının önemine de değinen Tosyalı, şöyle konuştu: “Örneğin 24 milyon ton olan üretiminin sadece yüzde 18’ini iç piyasada tüketen ve devlet tarafından sübvanse edilen fiyatlarla rekabet kurallarını alt üst ederek, saldırgan bir ihracat politikası izleyen Ukrayna ile STA müzakereleri devam ediyor. Söz konusu STA bir geçiş dönemi öngörülse dahi, gümrük vergilerinin sıfırlanmasıyla, büyük miktarda ithalat artışı yaşanacak. Navlun fiyatlarının ucuz olacağı da dikkate alındığında, Türkiye çelik piyasası, Ukrayna’dan yapılacak ithalat için cazip hâle gelecek. Bu durum, çelik sektöründe istihdam kaybı, üretimin azalması, düşen üretime bağlı olarak birim maliyetlerin artması ve fiyatların daha da yükselmesi sonuçlarını doğuracak.”

Türkiye’deki tüketime yönelik değerlendirme yapan Fuat Tosyalı, 2017’de 36 milyon ton seviyesinde gerçekleşen tüketimin yaklaşık yarısının uzun, yarısının ise yassı ürün tüketiminden oluştuğunu bildirdi. Çelik talebinin 2016 yılı dışında yıllar itibarıyla, artış eğiliminde olduğunu ifade eden Tosyalı, tüketim kompozisyonunun da benzer oranda seyrettiğini duyurdu. Teknoloji geliştikçe şekil değiştiren üretim teknolojisine paralel çelik kullanımının da yön değiştirdiğini aktaran Tosyalı, otomotiv, beyaz eşya ve makine gibi orta ileri teknoloji gerektiren ve katma değeri yüksek sektörlerin üretimleriyle paralel seyreden yassı çelik tüketiminın yıllar içinde artış eğilimi gösterdiğini açıkladı.

2017’de yüzde 7’lik artışla 17.7 milyon ton seviyesinde gerçekleşen yassı ürün talebinin Türkiye’nin mevcut üretiminin üzerinde olması nedeniyle tüketimin önemli bir kısmının ithalattan karşılandığı bilgisini veren Fuat Tosyalı, “2017’de ileri bağlantılı sektörlerden otomotiv ve beyaz eşya üretimlerinde yıllar içinde en yüksek üretim miktarlarına ulaştı. Bu rekor seviyedeki üretim miktarları yassı çelik talebini olumlu etkilemiş ve yassı çelik tüketimi yıllar içinde yükselmiştir. Benzer şekilde, inşaat sektörü üretiminde kaydedilen artış, özellikle uzun mamule olan talebi canlı tutmuş ve 2017’de çelik tüketimi tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmıştır” dedi.

Yeni hedef pazarlar AB, Uzakdoğu ve Güney Asya bölgeleri oluşturuyor

Sektörü dış ticaret özelinde de değerlendiren Fuat Tosyalı, Türkiye’nin çelik ihracatının yıllar içinde dalgalı bir seyir izlemesine karşın ortalama 18 milyon ton seviyesinde gerçekleştiğini açıkladı. Özellikle uzun mamul üretiminin yurtiçi tüketimden fazla olması nedeniyle uzun mamul ihracatının toplam ihracatın yarısından fazlasını oluşturduğunu aktaran Tosyalı, yıllar içinde en fazla ihracatı yapılan ürünlerin sıralaması değişse de son dönemlerde yassı ürünlerin de en fazla ihraç edilen ikinci ürün grubunu oluşturmaya başladığını ifade etti.

İhraç pazarlarına bakıldığında ise 2017’ye kadar altyapı ve inşaat projelerinin yoğunluğu nedeniyle Ortadoğu ve Körfez Bölgesi’nin en önemli ihracat pazarı olduğunu dile getiren Tosyalı, son dönemlerde bu bölgelere ihracatta gerileme yaşandığını aktardı. Söz konusu gerilemede bölgedeki siyasi gelişmeler ile yatırımların yavaşlamasının büyük rol oynadığına işaret eden Tosyalı, bu nedenle demir çelik üreticilerinin AB ülkelerine, Uzakdoğu ve Güney Asya Bölgesi’ne odaklandığını söyledi. Tosyalı, “İhracat verileri incelendiğinde, 2016-2017 yıllarında AB ülkelerine gerçekleştirilen yassı ürün ihracatında; ilgili dönemde AB’nin Çinli firmalara karşı başlattığı antidamping soruşturmaları sonucu bölge ülkelerinin alımlarını Türkiye’ye yönlendirmesinin etkili olduğu görülüyor. Yine ilgili dönemde özellikle yassı ürün üreticilerinin bölge ülkelerine ihracatı artış gösterdi” açıklamasında bulundu.

Öte yandan ADMİB olarak ihracatı artırmaya yönelik çalışmalarını da anlatan Fuat Tosyalı, Kenya ve Tanzanya’ya yönelik sektörel ticaret heyetleri planladıklarını, sektörel Ur-Ge projelerine başladıklarını, e-ticareti destekleyecek faaliyetler sürdürdüklerini ve bölgedeki sektörel gücün farkındalığını oluşturmak adına ‘Akdeniz Çelik Zirvesi’ düzenlemeyi planladıklarını söyledi.

Girdi maliyetlerinin yüksek olması sektörü olumsuz etkiliyor

İhracatta en önemli sorun olarak girdi maliyetlerinin yüksekliğini göstererek ihracatın artırılmasına yönelik çözüm önerilerini de dile getiren Fuat Tosyalı, gerek hammadde fiyatları, gerek enerji maliyetleri, gerek insan kaynağı maliyetleri tüm ihracatçılar gibi kendi sektörlerinin de en önemli sorunları olduğunu kaydetti. Bir diğer maliyet kalemi de sektör üzerinde yıllardır bir yük olan, hurda ithalatının cif bedeli üzerinden yüzde 0.5 oranında alınan ve tonda takriben 2 dolar ek maliyet getiren çevre katkı payı ve elektrik enerjisi kullanım bedeli üzerinden alınan yüzde 1 oranında alınan Belediye Tüketim Vergisi olduğunu söyleyen Tosyalı, şunları kaydetti; “Diğer sektörlerden farklı olarak sektörümüzün ya tırım maliyetleri çok yüksek. Bugün bir üretim tesisinin kurulması ya da bir bölümünün yenilenmesi veya ilavesi çok maliyetli. Yatırım desteği bu anlamda ihracatçıyı, istihdam ve döviz girdisi gibi ortak çıkarlarımızın korunması adına çok önemli.”

Bu konularda ilginizi çekebilir