Silikon Vadisi’nin kalbine yolculuk

DÜNYA Gazetesi olarak teknolojinin kalbi Silikon Vadisi'ne yolculuk ettik. Apple, Alphabet, Meta, Intel ve HP gibi devlere ev sahipliği yapan 14,3 trilyon dolarlık devasa ekosistemi yerinde deneyimledik. Meta'nın Menlo Park'taki genel merkezinde yaptığımız gözlemler, şirketin insan odaklı çalışma kültürünü gözler önüne serdi. Bisikletlerden emzirme odalarına, çalışan annelerin bebekleriyle ofise gelebilmesinden mescitlere ve ergonomi derslerine kadar her ayrıntı ince ince düşünülmüş.

Silikon Vadisi’nin kalbine yolculuk

Nagihan KALSIN

Silikon Vadisi'nin temel­leri Kuzey Kaliforniya'da 1951'de Stanford Indust­rial Park'ın kurulmasıyla atıldı. 1971'de popüler hale gelen Sili­kon Vadisi, küresel ekonomiye yön veren bir inovasyon üssüne dönüştü.

Apple, Alphabet, Meta, Intel ve HP gibi devlere ev sahipliği ya­pan ve 14,3 trilyon dolarlık şirket değerlemesine sahip teknoloji ekosistemi, bugün dünyanın ge­leceğini şekillendiriyor. DÜNYA Gazetesi olarak, biz de bu ekosis­temin merkezine, Meta'nın Men­lo Park'taki kampüsüne konuk olduk. Esneklik, güvenlik kültü­rü, spor ve sağlıklı yaşam biçimi, ibadet alanları, emzirme odaları ve çalışan annelerin bebekleriyle ofise gelebilmesi gibi imkanlar­la Meta'nın yalnızca teknolojiye değil, insana da yatırım yaptığını yerinde gözlemledik.

Bisikletlerle başlayan yolculuk

Meta kampüsüne adım attı­ğımda karşıma çıkan ilk manzara, Silikon Vadisi algısını tamamen değiştirdi. Devasa gökdelenler yerine, çalışanların ofisler arası ulaşımı için kullandığı bisiklet­lerin park edildiği geniş bir alan vardı. Bu bisikletler, sadece birer ulaşım aracı değil, aynı zamanda şirketin dinamik ve esnek ruhu­nun bir sembolüydü. Pandemi ön­cesinde bakım ve onarımlarının ücretsiz yapılması, çalışanlara ve­rilen değeri gösteren küçük ama anlamlı bir detay olarak dikkat çekiyor. Güvenlik görevlisinin, "Yalnız başıma dolaşmamam" yö­nündeki uyarısı ise bilgi ve fiziki güvenlikte de ne kadar hassas ol­duğunu ortaya koyuyordu.

Yenilik için kuralları esnet

Kampüs içindeki 17 numara­lı ofise girdiğimizde, modern bir kafeyi andıran açık mutfak ve dinlenme alanı vardı. Çalışanla­rın toplantılara katılırken kah­velerini yudumladığı bu samimi ortam, bir latte ve çikolata eşli­ğinde süren gezide rastladığımız duvardaki yazılarla taçlandı: "What's on your mind?" (Aklında ne var?) ve yanında yer alan "HA­CK". Bu kelime, Meta'nın kuru­luş felsefesini özetliyordu: Hızla hareket et, denemekten çekinme ve yenilik için kuralları esnet.

Meta'da katı mesai saatleri yok. Çalışanlar haftanın üç gü­nü ofiste, iki günü ise evden çalı­şarak iş-yaşam dengesini koru­yor. Hafta sonu tatili dokunulmaz olup yıllık izinler sadece iş günle­rinden düşülüyor. Bu esnek yapı, şirketin çalışanlarını birer robot gibi değil, yaşamları olan birey­ler olarak gördüğünün en güçlü kanıtı. Meta'nın 76 bin çalışanı­nın yüzde 40-45'i mühendislik ve teknik pozisyonlarda yer alıyor. Şirket, bu büyük ekibini sadece teknoloji üreticisi olarak değil, aynı zamanda değer gören birey­ler olarak hissedebilmeleri için çeşitli imkanlar sunuyor:

Ergonomik Tasarım: Ayarlanabilir masalar, çalışanla­rın sürekli oturmaktan kaynakla­nan sağlık sorunlarını en aza in­dirmek için tasarlanmış. Ayrıca, doğru oturma ve beden kullanı­mı konularında düzenli ergono­mi dersleri veriliyor.

