Görmek mi, görülmek mi? Sanat ve Instagram çağı

Artık sanat, yalnızca galerilerden müzelere uzanan klasik hattı izlemiyor, sosyal medya akışının kendisinde yeni bir kamusal alan buluyor. Ama soru şu: Bu “yeni trafik akışı”, derinlikli tartışmaları besliyor mu, yoksa sanatın anlamını kısa süreli bir görünürlük ekonomisine mi indiriyor?

Görmek mi, görülmek mi? Sanat ve Instagram çağı

 Bugün bir sanat eserini gör­mek için bir müzeye git­mek zorunda değiliz; ek­ranımızdaki kaydırma hareketi, yüzlerce işi bize saniyeler içinde getiriyor. Ancak mesele şu: Gör­mek dediğimiz şey, hâlâ bir göz­lem mi, yoksa bir performansa mı dönüştü? Instagram’ın algorit­maları, eserle kurduğumuz iliş­kiyi belirlerken, sanatın özü bu yeni bağlamda nasıl bir dönüşüm geçiriyor?

Sosyolog Nadiyah Tunnikmah ve ekibi, Instagram’ın sanatın do­laşımını kökten değiştirdiğini ya­zıyor: Artık sanat, yalnızca gale­rilerden müzelere uzanan klasik hattı izlemiyor, sosyal medya akı­şının kendisinde yeni bir kamu­sal alan buluyor. Sanatçılar, kü­ratörler, izleyiciler hepsi aynı ka­rede, aynı anda var. Ama soru şu: Bu “yeni trafik akışı”, derinlikli tartışmaları besliyor mu, yoksa sanatın anlamını kısa süreli bir görünürlük ekonomisine mi in­diriyor?

BEĞENİ EKONOMİSİ

Araştırmalar, Instagram’da en çok beğenilen işlerin, sanatsal derinlikten ziyade görsel çarpıcı­lıkla öne çıktığını gösteriyor. Ya­ni mesele, bakışın niteliği değil, bakışın sayısı. “Görülmek” artık “görmekten” daha kıymetli hale geldiğinde, sanatın kendisi de bir tür algoritmik estetiğe teslim ol­muyor mu? Bu noktada, sanatçı­nın üretim motivasyonu “ne an­latıyorum”dan çok “nasıl paylaşı­lıyorum”a kayıyor.

EROZYON MU, YENİ ZEMİN Mİ?

Sosyal medya, yüksek sanat ile popüler kültür arasındaki kes­kin sınırları bulanıklaştırdı. Sel­fie müzeler—The Museum of Ice Cream, 29Rooms—tam da bu me­lez zeminin ürünü. Peki bu tür oluşumlar, sanatın demokratik­leşmesi midir, yoksa içinin boşal­ması mı? Fotoğraf için kurulmuş bir sahnenin, sanat deneyimiy­le aynı kefeye konması, aslında izleyicinin rolünü mi büyütüyor, yoksa sanatın değerini mi küçül­tüyor?

Yeni Müze Formatı: Ber­ger’ın Hayaleti Artnet’te John Berger’ın “Ways of Seeing”ine yapılan göndermeler boşuna de­ğil. Instagram gerçekten de mü­zeleri demokratikleştiren yeni bir format gibi görünüyor. Ama Berger’ın asıl sorduğu şey unutu­luyor: “Görmek” tek başına yet­mez, görmenin bağlamı ve eleş­tirisi de gerekir. Instagram’daki kaydırma kültürü, belki de tam da bu bağlamı ortadan kaldırıyor. Bir eseri anlamak için birkaç sa­niye yeterli olabilir mi?

Sanat & Pazar: Demokrasi mi, PR makinesi mi? Vogue’un yaz­dığı gibi, birçok sanatçı için Ins­tagram artık galeriye alterna­tif bir satış kanalı. Ancak burada da ironik bir çelişki var: Instag­ram görünürde herkese açık ol­sa da, aslında algoritmaların ve sponsorlu içeriklerin belirlediği bir vitrinden ibaret. Yani sanatın demokratikleşmesi mi söz konu­su, yoksa yeni bir PR makinesi­nin içinde, farklı bir tür seçkin­leşme mi?

