Bir muz neden bu kadar pahalı?

Duvara bantlanmış bir muzun altı haneli rakamlara satılması, ister istemez akıllara şu soruyu getiriyor: Bir sanat eserinin değeri neye göre biçilir.

Bir muz neden bu kadar pahalı?

2019 yılında, Art Basel Mia­mi Beach'te sergilenen bir eser sanat dünyasını ikiye böldü:

İtalyan sanatçı Maurizio Cat­telan, sıradan bir muza koli ban­dı yapıştırdı ve bu ‘görünürde sı­radan’ objeye "Comedian" adını verdi.

Fuarın en çok konuşulan işi, birkaç gün içinde 120 bin dolara satıldı. Ardından başka bir edis­yonu 150 bin dolara alıcı buldu.

Duvarda duran bir muzun bu kadar değerli hale gelmesi elbet­te hem sanat çevrelerinde hem sosyal medyada infial ya­rattı. Kimi “bu sanat de­ğil, düpedüz şaka” dedi. Kimi ise ‘tam da bu yüzden sanat’ olduğunu savundu.

Ama esas mesele muzun kendisi değil, onun temsil etti­ği şeydi: Geçicilik, absürtlük, sis­tem eleştirisi, kavramsal sana­tın sınırları, sanatın bir ekonomi ve iletişim biçimi olarak çalış­ması… Cattelan zaten böyle işler yapan, sanatla mizahı, pazarı ve provokasyonu iç içe geçiren bir sanatçıydı.

Daha önce altın klozeti (Ame­rica, 2016) veya Papa’nın üzeri­ne düşen meteoru (La Nona Ora, 1999) ile tanınmıştı.

“Comedian” ise bu dilin zirve noktalarından biri oldu.Bir muz­dan ibaret olmasına rağmen, bu eser bir fikir üretti. Ve sanat pi­yasasında artık eser kadar fikrin, hatta yarattığı PR etkisinin de alınıp satılabildiğini tüm açıklı­ğıyla gösterdi.

Performans sanatı mı, provokasyon mu?

Eserin sergilenmesinden kı­sa bir süre sonra, Gürcü perfor­mans sanatçısı David Datuna, eseri sergilendiği duvardan alıp yedi. Bu eylemini "Aç Sanatçı" adlı bir performans olarak ta­nımladı ve eserin fiziksel değil, kavramsal değerine vurgu yaptı.

Her şey bir muza benziyor olabilir ama sanat piyasasında asıl satılan şey, bir muz değil, bir fikirdir.Maurizio Cattelan’ın “Comedian” adlı eseri de tam olarak bunu kanıtlıyor.

Eseri satın alan kişi aslında muzun kendisini değil, onun ar­dındaki fikri mülkiyeti ve sergi­leme hakkını satın almış oluyor.

Alıcıya, eserin yasal olarak ki­me ait olduğunu ve nasıl yeni­den sergilenebileceğini belirten detayları içereren bir sertifika verildi: Muz her zaman taze bir muz olmalı. Belirli bir yüksek­liğe, koli bandıyla yapıştırılma­lı.Belli aralıklarla değiştirilme­li çünkü fiziksel olarak çürüye­cek. Ama bu çürüme bile eserin bir parçasıdır.

Yani burada sanat, sabit bir obje değil, tekrarlanabilir bir fi­kir olarak tanımlanıyor.

Ve bu fikir yalnızca fiziksel bir nesneyle değil, onun nasıl sunulacağına dair yönergeler­le, sanatçının niyetiyle ve kolek­siyonerin buna bağlılığıyla var oluyor. Bu yaklaşım, kavramsal sanat geleneğinin merkezinde yer alıyor: 1960’lardan bu yana birçok sanatçı, fiziksel nesne­nin yerine fikri koydu.

Sol LeWitt’in “sanat bir fikir­dir, ve o fikir başkasınca da uy­gulanabilir” sözü bu yaklaşımı özetler nitelikte.

Dolayısıyla “Comedian”, bir muzdan ibaret değildir. Onun değeri, ne marketten alınan muzda ne de bantta gizlidir. De­ğeri, o nesnenin sanat olarak ka­bul edilmesini sağlayan sistem­de, söylemde ve yetkide yatar.

Bu yüzden Cattelan’ın duvara bantladığı şey belki de sadece bir muz değil…

Aynı zamanda sanat sistemi­nin kendisidir.

Sanat piyasası ve değer algısı

Duvara bantlanmış bir muzun altı haneli rakamlara satılması, ister istemez şu soruyu getiriyor: Bir sanat eserinin değeri neye göre biçilir?

Üzerine çalışılan süre mi? Kul­lanılan malzeme mi? Sanatçı­nın adı mı, galerinin konumu mu, yoksa eserin Instagram'da kaç kere paylaşıldığı mı?

Cattelan’ın muzu tam da bu belirsizliğin ortasına yerleşiyor. Ne emeğiyle, ne estetikle, ne de teknikle meşrulaştırılmış bir iş. Tam tersine, değer kavramını alaya alarak onu nasıl şekillen­dirdiğimizi yüzümüze çarpıyor.

Sanat piyasası bugün yalnızca üretimle değil, hikaye yaratımıy­la çalışıyor.

Bir işin taşıdığı fikir, o fikrin ne kadar kolay dolaşıma girebil­diği, hangi koleksiyonerin onu sahiplenmeye istekli olduğu... Bunların hepsi fiyatı etkileyen faktörler. Ve çoğu, eserin kendi­sinden bağımsız.

“Comedian”ın pahalı olması, onun iyi olduğu anlamına gel­meyebilir. Ama ucuz olsaydı da kimse onunla ilgilenmeyebilir­di.Bu ikili durum, sanat piyasa­sının estetik yargıdan çok finan­sal koreografiye göre çalıştığını hatırlatıyor.

