Yılın en iyileri

En iyiler ödüllerini aldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

"Yılın Telif Kitabı" ödülü Ayşe Sarısayın'a, "Yılın Çeviri Kitabı" ödülü Regaip Minareci'ye ve "Yılın Yayınevi" ödülü Aras Yayıncılık'a verildi. "Gastronomi" kategorisinde Nejat Yentürk "Yılın Gastronomi Kültürü Kitabı", şef Maximilian J.W. Thomae "Gastronomi Kültürü Emek Ödülü" sahibi oldu. "Polisiye" dalının kazananları ise "Yılın Telif Polisiye Kitabı"nda Suat Duman, Teşvik Ödülü'nde Emirhan Dağkan G. idi. Ötüken Neşriyat ise "Polisiye Seçici Kurulu Özel Ödülü"nü aldı.

Yayın dünyasının belleği Dünya Kitap Dergisi'nin "Yılın En İyileri" ödülleri, 26. kez sahiplerini buldu. Geçen yıl çeyrek asrı geride bırakan ödüllerin 2018 yılı sahipleri, Dünya Gazetesi Globus Konferans Salonu'nda düzenlenen törenle ödülleri aldı. "Yılın En İyileri" ödülleri bu yıl; Ayşe Sarısayın, Regaip Minareci, Aras Yayıncılık, Suat Duman, Emirhan Dağkan G., Ötüken Neşriyat, Nejat Yentürk ve Maximilian J. W. Thomae'ye verildi.

"yılın gastronomi kültürü kitabı"

2018 "Yılın En İyileri" töreni, Dünya Kitap Dergisi Yayın Yönetmeni Faruk Şüyün'ün konukları selamlamasının ardından, "Gastronomi" alanındaki ödüllerin takdimiyle başladı. Törende ilk olarak "Yılın Gastronomi Kültürü Kitabı" ödülü sahibini buldu.

Oğlak Yayınları tarafından basılan "Ayaküstü İzmir-Sokak ve Fırın Lezzetleri" adlı yapıtı; Ahmet Örs, Faruk Şüyün, Mehmet Yaşin, Nevin Halıcı ve Osman Serim'den oluşan "Gastronomi" jürisi tarafından ödüle değer bulunan Nejat Yentürk, plaketini seçici kurul başkanı Ahmet Örs'ten aldı.

Ahmet Örs, törende yaptığı konuşmada; sokak lezzetlerinin yeme-içme yazını konusunda en kıyıda köşede kalmış başlık olduğunu belirterek, "Oysa yurtdışından gelen ağzının tadını bilen insanlar, lüks lokantalara uğramadan ayaküstü yiyeceklerin satıldığı yerlere gidip coşkularını orada dile getirirler" dedi. Nejat Yentürk'ün kitabında bu konuya bir biliminsanının ciddiyetiyle yaklaştığını belirten Ahmet Örs; "Belki örnek olur... İki yönden örnek olur: İlki, sokak yemeklerimize daha fazla önem veririz bu kitap sayesinde. İkincisi de yazma tekniği olarak" diyerek ödülünü Yentürk'e takdim etti.

Nejat Yentürk ise konuşmasında; bütün dünyada 70'li yılların ikinci yarısından sonra mutfağa ilgi döneminin yaşandığını, kendisinin çeşitli kaynaklardan yola çıkarak "ayaküstü mutfak" tanımını yakıştırdığı alanın ise bunun dışında kaldığını belirtti. Bu alandaki lezzetlerin püf noktasının hızlı tüketilmeleri olduğunu vurgulayan Yentürk, "Tek bir ustanın neredeyse tek bir tarifle sürdürdüğü mutfak alanı" olarak tanımladığı bu yöntemin temelinin lonca sistemine dayandığını düşündüğünü söyledi ve şöyle devam etti:

"İzmir gerçekten böyle bir mutfağı sürdüren bir kent. Bir liman kenti olması nedeniyle birçok örnek sağlam yer edinmiş, İzmirliler sahiplenmiş, sürdürülüyor. Bir restorana dönüşmeden tek bir çeşit hâlâ var olabiliyor. O nedenle bu konuyu İzmir'de bir olgu olarak, saha çalışacak bir alan olarak gördüm ve kitap meydana geldi."

