Arttırılmış Urla gerçekliği

Bir 10 yıl kadar önceydi, Alaçatı popüler bir destinasyona dö­nüşmüş, Urla konuşulmaya başla­mıştı. İzmir’in batısında, Urla’nın güneyinde uzanan bağları, üzümle toprağın aşkına tanıklık eden bir rota birbirine bağlamıştı.

Arttırılmış Urla gerçekliği

Urla Bağ Rotası Urla’daki tüm butik şaraphaneleri birbirine bağ­layan, zeytin ağaçlarıyla çevrili, la­vanta kokularına karışan bir keşif hattı. 2016 yılında “Urla’nın geç­mişi, geleceği olacak” fikriyle baş­layan ve sadece şarap tadımı değil, aynı zamanda doğaya saygılı tarı­mı, gastronomiyi, sürdürülebi­lir yaşamı ve kırsal kalkınmayı da merkezine alan bir anlayışla baş­layan bu proje, bugün hem Türki­ye’de hem yurtdışında adından söz ettiren bir şarap turizmi modeline dönüşmüş durumda.

Urla Şarapçılık’ın kurucusu Can Ortabaş bölgeye değer katan yeni yatırımı Key Urla’yı tanıtırken böl­genin hızlı gelişiminden duyduğu kaygıyı da hissettirdi. Urla özel bir bölge hem gelişmek, yatırım almak durumunda hem de bugün onu eş­siz kılan ekolojik değerlerini koru­mak zorunda.

Türkiye’nin en fazla ödül alan kasabası

Urla’da bağda yetişen üzüm, ye­rinde işlenip şaraba dönüşüyor. Karbon ayak izi neredeyse sıfır. Pestisit ve herbisit kullanımından ortak bilinçle kaçınılması ise yal­nızca insan sağlığını değil, binlerce canlı türünü ve toprağın biyolojik hafızasını da koruyor.

Bu ekolojik titizlik, sadece do­ğaya değil, gastronomiye de yansı­yor. Urla’daki üreticiler, sürdürü­lebilirliği bir pazarlama argüma­nı olarak değil, bir yaşam kültürü olarak benimsemiş durumda. Bu sayede genç ve vizyoner şefler, yö­resel ürünle çağdaş yorumu har­manlayan yaratıcı mutfakları­nı burada inşa edebiliyor. Sonuç? Türkiye’nin en fazla gastronomik ödül alan kasabası Urla. Bu tablo, sadece bir mutfak başarısını değil; doğayla uyumlu bir kalkınma mo­delini işaret ediyor.

“Signature Dining Experience” serisi

Gault&Millau Türkiye’nin “Sig­nature Dining Experience” serisi­nin ilk buluşması Urla’da Gökmen Sözen ev sahipliğinde gerçekleş­ti. Urla’nın verdiklerini tam olarak yansıtan özel bir menüye dört şef birlikte imza attı.

Osman Serdaroğlu’nun rafine vizyonu ve Teruar’ın yalın ama de­rinlikli mutfak dili gecenin ana ze­miniydi. Şef Ozan Kumbasar, Ur­la’nın denizinden gelen çiğ deniz tarağı Endülüs esintili ajo blanco ile buluşturdu. Floransa Gucci Os­teria’dan Meksikalı şef Karime Ló­pez, “Postcards from Mexico” adı­nı verdiği sunumuyla sofraya kıta ötesinden renk kattı. Mısır cipsi, kırmızı karides ve maça pestolu bu kıtır ve ikinci yemeği yine şahane bir kıtırla kaplı rezene ve domates suyunda pişmiş levrek gecenin id­dialı yemeklerindendi.

Arttırılmış Urla gerçekliği - Resim : 1

İtalyan şef Luigi Taglienti’nin imza tatlısı limonlu krema için­de yüzen keki ve Osman Serda­roğlu’nun annesine ithaf ettiği süt tatlısı "inci" mükemmel bir bitiriş yaptırdı. Urla Bağ Yolu üreticile­rinden özel şarap seçkisi, gerçe­küstü manzaralar, yıldızların altın­da tatlı sohbet hepsi bir arada Ga­ult&Millau Türkiye'nin fine dining deneyimini sadece bir yeme içme meselesi olmaktan çıkarıp gastro­nomik bir hafıza yaratma niyetinin ispatıydı.

Bu ilk buluşma gösterdi ki, "Sig­nature Dining Experience" yalnız­ca seçkin tabakların değil, birlik­te tasarlanan mutfak kültürlerinin izlerini taşıyacak.