Art On Galeri direktörü sanat alımında eğilimleri anlattı: Ana akımda düşüş dijitalde artış var
Son yıllarda ses getiren sergiler ve özellikle dijital gösterimleriyle öne çıkan Art On Galeri, yeni ve genç sanatçılara açtığı alan, yurt içi ve yurt dışından koleksiyonerlere sunduğu içerikle çağdaş Türk sanatı adına önemli bir nokta olarak karşımıza çıkıyor.
Meltem KERRAR
meltemkerrar@gmail.com
15 yılını geride bırakan Art On, henüz çok genç ve fakat dinamik yapısıyla öne çıkan çağdaş Türk sanatı alanında alışılagelmiş galeri konseptinden farklı bir biçimde karşımızda. Yeni sanatçılara ‘yer’ açan mekan, izleyici ve koleksiyoneri bir arada ele alan yapısıyla ayrışıyor. Galerinin direktörü Ece Köksal’la Art On yolcuğunu, dünya ve Türkiye’deki çağdaş sanat koleksiyoner eğilimlerini konuştuk.
Art On 15 yılı geride bırakırken Türkiye’nin en önemli çağdaş sanat galerinden biri olarak yerini aldı. Bu serüven nasıl başladı ve bugüne geldi?
Kurucularımız Nil Duran ve Oktay Duran çok iyi birer koleksiyoner. Dünyadan da topluyorlar ama özellikle genç Türk sanatçılarının çok özel işlerinden oluşan önemli bir koleksiyonları var. Hikaye biraz buradan başlıyor aslında. Ben de son dört yıldır eşlikçisiyim bu yolculuğun. Temel amacımız, bu coğrafyada yaşayan genç-genç derken yaşa bağlı olmadan kendini genç olarak adlandıran- özgün, bağımsız sanatçılara alan açmak. Çok bilinen isimler üzerinden değil de, kendilerine alan bulamamış, işlerini göstermekte biraz zorlanan ama bizim de inandığımız, özgün olan sanatçılara alan açmak.
Türkiye'de ilk çağdaş sanat müzesinin bile çok yakın tarihte açıldığını düşünürsek, galerilere bu anlamda hep görev düşmüş aslında. Bir anlamda mekanlar ve sanatçılarla birlikte yeni yeni yazılıyor ‘yeni Türk sanatı’ tarihi…
Benim yurt dışından sonra artık İstanbul'la çalışmak istememde en önemli sebebim de buydu aslında. Bu coğrafyadaki akışkanlığa, dinamizme, motivasyona, yeni şeylerin yapılmasına ve insanların bunu pozitif karşılamalarına hep çok hayran kaldım. Dediğiniz gibi, çok genç bir çağdaş sanat tarihinden bahsederken bu oluşumun içinde olmak heyecan verici. Dolayısıyla Art On’un Türk çağdaş sanat tarihine adı geçecek işler ve yapılmamışı yapmak gibi bir amacı var. Mottomuz alternatif, spektrumunu geniş tutan sergiler düzenlemek. Bunu da büyük oranda gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Örneğin şimdi Zeki Demirkubuz sergimiz var. Türkiye’deki ilk solo fotoğraf sergisi bu sanatçının. Büyük ilgi gördü ve görmeye devam ediyor.

Sanatçı ve yapıt seçiminde nasıl bir yol izliyorsunuz?
Her zaman çok sayıda başvuru alıyoruz. Bunun dışında şu anda 24 sanatçımız var, temsil ettiğimiz. Aslında ‘seçim’ çok iddialı bir kelime ama bizim için önemli olanlar var diyelim. Kullanılan medyumun farkı, çeşitliliği çok önemsediğimiz bir şey. Seramik, yağlı boya, mermer heykel yapan sanatçılarımız var. Paslanmaz çelikten, alüminyumdan heykel yapanlar da var. Dolayısıyla biz bu spektrumu her zaman çok geniş tutmaya çalışıyoruz. Galerinin yapısı, hem mekansal hem de zihniyet olarak buna çok açık. Oyun alanımız gibi burası aslında.
Yeni nesil koleksiyoner daha kişisel bir dünyada
Galeri olarak Türkiye’den ve dünyadan koleksiyoner için önemli bir alım noktasısınız da. Yeni nesil alıcının yönelimlerinden bahseder misiniz biraz?