"gastronomi kültürü emek ödülü"

"Yılın Gastronomi Kitabı"nın ardından, tören "Gastronomi Kültürü Emek Ödülü"nün takdimiyle sürdü. Aynı jüri, ödüle 25 yıldır Türkiye'de yaşayan Alman şef Maximilian J. W. Thomae'yi lâyık bulmuştu. Mutfak Dostları Derneği Başkanı Zeynep Kakınç, Thomae'ye ödülünü "Yeni nesil şeflerimize modern Türk mutfağı konusunda önderlik etmiş bir isim. Türk mutfak kültürü açısından çok kıymetli" diyerek takdim ederken, jüri başkanı Ahmet Örs ünlü şef hakkında da bir konuşma yaptı.

Örs; "Max buraya geldiğinde çok önemli şeflerin yanında çalışmıştı, o dönemin bütün modern tekniklerine hakimdi. Bütün şefleriyle, çıraklarıyla, yardımcılarıyla ‘Tarzanca Türkçesi'yle konuşmaya başladı ve onlara çok güzel yollar açtı. Bizim aşçılarımız mutfaktan dışarı çıktığı zaman sudan çıkmış balığa dönerdi eskiden. Onları mutfaktan çıkardı ve dünya üzerindeki çeşitli yarışmalara hazırladı, götürdü, ödüllerle geri getirdi" dedi. Thomae'nin yöneticisi olduğu Gastronometro'nun önemine de değinen Ahmet Örs, "Max'e bir borcumuz var" diyerek ünlü şef için bir kitap hazırlanmasını dilediğini sözlerine ekledi. Maximilian Thomae ise Türkçe yaptığı konuşmada Dünya Gazetesi'ne ve jüriye teşekkür ederek "Sizin mutfağınız, benim mutfağım" dedi. Meslektaşlarına da kendisine her zaman inandıkları ve destekledikleri için teşekkür eden Thomae, sözlerini "Böyle misafirperver bir ülke var mı dünyada?" diyerek tamamladı.

"polisiye seçici kurulu özel ödülü"

"Gastronomi"nin ardından tören, seçici kurulunu Adnan Özer, Alper Canıgüz, Faruk Şüyün, Metin Celâl ve Seval Şahin'in oluşturduğu "Polisiye" ödüllerinin takdimiyle devam etti. Gecede sahibini bulan ilk "Polisiye" ödülü, Peyami Safa'nın "Cingöz Recai" serisini aslına uygun bir şekilde okura sunan Ötüken Neşriyat'ın oldu.

"Polisiye Seçici Kurulu Özel Ödülü"nü, Ötüken Neşriyat'tan Göktürk Ömer Çakır'a takdim eden jüri başkanı Seval Şahin, "Cingöz Recai" serisinin geçmişiyle ilgili bilgi verdi ve "Bu seriler zaman içinde orijinalleriyle birlikte hiç yayınlanmamıştı; ya sansürlü, ya sadeleştirilerek, ya da kısaltılarak yayınlanmıştı. İlk defa Ötüken, birtakım hukuki sorunları da hallederek Peyami Safa'nın Server Bedi adıyla bastığı ‘Cingöz Recai' serilerini yayınlamaya başladı. Şimdilik dört kitap çıktı. Ötüken sadece ‘Cingöz Recai'leri değil, Peyami Safa'nın yazdığı diğer polisiyeleri ve tüm külliyatı da basacak. Bu da bizce çok takdire şayan bir şey. Umarım devam eder" dedi.

Göktürk Ömer Çakır ise konuşmasında "Tabii ‘Cingöz Recai' serisi çok daha geniş bir külliyatın küçük bir parçası. Bu büyük bir yayın faaliyeti olacak" diyerek emeği geçenlere, Dünya Gazetesi'ne ve seçici kurul üyelerine teşekkür etti.