TARTIŞMALI SORU: GÖRMEK Mİ, GÖRÜLMEK Mİ?

Instagram çağında sanat iki ay­rı katmanda var oluyor. Görmek: Müzenin sessizliğinde, bir işin karşısında vakit geçirerek, onu anlamaya çalışmak. Görülmek: Bir işin paylaşım üzerinden gö­rünür hale gelmesi, beğeni sayı­sıyla değer kazanması. İzleyici, bu iki katman arasında sıkışı­yor. Belki de bugün sanat, gö­rülmek için var olmaktan da­ha çok bir “görülme biçimi”­ne dönüşüyor.

SON SORU: FOTOĞRAF HIKÂYESİ Mİ, ŞİİRSEL SUSKUNLUK MU?

Instagram sanatı özgürleşti­riyor olabilir ama aynı zaman­da sanatın üzerine yeni bir baskı da kuruyor: “Paylaşılıyor musun, yoksa unutuluyor musun?” Eser, bir fotoğraf hikâyesine mi indir­geniyor, yoksa hâlâ müzede bizi susturacak güce sahip mi? İşte bu soru, sanatın geleceğini belirle­yecek en kritik tartışma.

SANATIN 'ARTI'SI

Çizginin usta ismi Antalya’da

Türkiye’nin önde gelen karikatüristlerinden Latif Demirci için hazırlanan retrospektif “Yazan-Çizen Latif Demirci” sergisi, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim Araştırma ve Kültür Vakfı’na bağlı Antalya Kültür Sanat’ta açıldı. Sanatçının 1975 yılında Gırgır dergisinde başlayan üretim sürecinden 2022’de yayımlanan son karikatürüne kadar uzanan zengin arşivinden seçilmiş eserlerin yer aldığı sergi, geçen yıl İş Sanat tarafından hem İstanbul’da hem de Ankara’da sanatseverlerle buluşmuştu. Orijinal karikatürler, yayımlanmış halleri, albümleri, daha önce görülmemiş suluboya çalışmaları ve çizim defterlerinin yanı sıra günlük karikatürler ve çeşitli illüstrasyonları bir araya getiren sergi, her iki şehirde de yoğun ilgi gördü. Küratörlüğünü sanatçının kızı Yasemin Demirci ile gazeteci İhsan Yılmaz’ın üstlendiği sergi, bu kez Antalya’da meraklılarıyla buluşuyor. Demirci’nin yarım asırlık sanat yolculuğunu ele alan sergi, 19 Ekim’e kadar, pazartesi hariç hergün ziyaretçilerini bekliyor.

Görmek mi, görülmek mi? Sanat ve Instagram çağı - Resim : 1

The Godfather live Harbiye Açıkhava'da

 Sicilyalı bir ailenin iktidara yükselişi ve çöküşün eşiğindeki mücadelesini anlatan efsane film The Godfather, 14 Eylül’de Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde izleyiciyle buluşuyor. Film, Nino Rota’nın Oscar adayı müzikleri eşliğinde, dev perdede ve 65 kişilik canlı senfoni orkestrasıyla hayat buluyor. Üç Oscar ödüllü bu başyapıtta Marlon Brando efsanevi Corleone ailesinin otoritesi olarak karşımıza çıkarken, Al Pacino, James Caan ve Robert Duvall gibi dev isimlerin kariyerlerini şekillendiren performanslarına tanık olacaksınız. Orijinal diliyle ve Türkçe altyazılı olarak gösterilecek filme, canlı orkestra film boyunca performanslarıyla eşlik edecek. Etkinliğin bilet fiyatı 995 TL

Görmek mi, görülmek mi? Sanat ve Instagram çağı - Resim : 2