Sanat pazarı nereye gidiyor? Görünürlük, derinlik ve etki arasında
Art Basel x UBS 2025 Sanat Pazarı Raporu sadece rakamlardan ibaret değil; sanatın anlamının, erişiminin ve koleksiyon kültürünün yeniden tanımlandığı bir dönemin aynası. Yüksek segmentin daraldığı, yeni koleksiyoner profillerinin ortaya çıktığı bu süreçte, sanat dünyası görünmeyen ama etkili bir devrime sahne oluyor.
1- Yüksek uç gerilirken erişilebilir sanat yükseliyor: 10 milyon dolar üzerindeki satışlarda yüzde 39’luk düşüş var; buna karşılık 5 bin dolar altı eserler hızla değer kazanıyor. Yüksek fiyatlı eserlerin düşüşü sadece ekonomik değil, kültürel bir kırılmaya da işaret ediyor. Sanat artık statü göstergesi değil; bağlantı, anlatı ve aidiyet aracı. İnsanlar duvara ‘ne kadar pahalı olduğunu’ değil, ‘beni nasıl hissettirdiğini’ asmak istiyor. Bu, koleksiyonerliğin demokratikleştiği bir dönem.
2- Yeni koleksiyoner; Genç, dijital, deneysel: Galerilerin yüzde 44’ü yeni alıcılarla tanıştığını belirtiyor. Genç, çeşitli, ilk defa koleksiyon yapan bir kitle pazara dahil oldu. Bu veriler koleksiyonculuğun sınıfsal bir miras olmaktan çıkıp, kişisel keşif alanına dönüştüğünü gösteriyor. Artık 25 yaşındaki biri, dijital bir sergide gördüğü işten etkilenip 2 bin TL'lik bir eserle kendi duvarını kuruyor. Bu ‘yeni koleksiyoner’, geleneksel koleksiyon değerlerini sorgulayan, sanatı yaşanır hale getiren bir profil.
3- Online satışlar görünenin aksine derinleşiyor: Online satışlar yüzde 11 düşse de hâlâ 2019’a göre yüzde 76 daha yüksek. Alım alışkanlıkları değişiyor ama kanal kalıcı. Bu düşüş bir gerileme değil, bir dengeye oturma işareti. Pandemi döneminde patlayan dijital satışlar şimdi daha seçici, daha bilinçli bir kullanıcı profiliyle devam ediyor. Koleksiyoner artık Instagram’dan tanıdığı sanatçının sergisine gidip onun işini online satın alıyor. Yani dijital, fiziksel ile el ele yürüyor.
4- Açık artırma düşüyor, galeriler güçleniyor: Satışların dağılımına bakıldığında açık artırmalar yüzde 41’e düştü, galeriler yüzde 59 ile daha fazla tercih ediliyor. Bu veri, sanat alımında kişisel ilişki ve güvenin ön plana çıktığını gösteriyor. Artık alıcılar sadece yatırım değil, sanatçının süreciyle, düşüncesiyle bağ kurmak istiyor. Galeriler de bunu sağlayan en doğal alanlar.
Büyük dönüşüm
Öne çıkan bu rakamlarlar dışında 2025 Art Basel x UBS Sanat Pazarı Raporu, sanat dünyasının sadece ekonomik olarak değil, kültürel ve sosyolojik olarak da büyük bir dönüşüm içinde olduğunu gözler önüne seriyor.
2024’te yüzde 12 oranında küçülen küresel satış hacmi, ekonomik belirsizliklerin ve siyasi dalgalanmaların pazar üzerindeki doğrudan etkisini gösterirken, düşük ve orta segmentteki eserlerin satışındaki artış, yeni koleksiyonerlerin aktifleştiğine işaret ediyor. Özellikle dijital platformlara hakim, genç ve daha çeşitli bir koleksiyoner kitlesinin pazara giriş yapması, sanatın erişimini genişletirken aynı zamanda kültürel katılımı da demokratikleştiriyor.
Daha katılımcı aynı zamanda daha kırılgan
Kadın sanatçıların galeri temsili yüzde 41’e yükselmiş durumda; bu da yıllardır beklenen cinsiyet eşitliği yönünde somut bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak dijitalleşmenin bu yaygınlık etkisine rağmen, bazı eleştirmenler sanatın bağlam ve derinlik gibi temel değerlerinin sosyal medyada yüzeyselleşebileceğini vurguluyor. Tüm bu dinamikler bir araya geldiğinde, sanat piyasasının daha katılımcı ama aynı zamanda daha kırılgan bir yapıya doğru evrildiğini söylemek mümkün.
Rapor, sosyal medya platformlarının, özellikle Instagram'ın, koleksiyonerlerin sanat eserlerini keşfetme, sanatçılarla etkileşim kurma ve satın alma süreçlerinde etkili olduğunu vurguluyor. Sanat pazarı artık bir 'elit oyun alanı' değil. Bu rapor, koleksiyonculuğun ve sanat deneyiminin yeniden kodlandığı bir dönemi yansıtıyor. Bugün bir Instagram hikayesi, bir sanatçının YouTube videosu ya da bağımsız bir sergide yaşanan deneyim. Koleksiyonun yeni temelleri bu alanlarda atılıyor gibi görünüyor.
Sanat mı içerik mi?