"yılın telif polisiye kitabı"

"Yılın Telif Polisiye Kitabı" ödülünün bu yılki sahibi ise Alakarga Yayınları'nın bastığı "Rakun" adlı çalışmasıyla Suat Duman'dı. Yazara ödülünü sunan seçici kurul üyesi Metin Celâl "Suat Duman, bildiğiniz gibi eserleriyle tanıdığımız bir yazar ama polisiye edebiyatın içerisinde ayrıca önemi olan bir yazar. Çünkü yenilikçi, araştırmacı ve geliştirmeci bir yazar. Klasik polisiyenin dışına çıkmanın yollarını arayan bir yazar. ‘Rakun'u da biz bu anlamda beğendik. İnanıyoruz ki ödül yerini bulmuştur" dedi. Suat Duman ise "Dünya ödüllerine bir teşekkür borçluyuz. Yayıncılığımızı destekliyorlar, gündeme getiriyorlar" diye başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Klasik polisiyenin temeli muammadır, malûm. Yani ‘gizem' dediğimiz unsur... ‘Rakun'u yazarken metnin kurgusunu bir muammaya çevirmeyi denedim. Bunun takdir edildiğini görüyorum, hem okurlardan dönüşlerde hem de jürinin ödül gerekçesinde bu var."

"polisiye edebiyat teşvik ödülü"

Törende "Polisiye" kategorisinin son ödülü olan "Polisiye Edebiyat Teşvik Ödülü"yse İletişim Yayınları'nın bastığı "Bozlak" kitabıyla Emirhan Dağkan G.'ye gitti. Yazar yurtdışında olduğundan, ödülü onun adına İletişim Yayınları'ndan Emre Bayın, "Genç bir yazarı cesaretlendiğiniz için teşekkür ederiz" diyerek Osman Serim'den aldı.

"yılın yayınevi"

Dünya Kitap Ödülleri töreninde daha sonra Başar Başarır, Doğan Hızlan, Faruk Şüyün, Yekta Kopan ve DÜNYA Temsilcisi'nden oluşan seçici kurulun belirlediği "Yılın Yayınevi", "Yılın Çeviri Kitabı" ve "Yılın Telif Kitabı" ödüllerinin takdimine geçildi. İlk olarak seçici kurul üyesi Başar Başarır ve Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, "Yılın Yayınevi" ödülünü Aras Yayıncılık'tan Rober Koptaş'a sundu. Konuşmasına "Her yıl en hoşumuza giren, en beğendiğimiz şey bir yayınevine ödül vermek. Bu memlekette yayınevlerine ne kadar ödül versek, kaç kere ödül versek, kaç kere teşekkür etsek az" diye başlayan Başarır, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aras'ın çok önemli bir boşluğu doldurduğunu hatırlatmak isterim. Yıllardır, ticari değeri çoğu zaman tartışılır olan, fakat kültürel olarak her zaman basılması gereken, hatırlanması; korunması gereken eserleri belli bir perspektiften ve son derece objektif bir şekilde yaklaşıp bastıkları, Don Kişot'ların en Don Kişot'u yayıncılık çizgisini sürdürdükleri için İstanbullu olarak, vatandaş olarak teşekkür ederiz."

Rober Koptaş ise yayınevlerinin bu yıl 25 yaşına bastığını hatırlatarak "Bu ödüllerden çok yok, özellikle yayınevi ödüllendiren hiç yok bildiğim kadarıyla... Her sene ödül açıklandığında bakardım ‘Bu sene bize bir şey gelir mi?' diye ve hep hayıflanırdım. 25 yaşına basmak gerekiyormuş... Biz başlarken, kitabın halkları, birbirini belki çok iyi tanımayan, belki birbiri hakkında önyargıları olan grupları birbirine yaklaştırabileceği gibi saf, naif bir inançla yola çıktık. Ve bu saflığın ve naifliğin gücünü yayınladığımız kitaplarda, onların yarattığı etkilerde gördük" dedi.

