Veliaht Akademi kurucusu, danışman Tunç Vidinli, sırrı açıkladı: Aile şirketleri nesiller boyu nasıl yaşar?
Sanayici bir ailenin ferdi olarak dünyaya gelen, Akbank ve Milli Mensucat şirketlerinin kurucularından Mustafa Özgür’ün dördüncü nesil torunu olan aile şirketleri danışmanı Tunç Vidinli, Türkiye’nin gelişmesi için aile şirketlerinin nesiller boyu yaşaması gerektiğini söyledi. Vidinli, aile bireyleri ve şirket profesyonelleri arasındaki hassas dengeyi anlattı.

Aile şirketleri, küresel ekonomide büyük öneme sahip. Dünya çapında iş gücünün yarısından fazlasını kullanan aile şirketleri, küresel gayri sayfi yurtiçi hasılanın yüzde 70’den fazlasına katkı yapıyor; işletmelerin üçte ikisini ise aile işletmeleri oluşturuyor. Türkiye’deki işletmelerin de yüzde 95’i aile şirketi.
3M’den Sony’e, Hundai’den Samsung’a dünya çapında bilindik hemen her markanın arkasında bir aile şirketi bulunduğuna dikkat çeken Veliaht Akademi kurucusu ve aile şirketleri danışmanı Tunç Vidinli, aile şirketlerinin ayakta kalıp nesilden nesle devam etmeleri gerektiğini söyledi. “Bir ülke, bu aile şirketleriyle beraber yükseliyor. Çünkü ekonominin bel kemiği bunlar” diyen Vidinli, “Aile şirketinin ayakta kalması lazım. Eğer aile şirketleri nesillerce devam edemezlerse, sürdürülemezlerse, her seferinde sıfırdan başlayacaklar ve bazı şeyler büyüyemeyecek, bazı şeyler oturamayacak, gelişemeyecek ve bu arada ülke de gelişemeyecek” diye konuştu.
Sanayici bir ailenin ferdi olarak dünyaya gelen ve Akbank, Milli Mensucat gibi şirketlerin kurucularından, Cumhuriyet tarihinin önemli iş insanlarından Mustafa Özgür’ün dördüncü nesil torunu olan Tunç Vidinli, bir aile şirketi danışmanı ve veliaht koçluğu yapıyor. 1920’lerden bugüne sanayici bir gelenek ile yetişmiş ve sonrasında bu birikimi aile şirketlerinin faydasına kullanmaya karar vererek ‘Veliaht Akademi’ markası altında bir danışmanlık firması kuran Vidinli’nin iki kitabı var; ‘Aile Şirketiniz Bat(ma)sın’ ve ‘Patronlar İçin Liderlik & Büyük Patron’. Girişimci olup da işini yükseltmek isteyenlere hitap etmek için de üçüncü kitabı üzerinde çalışıyor.
Deneyimlerine dayanarak Türkiye’deki aile şirketlerini yakın plana alıp sorular sorduğumuz Tunç Vidinli; aile şirketi denince akla, hep en tepedeki bilindik marka ailelerin akla geldiğini, bunların Türkiye’de neredeyse 100 aile olduğunu, ancak bunların dışında Türkiye’de binlerce aile şirketi bulunduğunu belirtti. Spesifik alanlarda sanayi tesisleri kuran, çok önemli makineler üreten aile şirketleri olduğuna, dünya çapında büyük işlere imza attığına işaret eden Vidinli, “Bu aile şirketlerine baktığınız zaman, bu şirketler bir sonraki nesle geçecek ancak bir sonraki nesil önceden aldığının üstüne koyup daha da yukarıya çıkarsa… Yoksa şirket dağılacak ya da yabancılara gidecek” diyerek tehlikeye dikkat çekti.
Aile anayasası şart!
Tunç Vidinli’ye göre aile şirketleri, aile içi ilişki ve kurumsal yönetim konularında problem yaşıyor. Nesilden nesle ilerleyen ve büyüyen şirketlerin aile anayasasına ihtiyaç duyduğunu ifade eden Vidinli, bu konuda ‘kritik bir seviye’ olduğunun altını çizdi:
“Aile anayasası, ailenin belirli bir seviyeye gelmesinde çok kritik bir noktadadır. Şirket büyümeye başlar, bu kritik anda aile anayasası şirketin ayakta kalmasını sağlayan araçlardan biridir. Ama ana araç değildir. O noktaya bazen aile anayasası olmadan da çıkabilir. Ailenin bireyleri eğitimli, ilişki bağları güçlü ve birbirlerine saygı içinde bir liderliği önemsiyor ise aile anayasası olmadan da işin içinden çıkarsınız. Ama bu, çok nadir olabilen bir şey. O belirli seviyeyi geçtiğiniz zaman, aile anayasası var ya da yok fark etmez.”
