Akdeniz’de kadınlarla GSMH yüzde 40 büyüyor
Türkiye’nin de üye olduğu Akdeniz Birliği’nin 10’uncu Bölgesel Forumu gelecek hafta Barcelona’da düzenleniyor. Forum öncesinde Dünya Plus’ın sorularını yanıtlayan Akdeniz Birliği Genel Sekreteri Nasser Kamel, Akdeniz ülkelerinde kadınların ekonomiye tam entegre olması halinde, Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 30 ila 40 oranında büyüyeceğini söylüyor
Bu yıl Akdeniz Birliği’nin temellerinin atıldığı Barselona Süreci'nin 30. yıldönümü. Avrupa-Akdeniz işbirliğinin en dönüştürücü başarısı ne oldu?
En önemli başarılardan biri Avrupa-Akdeniz ortak gündemi veya kimliğinin oluşturulması oldu. 1995'ten önce, Akdeniz'in güneyi ile kuzeyi arasında çok net bir ayrım vardı. Barselona süreciyle birlikte bu bölgelerin refahı ve büyümesinin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve daha entegre bir bölge için birlikte çalışmak istediğimizi kolektif olarak pekiştirdik. Bu da iklim değişikliği, sivil koruma, Akdeniz'in iki kıyısı arasındaki ticareti teşvik etme alanlarında pek çok girişime yol açtı. Kısacası ortak bir kimlik oluşturuluyor ve bu sayede pek çok diğer pragmatik girişim ve işbirliği planı hayata geçiriliyor.
"Bugüne kadar Filistin Devleti kurulmalıydı"
Akdeniz Havzası’nda yer alan Gazze’de yaşanan soykırım ve krizle ilgili Akdeniz Birliği’nin bir müdahalesi söz konusu olabilir mi?
Akdeniz Birliği’nde jeopolitik konuları tartışmak için bir platform oluşturuldu. Elbette Filistin halkının içinde bulunduğu zor durum bu sürecin gelişmesinde büyük bir etki yarattı, ancak bu süreç bazen İsrail'in politikaları nedeniyle engellendi. Ancak bu çerçeve sayesinde, işgal altındaki topraklarda İsrail'in yıllardır sürdürdüğü politikalarla ilgili hepimizin bildiği bazı aşırılıkları ifade etmek, kınamak ve lanetlemek mümkün oldu. Ancak bugüne kadar uluslararası toplumla birlikte Ortadoğu'da kalıcı ve adil bir barış için 1967 sınırları içinde bağımsız bir Filistin devletinin kurulması gerekirdi. Şu anda Akdeniz Birliği’nin, Gazze’nin özellikle eğitim kurumlarını yeniden inşası ve rehabilitasyonu açısından nasıl bir rol oynayabileceği üzerinde çalışıyoruz. Savaş nedeniyle bir neslin ve gençliğin kaybolmasını istemiyoruz.
"Akdeniz’de ekonomik entegrasyona ulaşamadık"
Son 30 yılda bölgenin kaçırdığı en önemli fırsatı sorsam, bu ne olurdu?
Akdeniz’de derin bir ekonomik entegrasyona ve ekonomilerimize fayda sağlayabilecek tam potansiyele ulaşamadık. OECD ile kapsamlı bir bölgesel entegrasyon haritası oluşturma çalışması başlattık. Buna göre ekonomik entegrasyon seviyesi potansiyelin altında. Özellikle Güney Akdeniz ülkeleri arasında birçok fırsat kaçırılmış. Bu fırsatlar, Akdeniz'in doğusu ve güneyini ekonomik sıkıntılarından kurtarmak için kullanılmış olsaydı, bugün gerçekte olduğundan çok daha iyi bir durumda olurduk. Bu kaçırılmış bir fırsattır. Çünkü kuzeye baktığımızda, AB'nin 30-40 yıl içinde ortak bir pazar oluşturmak ve bu anlamda ilerlemek için birlikte büyümeyi nasıl başardığını görüyoruz.
Forumun, “insanları, ülkeleri ve ekonomileri birbirine bağlamak” üzerine kurulu yeni bir stratejik vizyonu onaylaması bekleniyor. Vatandaşlar, bu yeni vizyondan ne gibi somut değişiklikler beklemeli?
