Gastro falına baktık
Geleceğin menülerini hangi trendler şekillendirecek? Müşteriler olarak tabaklarımızda neler göreceğiz? Restoran sahipleri yüzünü hangi yöne çevirmeli? Gastronominin falına baktık…
AYDİL DURGUN
aydil.durgun@dunya.com
Artan maliyetler, iklim krizinin giderek artan etkisiyle malzeme tedariğinde yaşanan sorunlar yeme içme sektörünü ve müşterileri zorlamaya devam ediyor. Bir yandan da yeni mekanlar açılmayı sürdürüyor. Seçenekler arttıkça nitelik de aynı oranda artmasa da müşteriler mekan seçmekte zorlanıyor; mekanlar mevcut müşteri kitlesini korumaya çalışıyor. Böyle bir ortamda yeme içme dünyasının geleceğini neler bekliyor? Hangi trendler öne çıkıyor, tabaklarımızda neleri daha sık göreceğiz? Cevabı için Unilever Food Solutions (UFS) üçüncü edisyonunu yayınladığı Future Menus (geleceğin menüleri) raporuna bakalım. Verilere dayanan, şefler ve yeme içme sektöründen profesyonellerle görüşülerek hazırlanan bu rapor maliyetlerin azaltılmasında, sürdürülebilirliğe, oyunda kalmaktan, yeni yollar keşfetmeye bir rehber niteliğinde. Rapor dört makro küresel trende odaklanıyor.
Sınırsız mutfaklar
Göç ve adaptasyonun buluştuğu menüler… Almanya’nın dönere sahip çıkışının ufak çaplı bir kültürel diplomasi krizine dönüşü hala hafızalarda. Ülkelerin yerel mutfaklarına artık göç aldığı ülkelerin lezzetlerinin de dahil olduğu bir dünyada yaşadığımız bir gerçek. Otantik yemekler yapan restoranlar elbette hala var ve olmaya da devam edecek. Ancak sınırlar giderek bulanıklaşıyor ve hatta zaman zaman tamamen kalkıyor. Mutfaklar artık yaşayan, gelişen dönüşen yerler. Şefler teknikleri, kimlikleri, malzemeleri birleştirerek yepyeni lezzetler yaratıyor, bir yerden hala yerele demirli olsa da bu değişim kaçınılmaz.
Rapordaki veriler de buna işaret ediyor. Latin Amerika ve Asya mutfakları global olarak en hızlı büyüten alanlar. Bu iki mutfağın malzeme ve tekniklerinin birleştiği tabaklara ilgi giderek artıyor.
Sınırsız mutfak trendinin arkasında büyük ölçüde ikinci nesil şefler, kültürel hafızaya belli başlı tekniklerle harmanlayan uluslararası mutfaklar var. Sınırı olmayan mutfaklar yalnızca malzemeyle ilgili değil. Yemek aracılığıyla bir tür hikaye anlatımı olarak öne çıkıyor.
Yüksek sokak yemeği
Sokak lezzetleri pratikliği, kolay erişilebilirliği ve çoğu zaman şaşırtıcı derecede lezzetleriyle en sevilen yemekler. Sokak lezzetleri şef dokunuşlarıyla buluşunca ortaya haute couture elbiseler gibi yüksek sokak yemekleri çıkıyor. Şef dokunuşları sokak yemeklerinin niteliğini artırırken bir yandan da o basit lezzetleri koruyarak tüketiciyle buluşmasını sağlıyor. Kadıköy’deki Basta Food bu türün en iyi örneklerinden biri. Şef dokunuşlu sokak lezzetleri uçuk olmayan fiyatlarla özel lezzet arayanların bir başka deyişle çoğunluğun imdadına yetişiyor. Ulaşılabilir lüks olarak tanımlanan bu trendin özünde basit olanın rafine tekniklerle buluşması yatıyor. Damakta derin etki bırakan soslar, kar marjı yüksek proteinlerin kullanıldığı elde yenen ya da paylaşımlı tabaklar bu trendin öne çıkan ürünleri. Özellikle Z jenerasyonunun kalbini kazanmış durumda.
