Koleksiyonerlik için öneriler

Sanat eseri alırken nelere dikkat etmeli, nereden başlamalı, nerelere gitmeli? Temayı nasıl belirlemek gerekir, bütçe ne kadar önemli, eserlerin pahalı olması şart mı?

Koleksiyonerlik için öneriler

İşte yeni başlayan koleksiyonerler için yedi öneri…

1- Fuar ve bienalleri takip edin

Sanat dünyasının kalbinin na­sıl attığını hissetmenin en iyi yol­larından biri, yerel ya da uluslara­rası fuar ve bienalleri takip etmek. Orada sanatın nasıl yaşadığın gör­mek mümkün. Bir eserin yanın­dan geçerken karşınıza çıkan renk­ler, formlar, hikayeler… Hepsi baş­ka başka kapılar açıyor zihinde. Bu etkinlikler, sadece eserleri görmek için değil; sanatçılarla, koleksiyo­nerlerle, sanat dünyasından insan­larla karşılaşmak için de şahane alanlar. Bir köşede yeni bir sanatçı­nın heyecanı, bir başka köşede uzun zamandır takip edilen bir sanatçı­nın yeni işleriyle karşılaşmak… Bu alanlar biraz da hayranlık ve merak­la dolu yürüyüşler gibi. Bazen uzun uzun bakmak, bazen hızla bir duva­ra göz atmak… Kısacası, sanatın bu­günü ve yarını tam da burada. Ka­çırmamak gerek!

2- Koleksiyonu­nuzu tematik kurun

Her koleksiyon hikayesinde baş­ta bu kurgulansın kurgulanmasın-koleksiyonerin dünyasından, bakı­şından, tutumundan bir şeyler to­tal bir anlatı mutlaka vardır. Ama sonradan bütüncül olarak bakıl­dığında belki de en başta belli bir tema, dönem, hikaye ya da malze­me ile ilerlemek tutarlı ve sağlam bir anlatı açısından daha rahat bir başlangıç olabilir. Hatta bazen sa­dece bir renk bile koleksiyonun is­keletini kurmaya yeter. Rastgele alınmış güzel işler yerine, birbiriy­le konuşan, koleksiyonerin hika­yesini anlatan parçalar… Böyle bir koleksiyonun hem ruhu olur hem de “Bu, onun hikayesi” dedirtir. As­lında önemli olan, “Bu parça neden burada?” sorusunun cevabını bul­mak. Bunun cevabı varsa, yolculuk çok daha keyifli ve özel hale geliyor. Zaten en başta böyle başlayınca da dönemler değişse bile koleksiyon kendi içinde tutarlı ilerlemeye de­vam ediyor.

3- Küçük başlayın, tutkulu olun

Bütçe ne olursa olsun, önemli olan tutkuyla başlamak ve bu yolcu­luğa içten bir şekilde yaklaşmak. Hemen büyük ve pahalı eserlerin peşine düşmek yerine, ilgi alanı­na ve hayaline uygun, özgün ve kü­çük parçalarla yola çıkmak çok da­ha anlamlı. Bu küçük adımlar za­manla koleksiyonun karakterini şekillendiriyor. Parçalar bir ara­ya geldikçe, koleksiyon sadece bir yatırım ya da estetik bir tercih de­ğil; kişisel bir hikayeye dönüşüyor. İşin sırrı tutkuyu kaybetmeden ve kendini ifade etmenin peşinden giderek ilerlemekte.

4- Sanatçının hikayesini öğrenin

Bir eseri sadece estetik bir obje olarak görmekle yetinmemek ge­rek. Eserin arkasındaki sanatçıyı tanımak, koleksiyonun bambaşka bir derinlik kazanmasına yol açı­yor. Sanatçının nasıl düşündüğü­nü, hangi hikayelerin ve deneyim­lerin içinden geçtiğini keşfetmek ise en heyecan verici kısımlardan biri. Bir sanatçının üretim süre­cine dair küçük bir detay, yaşadığı bir deneyim ya da bir sözü, o eseri bambaşka bir gözle görmeyi sağ­lıyor. Koleksiyonerlik, sadece al­mak değil; anlamak, dinlemek ve bağ kurmak aslında.