Eski bir finansçı olduğum için, UBS'in raporlarını da Art Basel, Art Singapur raporlarını da çok büyük bir merakla bekliyor ve okuyorum. Yeni nesil koleksiyonerlerin karakterini, çağdaş sanatı ne üzerinden okuduğu ve anlamlandırdığı üzerinden şekilleniyor aslında. Art Basel’in de sponsoru olan dünyanın önemli bankalarından UBS yeni jenerasyon/Gen Z'in bu tip çağdaş sanat alımlarını özetleyen raporunda, dünya üzerindeki satış değişikliklerinin en önemlisinin spekülatif alımlarda olduğunu söylüyor. Ana akım alımlarda çok büyük bir düşüş var yüzdesel olarak. Yeni jenerasyonun tercihi bu yönde değil. Onlar biraz daha ilişki kurabilecekleri, baktıklarında bir şey hissettirecek şeyler almak istiyorlar. Dijital satışlarında da çok büyük artışlar var ki bu bizim için çok önemli. Çünkü biz Türkiye'deki en fazla dijital gösterim yapan galeriyiz. Ayrıca baskı işlerin satışlarında çok büyük bir artış var. Farklı malzeme kullanımında yükseliş var.
Trendler ve alım yönelimleri Türkiye’de aynı mı işliyor? Ne gibi paralellikler var?
Kesinlikle paralel gittiğini düşünüyorum. Bir kere artık çok fiyatlı işler peşinde değil alıcı. Tüm dünyada böyle bir trend var. 5 bin ila 10 bin euro arasındaki işlerin satışının çok fazla arttığı bir dönemdeyiz. Bu yine jenerasyonla ilgili bir şey. Dediğim gibi spekülatif alımların azalmasından da kaynaklanıyor bu durum. Değişik malzemeleri bir araya getirmek şu anda çok önemli. Yani bir duvarınız varsa oraya iki metre, üç metre bir iş asmak yerine o alanı farklı kurgulayıp, dünyanın farklı yerlerinden getirdiklerinizle kişisel bir tasarım oluşturmak, isim olmuş sanatçılarla, henüz çok genç sanatçıların işlerini yan yana kullanmak eğilimi daha çok var artık. Benim kişisel koleksiyonerlik anlayışımla da çok örtüşen bir şey bu. Çünkü bu da çok büyük bir zenginlik.
Yakın zamanda Art On’da neler olacak?
Zeki Demirkubuz sergisinden sonra yine dünya çapında bir isim olan Ecem Dilan Köse sergisi yer alacak. Çok önemli bir dijital sanatçı. Hatta LG’nin dünyadaki desteklediği ve takip ettiği dijital sanatçılar listesine girdi. Türkiye'den bir Refik Anadol bir de Ecem var. İstanbul’dan sonra Tokyo’ya Seoul’de muadillerini göreceğimiz inanılmaz bir dijital sergiyle karşılıyoruz. Bu sergisinden sonra galerinin arka tarafında farklı bir alan yaratacağız. Daha alternatif ve karma sergiler yer alacak burada.
Fotoğrafçı olarak Zeki Demirkubuz
Yönetmen olarak tanığımız Zeki Demirkubuz’un fotoğrafçı yanıyla tanışıyoruz bu sergide. Ne kadar sürede hazırlandınız? Fotoğraflar hangi dönemlere ait?
12 yıl önce çektiği fotoğraf da, 4 yıl önce çektiği fotoğraf da var burada. Geniş bir zaman spektrumunda ama tema olarak yalnızlık üzerine kurulu bir sergi. Küratör Ebru Yılmaz ile birlikte 55 bin fotoğrafın üzerinden geçti sanatçı. Adını koyarken de Demirkubuz’un yıllar önceki “Hayatta ve fotoğrafta en iyi pozu yalnızlar verir” tweet’i ilham kaynağı oldu.
Bu sergiyle farklı bir izleyici geldi mi galeriye?
Çok fazla izleyici geldi. Zaten kendi kült bir izleyicisi var yönetmen olarak. Bir de beni en çok etkileyen şey, çok farklı kesimlerden, çok farklı backgroundlarda insanları burada izlemekti. İstanbul’dan sonra Türkiye’de gezecek sanırım sergi…
Evet bunu ilk kez yapacağız. Genel olarak yani sanat işinin aslında sınıfsal ve elitist bir yerden almayıp, bu sergiyi de bu konunun öznelerine, görmek isteyen insanların ayağına neden götürmüyoruz ile çıkan bir fikirdi bu. Zeki'nin bu yönünü, bu sanat pratiğinde de ne kadar kuvvetli olduğunu, görsel açıdan zenginliğini görmelerini istiyoruz.1 Kasım- 1 Aralık arasında Ankara'dayız. Daha sonra İzmir olacak. Arkasından Baksi Müzesi'ne gidecek.