Kuzeyin Venedik’i: Brugge

Bu hafta sizleri, beni kendine hayran bırakan, Avrupa'nın belki de en romantik ve en iyi korunmuş şehirlerinden birine, Brugge'e götürmek istiyorum. Adımınızı attığınız anda sizi bir Ortaçağ masalının içine çeken, her sokağında tarih fısıldayan bu şehir, “Kuzeyin Venedik’i” lakabını sonuna kadar hak ediyor.

Kuzeyin Venedik’i: Brugge

Serkan RAŞA

Brugge, Belçika'nın Flaman Bölgesi'nde, yaklaşık 120 bin kişinin yaşadığı sıcak ve samimi bir şehir. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer al­ması hiç şaşırtıcı değil, çünkü ta­rihi doku o kadar iyi korunmuş ki, kendinizi bir film setinde gibi hissediyorsunuz. Şehrin ismi es­ki bir kelime olan "bryggja"dan, yani iskeleden geliyor.

Ortaçağ'da önemli bir ticaret merkezi olan Brugge, zamanla kanallarının sığlaşmasıyla unu­tulmuş ve bu sayede otantik do­kusunu kaybetmeden günümü­ze kadar gelebilmiş. 20. yüzyılda yeniden keşfedilen bu "uyuyan güzel", şimdilerde dünyanın dört bir yanından ziyaretçi ağırlıyor.

Halk, Flamanca konuşuyor an­cak turistlerle iletişim konusun­da oldukça rahatlar. İngilizce bi­len sayısı fazla. Şehrin huzurlu atmosferi, halkın sakin ve kibar tavrıyla birleşince, kendinizi evi­nizde gibi hissediyorsunuz. Ufak bir uyarı: Her yerde bisikletlile­re rastlayacaksınız, yürürken bi­siklet yolunda olmadığınıza dik­kat edin!

Brugge'ü anlatmak için "açık hava müzesi" tabirini kullanmak sanırım yanlış olmaz. Her sokak başka bir güzellik saklıyor. Brug­ge’a gittiğinizde mutlaka görme­niz ve gezmeniz gereken yerler:

● Markt Meydanı: Şehrin kalbinin attığı ana meydan. Et­rafı rengarenk ortaçağ binalarıy­la çevrili. Buradaki kafelerde bir kahve içip meydanı seyretmek bile başlı başına bir keyif.

● Belfort Çan Kulesi: Mey­danın sembolü olan bu 83 metre­lik kuleye 366 basamak çıkmak biraz yorucu olsa da, şehrin muh­teşem manzarası için buna değer. Kuledeki çanların çalması hava­ya ayrı bir büyü katıyor.

● Begijnhof (Beguinage): 13. yüzyıldan kalma, beyaz evli ve huzur dolu bu avluya adımınızı attığınız anda şehrin tüm gürül­tüsü geride kalıyor. Bahar ayla­rında nergislerle bezenmiş haliy­le tam bir görsel şölen.

● Minnewater (Aşk Gölü): Kuğuların süzüldüğü, romantiz­min dorukta olduğu bu göl, yürü­yüş yapmak ve fotoğraf çekmek için mükemmel bir yer. Özellikle gün batımında büyüleyici.

● Kanallar: Brugge denin­ce olmazsa olmaz. Şehri tekney­le gezmek, köprülerin altından geçerken tarihi mimariyi farklı bir açıdan görmenizi sağlayacak. Yaklaşık yarım saat süren bu tur, kesinlikle atlanmamalı.

Müzeler: Sanat, tarih ve lezzet

● Groeninge Müzesi: Sanat­severler için bir cennet. Jan van Eyck gibi Flaman ustaların eser­lerini görebilirsiniz.

● Choco-Story: Çikolatanın tarihine keyifli bir yolculuk. Üs­telik sonunda tadım yapma şan­sınız da var!

● Frietmuseum: Dünyanın ilk ve tek patates kızartması mü­zesi! Eğlenceli ve bir o kadar da ilginç. Hemen yanındaki çikolata müzesine de aynı biletle girebili­yorsunuz.

Aktiviteler:

● Tekne turu: Kanallar şeh­rin en güzel aktivitesi. Suyun üs­tünden Brugge'ü seyretmek paha biçilemez.

● At arabası turu: Taş sokak­larda at arabasıyla yapacağınız tur, romantizm arayan çiftler için unutulmaz bir deneyim.

● Bisiklet turları: Şehir mer­kezinden biraz uzaklaşıp kırsa­lın ve Damme kasabasının keyfi­ni çıkarabilirsiniz.

Lezzet molasi: Patates, midye, bira, çikolata,waffle

Brugge'e gelip de bu dörtlüyü tatmadan dönmek olmaz.

1- Patates kızartması (Friet): Bildiğiniz gibi de­ğil! Kalın, dışı çıtır, içi yu­muşak ve iki kez kızartılmış. Ya­nında onlarca sos çeşidi var ama geleneksel olanı mayonez. Sokak tezgahlarından alıp kanal kena­rında yiyebilirsiniz.

2- Midye (Moules): Ge­nellikle Moules-frites (midye ve patates kızart­ması) olarak, devasa bir kazan­da, beyaz şaraplı sosla gelir. Boş kabuğu, diğer midyeyi çıkarmak için çatal niyetine kullanıyorsu­nuz.

3- Bira: Brugse Zot ve Straf­fe Hendrik şehrin yerel markaları. De Halve Maan bira fabrikasını gezip, bahçesinde biranızı yudumlayabilirsiniz.

4- Çikolata & Waffle: So­kaklar çikolata dükkan­larıyla dolu. Dumon gi­bi butik dükkanlardan el yapımı pralinler alabilirsiniz. Üzerine çikolata, meyve ve krema kon­muş taze waffle'lar ise tatlı kriz­lerinizin ilacı.

Nerede yemeli?

Markt Meydanı çevresindeki turistik restoranlar yerine, biraz arka sokaklara ('t Zand, Sint-A­mandsstraat) yönelin. "Brasse­rie" veya "Eethuis" (yemek evi) yazan, yerel yemekler yapan me­kanları tercih edin.

Brugge sadece bir şehir değil, bir duygu. Bir külah patates kı­zartması elinizde, kanal kenarın­da oturup Brugse Zot biranızı yu­dumlarken, hayatın basit ve güzel anlarının kıymetini bir kez daha anlıyorsunuz. Tarihin içinde yü­rürken, bir yandan da damak zev­kinize hitap eden bu şehir, anı bi­riktirmek için birebir. Eğer yolu­nuz Avrupa'ya düşerse, listenize bu masalsı kenti mutlaka ekleyin. Çünkü Brugge, ruhunuza doku­nacak ve sizden bir parçayı alıp, yerine unutulmaz anılar bıraka­cak bir yer.

Kaynak: DÜNYA - İSTANBUL