Sağlıklı Yaşam: Kampüs içinde yer alan spor salonu dışın­da, çalışanlara yıllık 2 bin dolar­lık ek ödeme yapılarak dışarıda spor yapma imkanı sağlanıyor.

Aile Dostu Ortam: Em­zirme odaları ve çalışan annele­rin bebekleriyle ofise gelebilme­si gibi olanaklar, Meta'nın insan odaklı yaklaşımının en somut ör­nekleri arasında yer alıyor.

İnanç Özgürlüğü: Kampüs içinde her inanca hitap eden iba­det alanları mevcut. İslam inan­cına mensup çalışanlar için özel bir mescit de bu alanlar arasında bulunuyor.

6 ayda bir güvenlik eğitimi

Meta'da güvenlik yalnızca di­jital alanda değil, aynı zamanda insani değerler açısından da bi­rincil öncelik. Çalışanlara her 6 ayda bir bilgi güvenliği eğitimle­ri verilirken, profesyonel bir or­tamı korumak adına ırkçılık, ay­rımcılık ve uygunsuz davranış­lara karşı sıfır tolerans politikası uygulanıyor.

Zengin bir yemek kültürü

Öğle yemekleri, Silikon Vadi­si’nin kültürel çeşitliliğini yan­sıtıyor. Açık büfede haşlanmış tavuk, brokoli ve çeşitli Akdeniz mutfağı lezzetleri dikkat çeker­ken, “Mediterranean” başlığı al­tında döner ve kebap da menüde yerini alıyor. Sağlıklı atıştırma­lıklardan tatlılara kadar geniş bir yelpaze sunulurken, buzdolapla­rında alkollü içeceklerin bulun­ması da çalışanlara tanınan ser­bestliğin başka bir göstergesi.

Mark Zuckerberg ve takım ruhu

Meta'da dikkat çeken bir baş­ka unsur da CEO Mark Zucker­berg'in çalışanlarla kurduğu ya­kın bağ. Zaman zaman kampüsün farklı noktalarında konuşmalar yapan Zuckerberg, sadece iş he­deflerini değil, takım ruhu ve ino­vasyon heyecanını da ön plana çı­karıyor. Bu toplantılar, çalışanlar için güçlü bir motivasyon kayna­ğına dönüşüyor.

Teknoloji ile doğa iç içe

Silikon Vadisi'nin ruhu, Me­ta'nın DNA'sına işlenmiş durum­da. "Hızlı hareket et ve bir şeyle­ri kır" anlayışı, çalışanların hata yapmaktan korkmadan yeni pro­jelere atılmasını teşvik ediyor. Bu kültür, yenilikçi yapıyı beslerken, çalışanların bireysel yaratıcılık­larını da ortaya koymasına imkan tanıyor. Bu yenilikçi yaklaşım, çevre duyarlılığıyla da birleşiyor. San Francisco'daki Meta ofisi­nin çatısında kurulu orman alanı, "teknoloji ve doğa bir arada" an­layışının somut bir yansıması. Bu huzurlu ortam, çalışanlara toplan­tılar arasında kısa molalar vererek enerji toplama fırsatı sunuyor.

Lüksten çok sadelik ön planda

Meta kampüsünde lüks ve ihti­şamdan çok, sadelik ve işlevsellik ön planda. Takım elbise zorunlu­luğu yok; amaç, çalışanların ken­dilerini rahat hissetmesi. Bu göz­lemlerim, Meta'nın başarısının sadece ileri teknolojide değil, asıl gücün insana yapılan yatırımda olduğunu gösteriyor.

Kaynak: DÜNYA - İSTANBUL