Girit'ten Side'ye gastrodiplomatik buluşma

Geçen hafta sonu Türkiye’nin birçok noktasında baharı kucaklayan etkinlikler ve festivaller yapıldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Girit'ten Side'ye gastrodiplomatik buluşma

Güneş az da olsa kendini gösterdi, bağ bahçeler şenlendi. Ben Side’de düzenlenen Girit’ten Side’ye etkinliğine katıldım; yeni kurulan Etki Derneği’nin turizm ve sanat ilişkisine bakışını ele al­dığı bir oturumu yönettim. Akde­niz’in iki farklı kıyısını birbirine bağlayan şahane yemekler tattım, güzel şarkılar dinledim, 35’inci yı­lını kutlayan Hemera’nın konuk­severliğini bir kez daha yaşadım.

Panel, Etki Derneği üyeleri Gü­ven Kıraç, Serdar Akar ve Ve­dat Atasoy’un katılımıyla ger­çekleşti. Side, bir süredir çok iyi hamlelerle çevresindeki destinasyonlardan ayrılı­yor ve yeni bir hikâye yazı­yor. Side’de çok sevdiğim restoranlar var. Oteller kapalı kutular gibi değil; yürüyüş yollarıyla kent merkezine bağlanıyor ve bu da Side esnafının ve iş­letmecisinin gelişmesi­ne olanak sağlıyor. Müşteri olunca herkes kendi işine gü­cüne daha çok özen gösteriyor ve birbirinden farklılaşıyor. An­talya turizminin en önemli nok­talarından biri olan Side, yaz se­zonunu festivallerle kutluyor ve sezonu uzatmak için yerel yöne­timle işbirliği içinde projeler üre­tiyor. Manavgat Belediyesi, bu başarılı organizasyon ile Side’ye dikkat çekmeyi başardı. Eminim gelecek yıllarda dünyanın her yerinden birçok meraklı kişi bu ‘gastrodiplomatik’ buluşmayı iz­lemeye gelecektir.

Antalya piyazı ile Yunan dakos yan yana

Girit’ten Side’ye Kültür ve Lez­zet Festivali'nin özel akşam ye­meği, Side Meydanı’ndaki Elia Restoran’da yapıldı. Dünyanın en iyi salatası seçilen Yunanis­tan’dan dakos ve 9’uncu sıradan listeye giren Antalya piyazı sof­rada yan yanaydı. Coğrafi işaret­li Antalya piyazı Çandır fasulye­sinden, tahini ise Manavgat altın susamından yapılınca tam oluyor.

Avronez salatası, hardal otu sa­latası, çullama böreği, kuzu etli kenger (şevket-i bostan), kuzu et­li arap saçı ve benim favorim olan horoz derisi suyunda haşlanmış kuzu etli, bembeyaz ve 'dişe gelen' erişte çok güzeldi. Side turizmi­nin öncülerinden rahmetli Nesrin Barut’un Girit mutfağının özel ye­mek tariflerini, gelini ve lokanta­nın sahibesi sevgili Filiz Barut’un zarif sunumuyla tattık. Filiz Ba­rut, gastronomiye olan ilgisini eğitimle pekiştirmiş; zevkli ve do­ğal bir mutfak anlayışıyla misafir­lerini ağırlıyor.

Side’de kadın şefler de öne çıktı: Hemera’daki öğle yemeğinde Ege mutfağının temsilcisi Şef Dilek Yetkiner'in imzası vardı. Özge Şa­hin, "Geleceğin Mutfağı" kitabını festival misafirleri için imzaladı. Şef Maria Ekmekçioğlu ise festi­val alanında Girit mutfağını hem anlattı hem de tattırdı.

Suat Şakir’in restoranı

Side’de sinemacılarla, belge­selcilerle bir arada olunca hikâ­yeler de önünüze düşüyor. Şakir Paşa ailesinin hikâyesini ve iz­lerini hep merakla takip ederim NOW TV'deki diziyi de izliyor ve çok sevdiğim Halikarnas Balıkçı­sı’nın hikâyesine yeniden tanıklık ediyorum.

Bambaşka hikâye de ailenin küçük oğlu Suat Şakir Kabaağaç­lı’nınki. Cevat Şakir Bodrum için neyse, Suat Şakir de Side için ay­nı şey. Altı dil bilen, uzun yıllar is­tihbaratta çalışan Suat Şakir ve eşi Mizou, 1960'lı yıllarda Side’ye yerleşiyorlar. O yıllarda Side, ar­keologların, gazetecilerin, diplo­matların ve hippilerin tercih et­tiği, turizme ilk açılan beldeler­den biri. Suat Şakir ve Fransız eşi Mizou, sahilde açtıkları Pamfil­ya Restoran’da misafirlerini ağır­lıyor ve kentin tanıtımı için çaba gösteriyorlarmış.

Suat Şakir’in annesi İsmet Ha­nım, Girit Adası’ndan İstanbul’a gelin gelmiş; bu yüzden Suat Şa­kir’in Side’yi seçmesinde bu kök­lerin de etkili olduğunu düşünü­yorum.

Side yaşayan bir antik şehir; kahverengi tabelaya bakıp gitmi­yorsunuz, gittiğinizde çok geçmiş bir zamanın içinde dolaşıyorsu­nuz.

Kültür ve sanat etkinliklerinin sürdürülebilirliği açısından kül­tür merkezlerinin, kolektif ve ka­musal kültürel alanların çoğalma­sı gerekiyor. Modern ve donanımlı bir kültür merkeziniz varsa etkin­likler, festivaller ve konferanslar düzenlemek kolaylaşıyor; yoksa sadece yaz aylarında ve iyi hava­larda parklarda etkinlikler yapıla­biliyor, daha iyisini hak ediyoruz diye düşünüyorum.

Disco Soup Day Günü atıksız çorbalarla kutlandı

26 Nisan’da Slow Food toplu­lukları "Disco Soup Day" etkinli­ğini kutladı.

Gıda israfı, bugün dünyanın önemli gündemlerinden biri. Slowfood Toplulukları her yıl bu konuya dikkat çekmek için atık­lardan çorba hazırlıyor, sosyal medyada birbirinden farklı tarif­lere ulaşabilir, sizde çevrenizdeki bir topluluğa katılabilirsiniz. Slow Food Balkon Bahçeleri ve Adil Gı­da Topluluğu işbirliğiyle gönül­lülerle Şişli Organik Pazarı’nda buluştu, esnaftan satılamayacak ürünler toplandı ve çorba yapıl­dı. Ziyaretçilere ve esnafa atıksız çorba ikram edilerek, gıda atığı konusunda bilgiler verildi.

Marmara Adaları topluluğu da balık kafası deyip geçmedi; bir sü­redir topladıkları balık kafalarını pişirerek tüm köye servis etti.

Bizim mutfağımız ise tüm cö­mertliğinin yanı sıra savaşlar ve yokluklar görmüş bir mutfak; do­layısıyla bugünün enflasyon ko­şullarında kullanılabilecek yüz­lerce tarif var.

Kaynak: DÜNYA - İSTANBUL