Önceliklerimiz aynı: Ekonomik kalkınma, kadınların güçlendirilmesi, iklim, çevrenin korunması, yüksek öğrenim. Önümüzdeki birkaç yıl için vizyonumuzda üç temel unsura odaklanarak daha güçlü ve çevik bir organizasyon oluşturmayı hedefliyoruz: Birincisi insanları birbirine bağlamak; özellikle kadınlar bölgemizde büyük bir soru işareti oluşturuyor; kadınların bölgenin siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarında hala yeterince temsil edilmemesi olumsuz bir etki yaratıyor. Kadınların ekonomiye tam olarak entegre olması halinde, bazı ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılası’nın (GSMH) yüzde 30 ila 40 oranında büyüyeceği yönünde raporlar bulunuyor. Bu çok büyük bir rakam.
Akdeniz Bölgesi’nin enerji açısından sahip olduğu potansiyeller neler?
Bölgemizin sahip olduğu büyük bir potansiyel de var: Yenilenebilir enerji kaynakları. Asya ve Avrupa arasındaki coğrafi konumumuz nedeniyle rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının üretiminde rekabetçi olmaya en uygun bölgeyiz.
Enerji şebekemizi İtalya-Tunus, Mısır-Yunanistan, Mısır-Suudi Arabistan, Fas-İspanya gibi örneklerde olduğu gibi entegre etmeliyiz. Gelecekte yenilenebilir enerjiye dayalı ortak bir Avrupa-Akdeniz enerji pazarı oluşturmak amacıyla şebekemizi yenilenebilir enerjiye dayalı olarak entegre etmeyi başarırsak, geleceğin çok umut verici olacağını düşünüyorum.
Bölgeyi bekleyen demografik zorluklar neler?
Demografi bir zorluk ama aynı zamanda bir fırsattır. Çünkü kuzeyde, AB'nin uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirliğini oldukça olumsuz etkileyebilecek bir nüfus azalması var. Öte yandan güneyde ve Doğu Akdeniz'de hızla artan bir nüfus var. Akıllı mobiliteye geçebilirsek, bazı üretim merkezlerini Avrupa'ya yaklaştırarak, insan gücünün mevcut olduğu güney ve doğu Akdeniz'i üretim merkezi olarak kullanabilirsek ve enerji kontrolümüzü entegre edebilirsek; araştırmalar bu gelişiminin Güney ve Doğu Akdeniz'e 6 milyon kadar yeni iş getirebileceğini gösteriyor.
AB ile nasıl bir işbirliği yürütülebilir?
Akdeniz’deki nüfus, Avrupalı ortaklarımıza avantaj sağlayabilir. Özellikle de Covid 19 pandemisi sırasında, Asya'ya kadar uzanan genişletilmiş değer zincirinin sınırları ortaya çıktı. Bu üretim merkezlerinin bir kısmını tüketen pazara yaklaştırmalı ve böylece bölgesel entegrasyonu güçlendirmeliyiz. Dolayısıyla, önümüzdeki 35 yıl içinde varlıklarımızı doğru kullanırsak, birlikte hareket etme siyasi iradesi gösterirsek ve daha iyisini yapmak için işbirliği ve kolektif çaba gösterirsek; bölgenin 10 yıl içinde çok daha iyi bir konumda olacağını düşünüyorum.

"Akdeniz, dünyanın geri kalanından yüzde 45 daha hızlı ısınıyor"
Akdeniz Bölgesi, iklim değişikliğinden nasıl etkileniyor?
İklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerden biriyiz. Veriler endişe verici. Euro-Med (Avrupa- Akdeniz) bölgesindeki iklim değişikliği konusunda 100 bilim insanından oluşan bir grup tarafından özel bir çalışma yapılıyor. Çalışma oldukça net; bölgemizin, Antarktika hariç, dünyanın geri kalanından yüzde 45 daha hızlı ısındığını gösteriyor. Avrupa-Akdeniz bölgesi en çok etkilenen ikinci bölge. Akdeniz'de deniz seviyesi yüzde 20 oranında yükseldi. Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle varoluşsal tehditle karşı karşıya olan birçok şehir var. Deniz, tarımsal ürünlerin zengin üretim merkezlerinin çoğunu istila edeceğinden, tarım arazilerimiz tuzlanacak. Avrupa-Akdeniz ülkeleri de dahil olmak üzere, şu anda zaten su yoksulluğu sınırının altındayız.
Türkiye de dahil mi?
Türkiye'nin bazı bölgeleri de dahil. Ancak daha çok Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika, ayrıca İspanya ve İtalya su kaynakları açısından zorlu bir dönemden geçiyor. Mevcut su kaynakları, iklim değişikliğinin etkisiyle önümüzdeki 10-20 yıl içinde azalacak. Bu zorluğun etkisini hafifletmek için birçok alanda işbirliği yaparak birlikte çalışmamız gerekiyor.