5- Danışmanlık almayı düşünün

Sanat dünyasına yeni adım atı­yorsanız ya da biraz daha yol ha­ritası oluşturmak istiyorsanız, bu işin eğitimini almış, yıllarını sana­ta vermiş bir sanat danışmanıyla çalışmak iyi bir başlangıç olabilir. Böylece sadece hangi eserin kolek­siyona yakışacağı değil, sanatın ve sanatçının dünyasına biraz daha içeriden bakabilmek, piyasa dina­miklerine hakim olabilmek, tutar­lı bir gidişat sergilemek adına da mümkün hale gelir. Doğru danış­man, yalnızca eser seçmekte değil, koleksiyonu zamanla nasıl büyü­tebileceğini, bir sanat eserinin na­sıl okunacağını, koleksiyona katı­lacak sanatçının araştırılması ko­nularında da yol gösterebilir.

6- Koleksiyonu­nuzu paylaşın

Koleksiyon yapmak sadece al­makla yetinmeyen bir tutku; pay­laşmak da işin en keyifli ve önem­li parçalarından biri. Koleksiyo­nu bir sergide göstermek, sosyal medyada paylaşmak ya da sanat­çılarla ve sanat dünyasından in­sanlarla konuşmak… Hepsi ko­leksiyonun nefes almasını sağlı­yor. Böylece koleksiyon, sadece bir kişinin değil, başkalarının da ilham alabileceği, bakıp yeni fi­kirler edinebileceği bir dünyaya dönüşüyor. Koleksiyonerlik bi­raz da birlikte bir şeyler inşa et­mek. Bu yüzden paylaşmak, ko­leksiyonun ruhunu yaşatmanın en güzel yollarından biri.

7- Yükselen sanatçıları keşfedin

Yeni ve yükselen sanatçılar, ko­leksiyona hem taze bir soluk hem de özgün bir karakter katıyor. Böyle sanatçıları takip etmek, bazen geleceğin büyük isimleri­ni şimdiden keşfetmek anlamına da geliyor. Sanat galerilerini gez­mek, sanatçıların atölyelerini ve sosyal medya hesaplarını takip etmek, sanat okullarının mezuni­yet sergilerine gitmek… Hepsi, po­tansiyel dolu yeni yeteneklerle ta­nışmak için mükemmel fırsatlar. Koleksiyon yaparken sadece ‘şim­di’yi değil, ‘yarın’ı da düşünülme­li. Yeni sanatçıların izini sürmek tam olarak bunu sağlıyor.

SANATIN 'ARTI'SI

Dublin’den İstanbul sahnesine post-punk

İrlandalı post-punk sahnesinin en güçlü temsilcilerinden The Murder Capital, 1 Haziran’da İstanbul'daki ilk konserini verecek. Dublin çıkışlı grup 2019’da yayımladıkları “When I Have Fears” albümüyle tanındı. Grup müziğini kırılganlık, kendini yansıtma ve duygusal çalkantı temalarına odaklı, karanlık ve içe dönük olarak tanımlıyor. Bu yılın başında yeni albümleri 'Blindness'i yayınlayan ve turneye çıkan grup, Beyoğlu’ndaki Blind sahnesinde hayranlarıyla buluşacak. Bilet fiyatları 1290 lira.

Koleksiyonerlik için öneriler - Resim : 1

Hırçın Kız ‘Şirret’ oldu

Moda Sahnesi edebiyatın gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden William Shakespeare’i ağırlıyor. Türkçeye daha önce “Hırçın Kız” olarak çevrilen oyun bu kez Emine Ayhan imzasıyla “Şirreti Evcilleştirmek” adıyla sahneye konuyor. Başrollerdeki Timur Acar ve Melis Birkan’ın uyumu dikkat çekerken yönetmen Kemal Aydoğan’ın rejisi de eleştirmenlerde övgü aldı. 31 Mayıs’taki oyunun bilet fiyatları 440-660 lira arasında.

Koleksiyonerlik için öneriler - Resim : 2