Louvre tarihinde ilk video sanat eseri
Son günlerde yaşanan hırsızlık olayı ile gündemde olan, dünyanın en köklü sanat kurumlarından Musée du Louvre, tarihinde ilk kez bir video sanat eserini kalıcı koleksiyonuna dahil etti. Fransız sanatçı Mohamed Bourouissa’nın Les 4 Temps (Dört Zaman) başlıklı işi, 22 Ekim 2025 –19 Ocak 2026 tarihleri arasında müzenin Chapelle salonunda izleyiciyle buluşacak.
Bir yıl boyunca, sanatçı Louvre’un hemen karşısındaki Jardin des Tuileries’de haftalık çekimler yaptı. Mevsimlerin döngüsü boyunca bahçedeki ziyaretçileri, işçileri, hayvanları ve bitkileri belgeledi. Bu videolardan oluşan çok katmanlı çalışma, hem doğanın hem de kamusal mekânın ritmini takip eden bir zaman günlüğü niteliğinde.
Bourouissa, görüntülere bahçede kaydedilen seslerden ürettiği bir müzik altyapısı ekleyerek görsel ile işitsel arasındaki sınırları da silikleştiriyor. Tiyatro, heykel, sahne tasarımı ve mimariden beslenen estetik anlayışıyla video, yalnızca bir kayıt değil, bir tür yaşayan mimari hâline geliyor.
Dünyada müzeler video ve zaman-temelli sanat formlarını uzun yıllardır sergiliyor olsa da, büyük tarihsel kurumların koleksiyonlarını resim-heykel ağırlıklı tutması yaygın bir normdu. Louvre’nun durumu, bu normun değişmeye başladığını gösteriyor. Örneğin ZKM ve Metropolitan Museum gibi kurumlar uzun süredir medya sanatını koleksiyonlarına alıyor; ancak Louvre gibi bütün dünyada klasik sanat müzesi kimliğiyle tanınan bir kurumun bu dönüşümü hayata geçirmesi, medyumlar arası geçişin ve koleksiyon pratiğinin “zaman-temelli medya”ya açıldığının güçlü bir işareti.
Geçmişle bugün aynı kadrajda
Eserin sergilendiği Chapelle salonu, bahçeye ve Paris’in iş merkezi La Défense bölgesine bakan penceresiyle, Bourouissa’nın kişisel coğrafyasında önemli bir üçleme kuruyor: Banliyö – kent merkezi – müze.
Bu hat üzerinden sanatçı, hem kişisel hem kamusal hafızayı, hem geçmiş hem bugünü aynı kadrajda buluşturuyor. “Les 4 Temps, zamanın ve mekânın birlikte nasıl düşünülebileceğine dair bir meditasyon”. Bu cümle yalnızca Bourouissa’nın pratiğini değil, Louvre’un da dönüşen bakışını özetliyor. Eser, bir yılı kapsayan kayıtlarıyla zamanı bir çizgi olmaktan çıkarıp döngüsel bir alana dönüştürüyor; mevsimlerin dönüşü, bahçedeki insan hareketleri, seslerin titreşimiyle birlikte izleyiciyi akış hâlindeki bir ritme davet ediyor. Bu ritim içinde ne müze duvarları sabit kalıyor, ne de sanat eseri bir nesneye indirgenebiliyor. Zaman, müzenin mimarisine sızıyor; mekân, zamanın içinde yeniden şekilleniyor.
Les 4 Temps, bir eserden çok daha fazlası
Louvre’nun tarihinde ilk kez bir video işini koleksiyona dahil etmesi, bu “zaman-mekân birlikteliği”ni kurumsal düzeyde de somutluyor. Klasik müze mantığında eser, donmuş bir anın temsilidir; oysa Les 4 Temps’te eser, kendi zamanı içinde nefes alıyor. Bu dönüşüm, sanat tarihinin en köklü kurumlarından birinde hareketin, değişimin ve geçiciliğin kabul görmesi anlamına geliyor. Artık görsel sanat yalnızca bakılan değil, içinde bulunulan bir deneyim halinde diyebiliriz. İzleyici, Bourouissa’nın kamerasının yerine geçer gibi, şehrin mevsimsel döngüsüne dahil olarak; Louvre’un duvarları ise o döngünün sessiz tanığına dönüşüyor. Böylece sanat, yalnızca geçmişi saklayan bir araç olmaktan çıkarak; şimdiyle birlikte yaşanan, solunan, devinen bir varlık hâline geliyor.
Bu noktada Les 4 Temps, bir eserden çok daha fazlası: Zamanın kendisini sergileyen bir müze jesti. Ve belki de yüzyıllar boyunca “kalıcılığın” tapınağı sayılan Louvre’un, ilk kez “geçicilik” üzerinden kalıcı bir iz bırakma biçimi.