Louis Vuitton'un Art Deco sergisiyle zamanda yolculuk
Paris, moda ve sanatın başkenti olarak her zaman yeniliklerle nostaljiyi buluşturan bir şehir. Pont Neuf Caddesi’ndeki LV Dream alanında açılan Louis Vuitton Art Deco sergisi, bu geleneği muhteşem bir şekilde sürdürüyor.
Louis Vuitton’un Art Deco dönemindeki katkılarını merkeze alan sergi, Eylüde ücretsiz olarak açıldı. Markanın kurucusu Louis Vuitton’un torunu Gaston-Louis Vuitton’un vizyonunu günümüz moda dünyasıyla birleştiren sergi, sadece bir nostalji gezisi değil; 1920’lerin caz çağını yeniden canlandıran, ziyaretçiyi o dönemin büyüsüne çeken bir deneyim.
1925: Louis Vuitton’un zaferi
LV Dream’de yer alan sergi, sekiz tematik bölümden oluşuyor ve ziyaretçiyi Art Deco’nun kalbine götürüyor. Girişte, “Aile Mirası” bölümü sizi karşılıyor. Bu alanda, Louis Vuitton’un 1854’te Asnières’de kurulan atölyesinin yaratıcı ruhunu yansıtan siyah-beyaz fotoğraflar ve el yazısı notlar var. Burası, markanın bavul üreticiliğinden lüks ikonuna evrilen yolculuğunu anlatıyor. Ardından, “1925: Louis Vuitton’un Zaferi” bölümü geliyor. Burada, 1925 fuar standının birebir kopyası yer alıyor: Zümrüt yeşili perdeler, yuvarlak avize ve altın yaldızlı yazılarla süslü tabela, ziyaretçileri o dönemin heyecanına götürüyor. Fotoğraflar ve maketler, Gaston-Louis’in standı nasıl bir sanat sahnesine çevirdiğini gösteriyor.
Art Deco’nun izleri
Serginin en çarpıcı bölümü, “Art Deco Manifestosu”. Burada Louis Vuitton’un ikonik bavulları ve valizleri başrolde: Otomobil bagajları, gardırop valizleri, geometrik akşam çantaları ve küçük deri aksesuarlar, markanın kumaş ve deriyi nasıl ustalıkla işlediğini gözler önüne seriyor. Özellikle de opera sanatçısı Marthe Chenal için tasarlanmış, kahverengi timsah derisinden makyaj çantası. 1920’lerin transatlantik gemileri ve uçak yolculukları için tasarlanmış eşyalar, markanın “seyahatte güzellik” anlayışını somutlaştırıyor.
Zarafet ve güzelliğin izinde
“Louis Vuitton’da Zarafet ve Güzellik” bölümü, güzellik ve bakım ritüellerine odaklanıyor. Marthe Chenal’in makyaj çantası ve Jeanne Lanvin ile Paul Poiret gibi moda devleriyle yapılan işbirlikleri burada sergileniyor. Louis Vuitton’un ilk güzellik ve bakım kitleri, Ağustosta piyasaya sürülen La Beauté Louis Vuitton ürünlerinin kökenini aydınlatıyor. Makyaj çantaları, parfüm setleri, keskin hatlı aynalar, parlak metal detaylar ve zengin renkler göze çarpıyor.
Bir moda sahnesi olarak vitrin
“Vitrinlerin Sanatı” bölümü, serginin en teatral yanı. Şanzelize Bulvarı’ndaki Louis Vuitton mağazalarının vitrin tasarımları, Gaston-Louis’in yaratıcı sahneleriyle yeniden canlanıyor. Dönemin reklam afişleri ve dekorlar, markanın sokakları bir moda sahnesine nasıl çevirdiğini gösteriyor. “Renkler, şekiller ve malzemeler” bölümü ise Art Deco’nun renk patlamasını yansıtan bir alan: Cesur renklerin, değerli malzemeler ve geometrik formlarla birleştiği bu bölüm, akımın görsel ruhunu deri ve kumaş üzerinden anlatıyor
Seyahatin güzelliği
Serginin son durağı, “Seyahatte güzellik” bölümü. Bu bölümde 1920’lerin arşivleri, günümüz koleksiyonlarıyla iç içe. Nicolas Ghesquière’in 2020 Cruise koleksiyonu, New York’un Art Deco mimarisinden ilham alan geometrik çantaları çağrıştırıyor; Pharrell Williams, Marc Jacobs ve Kim Jones’un tasarımları ise caz çağının enerjisini yansıtıyor. Tarihi otomobil valizleri ve okyanus gemisi aksesuarları, lüks seyahatin evrimini simgeliyor; Gatsby’nin partilerinden modern dünyaya bir köprü gibi.
YARATICILIĞIN PERDE ARKASI
“Yaratıcılığın Süreci” bölümü, çizimlerden reklamlara uzanan süreci gözler önüne seriyor. Eskizler ve sekizgen motiflerle dolu reklam kampanyaları, Louis Vuitton’un 1925’te yayımlanan “Sanat baskıları” afişini hatırlatıyor.
Art deco nedir ?
Art Deco, 20. yüzyılın başında ortaya çıkan, Kübizm ve Mısır mitolojisinden ilham alan bir sanat ve tasarım akımı. Keskin hatlar, parlak metaller ve lüks malzemelerle tanımlanan bu tarz, 1925 Paris Fuarı’nda dünyaya tanıtıldı. Charles Plumet ve Le Corbusier gibi mimarların tasarladığı pavilyonlar, geometrik mobilyalar ve ışıltılı dekorlarla bu akımı gözler önüne sermişti. Louis Vuitton da fuarda deri eşyalar ve seyahat aksesuarlarıyla yer alarak, Gaston-Louis’in liderliğinde dikkat çekti. Gaston-Louis, markayı sadece bavul üreten bir atölyeden, sanatla iç içe bir lüks devine dönüştürdü. Pierre-Émile Legrain ve Camille Cless-Brothier gibi sanatçılarla çalışarak, deri ve kumaşı geometrik desenlerle buluşturdu. Bu sergi, 300’den fazla nadir eseri ve daha önce görülmemiş arşiv parçalarını sergileyerek bu tarihi anı canlandırıyor – adeta bir zaman makinesi.