1907’de kurulan, Türkiye’nin en eski tekstil fabrikası olan ve 1927’de Tunç Vidinli’nin büyük dedesi Mustafa Özgür ve ortakları Nuri Has, Seyit Tekin, Hacı Ömer Sabancı tarafından işletilen Milli Mensucat Fabrikası'na ait bir çizim.
Kurumsal yapi önem kazaniyor
Aile anayasasının yanından şirketin kurumsal yönetiminin güçlü olması gerektiğine de işaret eden Vidinli, bu yüzden ‘kurumsal yönetime geçiş’ amacıyla şirketlerle uzun soluklu bir çalışma yaptıklarından söz etti. Aile anayasası örneğin 3-5 ayda yazılıyorsa kurumsal yönetime geçiş çalışmasının bir süreç olduğunu ve 3-5 sene sürebildiğini aktardı. Tunç Vidinli, kurumsal açıdan bazı ipuçlarını ise örnekleyerek şöyle anlattı:
“Aile ve şirket tarafındaki insan kaynaklarına önem vermek gerekiyor. Şirkette aile bireyleri var, ama profesyonel yöneticiler de var. O nedenle aradaki iletişimi düzenlemek gerekiyor. Yönetimsel sistemlerin uygulanabiliyor olması lazım. Ve ailenin bazı kuralları oturup belirlemesi gerekiyor. Aile; kardeşler, kuzenler, yeğenler, görümceler ve damatlarla belirli bir büyüklüğe gelmişse bir aile anayasası kuruyoruz. İşlediğinden emin oluyoruz. Bazen de aile anayasası gerekmiyor şirkete, kurumsal yönetimine değiniyoruz
Burada amaç, şirketin kurumsal yönetime aileyle birlikte girebilmesi, şirketin kendi kendini yönetebilmesi. Aileden bağımsız aile bireylerinin de şirketi denetleyebilmesidir.
Yani dışarıdan bir profesyonelin şirkete katılımına olanak verilmesi, bunun takibi, yani kurumsal yönetimin sağlanması gerekiyor. Dışarıdan derken ailenin değil de şirketin içinden çıkması gerekiyor profesyonellerin. Şirket kendi kendine içeriden yöneticiler, liderler çıkartabiliyor olmalı. Ve çıkarttığı bu liderler, bu profesyoneller vasıtasıyla kendi kendine yönetilebiliyor olmalı. Aile de bu şirketi denetleyebilmeli.”
Akbank, Milli Mensucat gibi şirketlerin kurucularından, Cumhuriyet tarihinin ilk iş insanlarından Mustafa Özgür.
Çocuklar, yeğenler belki kuzenler işin içinde…
Türkiye’de aile şirketlerindeki gerçek duruma da dikkat çeken Vidinli, yapılması gerekenleri şöyle aktardı:
“Durum genelde şudur, aile içinde birden fazla aday, aile bireyleri çoklu, çocuklar var, yeğenler var, belki kuzenler var işin içinde, kardeşler var. Şirketin bir tane yöneticisi, bir genel müdürü olacak. Ailenin şirketi yönetmesini değil, şirketi sahiplenmesini istiyoruz. Ailenin sahiplenmesi, yönetmesi demek değildir. Yönetim profesyonel olmalı, ama aile şirketi denetleyebilmelidir. O yüzden biz veliaht yetiştirelim, bu şirketin başına gelsin demiyoruz. Onu dediğimiz nadir zamanla da oluyor. Ve o durumda veliahta; şirketin kendi kendine yönetebilir hale gelmesini sağlasın diyoruz.”
Aile şirketlerinde sorunların veliaht koçluğuyla sınırlı olmadığını, her koşulda eğitimin ön planda bulunduğunu kaydeden Vidinli, yaptıkları işin “Ailenin huzurunu düzenlemeye yönelik” olduğunu söyledi. Tunç Vidinli, “Huzur çok önemli, hedef huzur olmalı” diyerek sözlerini noktaladı.
"Yatak odasının kapısına kadar her şeyi öğrenmem önemli"
Lisedeki iş dünyası merakının üzerine kendi aile şirketleri tecrübesinden yola çıktığını belirten Tunç Vidinli, önceleri aile şirketlerindeki gençlerle yaptığı sohbetlere zamanla o gençlerin aile büyüklerinin de dahil olmaya başlamasıyla yaptığı işin koçluğa evrildiğini, sonrasında da profesyonel olarak aile şirketi koçluğuna dönüştüğünü anlattı. Hangi aileler bunlar, sorumuza ise şu yanıtı verdi:
“Yüzlerce aile ile çalışmalar yaptım, hizmetler verdim, sohbetler ettim; hakikaten ismi bilinen büyük aileler de var aralarında. Ancak şöyle bir durum var; biz, evinin içini yatak odasının kapısına kadar anlat, diyoruz. Bizde olay budur. Ailede bir şeyleri düzelteceksem yatak odanın kapısına kadar her şeyi bilmek istiyorum, diyorum ve gerekirse gizlilik sözleşmesi yapıyoruz.”