Mutfağın kökleri
Sıradakini bulmak için geçmişe bakmak… Yeme içme dünyası bir sonraki büyük şeyi bulmanın peşine düşmüşken öne çıkan trendlerden birinin geçmişe bakmak köklere, orijinaline dönmek olması şaşırtıcı gelebilir. Ancak bu yalnızca nostalji özleminden kaynaklı bir durum değil. Giderek daha fazla şef köklerine dönüyor ancak köklerini geliştirerek tabaklara getiriyor.
En iyi tariflerin aslında dünyanın bu kadar bağlantılı olmadığı, her şeye erişimin bu kadar rahat olmadığı ve bu kısıtlamlardan doğduğu düşünülürse köklere inmek anlam kazanan bir trend. Yerel malzemeler ve teknikler temelinde oluşan bu trend günümüzde artık neredeyse bir zorunluluk haline gelen sürdürülebilirlik ilkesiyle de uyumlu. Müşterilerin deneyim peşinde olduğu, yemeklerinin nereden geldiğini bilmek istediği günümüzde, bu trend restorancılara aranan o güven bağını sağlama imkanı veriyor.
Müşterinin tasarladığı tabaklar
Kişiselleştirme trendi aslında yeni değil. Ancak restoran sektörüne etkisi tam olarak yeni yansımaya başlıyor. Müşteriler artık yalnızca seçenek istemiyor, tabakların kontrolü ellerinde olsun arzusundalar. Bu trend sağladığı esneklikle tabak yaratım sürecine onları da dahil ederek daha kişisel bir deneyim sunuyor. Müşteriler yeme alışkanlıkları, ruh hali veya acıya tolerans gibi bireysel tercihlerle tabaklarını kişiselleştirebiliyor ve içerikleri değiştirebildikleri modüler tabaklar önlerine geliyor. Bazından garnitürlerine her şeyini kendiniz seçerek oluşturduğunuz bowl’lar bu trendin bir yansıması. Kendi tabağını oluşturan müşteri için yemek deneyimi interaktif hale geliyor ve ortaya dibi sıyrılan tabaklar çıkıyor.
Bir gözünüz bu mikro trendlerde olsun
Instagramlık mı değil mi?
Bir grup insanın deneyimlerini sosyal medya hesaplarında paylaşmak için yaşadığı günümüzde tabakların da bundan nasibini almaması düşünülemez. Instagram’da paylaşmaya değer nitelikte estetik ya da ilginç tabaklar yakın gelecekte öne çıkan trendlerden biri olacak. Özellikle sürprizli tabakların ilgi çekeceği kesin.
Bitki temelli menüler:
Yalnızca veganlığı veya vejetaryenliği benimseyenler için değil sağlıklı beslenmenin peşinde olanlar için de hayvansal ürün içermeyen menülere ihtiyaç giderek artıyor. Et yemekten vazgeçemeyen ancak hayvansal protein tüketimini azaltmak isteyen fleksitaryen beslenme şekline hitap eden bu trend daha sık karşımıza çıkacak. “Et”miş gibi yapan vegan yemeklerden bahsetmiyoruz. Sebzelerin başlı başına yıldız olduğu tabaklardan oluşan menülere hazır olun. Telezzüz bu akımın en iyi örneği.
Bulut mutfaklar:
Online yemek siparişlerindeki artışla birlikte sektöre giren bu trend, tek bir mutfaktan birden fazla markaya ait yemek çıkarıyor. Genellikle küçük metrekareli mutfaklar ve esnek ticari kiralama alanları sayesinde düşük maliyetli bir restoran yatırımı olmasıyla patronlar tarafından seviliyor. Operasyonel ve personel maliyet giderlerinin düşük olması da giderek yaygınlaşmalarının yolunu açtı. Ancak dikkat; farklı mutfaklara ait yemeklerin aynı mutfaktan çıkmasının bedeli genellikle lezzetle ödeniyor.