"yılın çeviri kitabı"

"Yılın Çeviri Kitabı" ödülünün bu yılki sahibiyse Peter Stamm'dan yaptığı, Nebula Kitap tarafından yayınlanan "Yedi Yıl" tercümesiyle Regaip Minareci'ydi. Faruk Şüyün, Minareci'yi sahneye davet ederken "İkisi de Almancacı, Alman dilini biliyorlar" diyerek takdim görevini Başar Başarır'a verdi. Başarır, çevirmene ödülünü; "İstanbul'a taşıyıp buradaki insanların üzerine yerleştirdiğinizde aynı hikâye bizim de başımıza gelebilirmiş gibi, muhteşem, akıcı, mükemmel bir roman. Çok da güzel çevrilmiş. Zaten Regaip Hanım, künyesinde adını gördüğünüzde, yazarın adına bakmadan kitabı alabileceğiniz çevirmenlerden biri. Almanca edebiyatına büyük katkıları vardır senelerdir. Önde gelen bütün yayınevlerine çeviriler yapmıştır" diyerek sundu.

Regaip Minareci de "Gerçekten yazı-çiziyle uğraşan bütün insanlar için ödül en büyük kamçılardan biri oluyor" diyerek, seçici kurula teşekkür etti. Çevirmen sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kitabı ben çok sevdim. Çok kitap çevirdim, bilmiyorum kaç tane. Ama bu, bitirdikten sonra da etkisinde kaldığım sayılı işlerden biridir. Aslında sıradan, üçlü bir ilişkiyi anlatıyor ama öyle bir anlatmış ki bir kadın olarak çok kızmam gereken kahramana, finalde kızamamıştım. Bu yüzden çok etkilendim kitaptan."

"yılın telif kitabı"

Gecenin son ödülüyse "Yılın Telif Kitabı"ydı. Can Yayınları'nın bastığı "Denize Yazıldı" adlı yapıtıyla ödüle değer görülen Ayşe Sarısayın, ödülünü Doğan Hızlan'ın elinden aldı. Sarısayın'ın çalışmasını "Gerçekten değişik ve başka bir odaklanmanın özelliğini taşıyor" sözleriyle özetleyen Doğan Hızlan, "Tabii ki bir insanı babasıyla anmıyoruz, ama baba Behçet Necatigil olunca daima onun sevgisinin de yankıları Ayşe'de benim için sürüyor" diyerek gecede şiirimizin ünlü ismini de andı. "Dünya Kitap Ödülleri'nin önemine de gerçekten inanıyorum. Faruk Şüyün zorla çalıştırıyor. Ve her yerde takip ediyor. Ayrıca bu tören için buraya bu kadar konuğun gelmesi de verdiğimiz ödüllerin değerini gösteriyor" diyerek sözlerini tamamlayan Doğan Hızlan, Ayşe Sarısayın'a ödülünü takdim etti.

Ödüle değer bulunduğu "Denize Yazıldı"yı "Yaşanması gerçekten zor bir dönemin ardından yazdığı, yazma sürecinde de epey sancı çektiği bir kitap" olarak tanımlayan Ayşe Sarısayın ise şunları söyledi:

"Bu yüzden böyle bir ödüle değer görülmesi hem büyük bir sevinç hem de yine biraz tuhaf bir sarsıntı oldu benim için. Çok sayıda ismin katkısıyla oluşan ‘Denize Yazıldı'ya verilen bu ödülü ben kendi adıma değil, kitapta da anlatmaya çalıştığım Ada Evi ailesi adına ve orada yaşadığımız unutulmaz yılların anısına alıyorum.

Dolayısıyla bu ödül hepimizin ortak ödülü ama en çok bu kitapta hikâyesini elimden geldiğince anlatmaya çalıştığım, artık aramızda olmayan sevgili dostumuz Elif Daldeniz Baysan'ın ödülü. Ona çok teşekkür borçluyum, çünkü; duruşuyla, varlığıyla ve bütün dünyayı kucaklama çabasıyla hepimize çok şey öğretti. Pek çok edebiyatçı dostumuz okuma ve değerlendirmesini esirgemedi. Dünya Kitap Ödülleri bu ödüle değer buldu. Teşekkürüm gerçekten sonsuz."

Ödül töreninin tamamlanmasının ardından, Dünya Kitap Ödülleri töreni verilen kokteylle sona erdi.

Bu konularda ilginizi çekebilir