Dolayısıyla muzun hikayesi, sadece kavramsal sanatla değil, algıyla, güvendiğimiz otoriteler­le ve para karşısında neleri ‘de­ğerli’ kıldığımızla da ilgili.

Ve belki de asıl mesele şu: Bü­tün bu çerçevenin içinde, o muz hâlâ bir muz muydu?

Yoksa hepimiz çoktan onu ye­miş, hazmetmiş ve yeni bir şeye dönüşmesini mi bekliyorduk?

2024 yılında, "Comedian" adlı eser, Sotheby's müzayede evinde 6,2 milyon dolara satıldı. Eserin yeni sahibi, kripto para girişim­cisi Justin Sun, eseri satın aldık­tan sonra muzunu yedi ve bu ey­lemini sosyal medyada paylaştı.

Sanatın sınırları ve algısı

“Comedian” bir muzdu. Ama mesele hiçbir zaman gerçekten muz olmadı.

Mesele, bir nesnenin ne za­man ‘sanat’ sayıldığıydı. Kim karar veriyor buna? Sanatçı mı? Galeri mi? Alan kişi mi? Bütün bunların üzerine kurulmuş o gö­rünmez yapı mı? Cattelan’ın işi, bir şeyi sanat yapan şeyin formu mu, malzemesi mi, yoksa onun etrafında kurulan bağlam mı ol­duğunu bir kez daha yüzümüze vurdu.

Ve belki de daha önemlisi, bir nesnenin sanat olması için güzel olması gerekmediğini hatırlattı.

Çünkü artık sadece pigmen­tin, çizginin ya da kompozisyo­nun değil; fikrin, zamanlamanın ve hatta pazarlama stratejisinin de sanatın bir parçası sayıldığı bir çağdayız.

“Comedian”ın kendisi değil; onun etrafında dönen tartışma­lar, tepkiler, satın alınma biçimi ve hatta muzun yenilmesi bile, eserin uzantısına dönüştü.

Bir nesneye “bu sanat” dedi­ğimizde aslında onu estetik de­ğil, politik ve ekonomik bir ze­mine oturtmuş oluyoruz. Ve Cat­telan’ın yaptığı şey tam olarak bunu göstermekti.

Bir şaka gibi görünen iş, sanat dünyasının ciddiyetini tiye alır­ken, o ciddiyetin içinde işledi.

Belki de en provoke edici yanı buydu: Gerçekten sanat olup ol­madığından emin olamadığımız şeyin, rekor fiyata satılmış olma­sı. Ve bizim hala bunu konuşuyor olmamız…

Bu hafta hangi sergiyi görelim

21 Haziran’a kadar izlenebilecek Murat Palta’nın “Serious but Vivid” sergisi, geleneksel sanatın zarif anlatılarıyla bugünün dijital görselliği arasında çarpıcı bir karşılaşma kuruyor.

Ciddiyet, estetikle ne zaman çatışır, ne zaman örtüşür?

Savaş ve felaketleri altın varaklı minyatürlerde izlediğimiz geçmişle, bugünün parlak, ironik imgelerle süslenmiş kriz temsilleri arasında düşündürücü bir paralellik kuruluyor.

Estetik hakikati saklıyor mu, yoksa yeniden mi şekillendiriyor?

Bu sorunun izini sürmek isteyen herkesi Murat Palta’nın x-ist Galeri’de sergilenen bu muhteşem eserlerini görmeye davet ediyorum.

Bir muz neden bu kadar pahalı? - Resim : 1

SANATIN 'ARTI'SI

Gastronomi ve sinema Urla’da buluşuyor

Gastronomi ve sinemanın buluştuğu Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali başladı. “Sofradan Beyaz Perdeye: Yemek ve Sinemanın Buluşma Noktası” temasıyla bu yıl ilk kez gerçekleşen festivalde katılımcıları gastronomi ve sinema odaklı birçok etkinlik bekliyor. Direktörlüğünü Gülper Ergün’ün üstlendiği festival Urla’nın gastronomik zenginliklerini dünya çapında görünür kılmayı hedefliyor.

Festivalde yemeğin sinema filmlerinden bir karakter gibi yer aldığı, sanatın bir parçasına dönüştüğü örneklere yer verilecek. Yemek sinema dilinde güçlü bir anlatım aracı olarak yer alacak. Festivalin ana mekanları UrlaDam ve Köstem Zeytinyağı Müzesi.

Yönetmen, oyuncu ve şeflerle söyleşilerin de olacağı festival Pazar günü sona erecek. Günlük bilet fiyatı 680, kombine biletler 1520 liradan başlayan fiyatlarla.

Bir muz neden bu kadar pahalı? - Resim : 2

Cannes ödüllü oyuncu sahnede

İngiliz yazar Duncan McMillan’ın ödüllü oyunu “People Places and Things”den uyarlanan, Merve Dizdar, Nihal Koldaş, Selçuk Borak ve Kerem Arslanoğlu’nun başrollerinde yer aldığı “İnsanlar, Mekanlar, Nesneler” sezonun en çok beğenilen tiyatro oyunlarından.

Bir muz neden bu kadar pahalı? - Resim : 3

Özellikle Cannes’da en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Dizdar’ın performansı eleştirmenlerden tam not aldı. Yönetmenliğini İbrahim Çiçek’in üstlendiği oyun korkularının üstüne gidebilen, gerçekle yüzleşebilen Emma’nın bağımlıklarından kurtulma hikayesini anlatıyor. 26 Mayıs Pazartesi Zorlu PSM’de sahnelenecek oyunun bilet fiyatları 980 liradan başlıyor.