Fakat bu değişimi ben yalnızca heyecanla değil, bir temkinle de takip ediyorum. Çünkü dijitalleşmenin getirdiği görünürlük, zaman zaman sanatı “içerik” haline indirgeme riski taşıyor. Yüksek takipçili kişiler, influencer mantığında davranarak bir eserin estetik ve düşünsel katmanlarını değil, sadece trend değerini ön plana çıkarabiliyor. Bu da sanatın özündeki derinlik ve düşünsel sürekliliği zedeleyebilir.
Sanat benim için bir üst kültür meselesi. Ve burada “üst”ten kastım, ayrıcalıkla değil, çaba, birikim ve estetik eğitimiyle geliştirilen bir bilinçle ilgili. Yani herkes koleksiyoner olabilir evet, ama bu aynı zamanda bir yolculuk: görmekle başlar, anlamakla derinleşir.
Bir tablonun fiyatı düşebilir ama onunla kurduğun ilişki yıllar geçtikçe daha da değerlenir. Belki de bu çağın en güzel tarafı: Sanatı sadece izlemek değil, ona katılmak mümkün. Bir duvarda yer açmak, bir sanatçının sesine kulak vermek ve en önemlisi: “Bu benim hikayem” diyebileceğin bir eserle yaşamak, bunu yaparken, sanatın özgünlüğünü ve niteliğini korumayı da unutmamak.
‘Biraz sanat konuştum, danışman oldum’
Sanat dünyasında yıllar içinde birikim, göz, bağlam ve sezgiyle gelişen birçok güçlü aktör var. Ancak son dönemde bu alana içeriden değil, sadece görünürlük üzerinden dahil olan bazı figürlerin çoğaldığı da yadsınamaz. Herkes için değil ama bazı kişiler için, kişisel marka bilgiden, etkileşim uzmanlıktan önce geliyor.
Birkaç doğru cümle, bir iki sanatçının yanında çekilmiş bir kare ya da Instagram’da kurulan bir estetik kurgu, “sanat danışmanı” ya da “eğitmen” unvanını hızla alınabilir hale getirdi.
Özellikle sosyal medya üzerinden kendini “art dealer” olarak tanıtan ama bu alanla ilgili profesyonel bir geçmişi olmayan, sanatçı temsili konusunda hiçbir sorumluluk almamış kişilerin sayısı artıyor. Sanat piyasasında temsil etmek, sadece paylaşmak değil; ilişki kurmak, güven inşa etmek ve yıllara yayılan bir sorumluluğu üstlenmektir. Oysa görünürlükle bu yapay güveni taklit etmek mümkün hale geldi.
Benzer bir durum sanat eğitimi konusunda da geçerli. Sanat tarihi, bağlam bilgisi ya da eleştirel altyapısı olmadan, yalnızca Instagram görselleri eşliğinde “eser okuma”, “sergi yorumu” gibi konularda eğitim veren kişilere rastlıyoruz.
Oysa sanat eğitimi, bilgiyle temas kurmayı; bilgi ise yalnızca anlatmayı değil, ne aktardığını bilmeyi ve neden aktardığını sorgulamayı gerektirir.
Nitelik değil algı
Bu yüzeysel yaklaşımlar en çok sanatçılara, koleksiyonerlere ve sanatseverlere zarar veriyor.
Sanatçılar yanlış temsilcilerle konum kaybederken, koleksiyonerler doğru bilgiye ulaşamadıkları için kararlarında yalnız kalıyor.
Sanatseverler ise derinleşmek yerine yönsüzleştiriliyor; sanatla kurdukları ilişki, nitelikten çok algıya dayalı hale gelebiliyor.
Tüm bunlar uzun vadede hem sanat piyasasının güvenini hem de sanat etrafındaki ilişkilerin niteliğini zedeliyor.
Elbette sanatla kurulan ilişki kişiseldir. Herkesin katkısı kıymetlidir. Ancak özellikle bu alanda danışmanlık ya da eğitim veriliyorsa, şu sorulara açık yanıtlar olmalı:
Bu kişi bu bilgiyi nereden öğrenmiş?
Geçmiş iş tecrübeleri neler?
Hangi kaynaklara dayanıyor?
Bugüne kadar kimleri nasıl temsil etmiş?
Sanatçıya, koleksiyonere ya da izleyiciye hangi birikimi ile nasıl bir katkı sunuyor?
Eğitim şart olmayabilir, ama samimiyet, sürekli öğrenme ve şeffaflık zorunludur.
Çünkü sanat, sadece görünmekle değil; anlamakla, bağ kurmakla ve sorumluluk almakla derinleşir.
Bedri Rahmi’nin 'İlham Perisi' satışta
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun başyapıtlarından biri olarak değerlendirilen "İlham Perisi" tablosu Portakal Sanat ve Kültür Evi’nde satışa çıkıyor.
Türk resmi ve edebiyatının en önemli isimlerinden Eyüboğlu resim, mozaik, seramik, duvar resmi, hat, gravür ve serigrafi gibi çeşitli teknikleri ustalıkla kullanarak eserler üretti. Eserlerinde hep Anadolu’yu merkeze aldı. Sanat yaşamı boyunca geleneksel Anadolu kültürünü modern sanatla harmanlayarak özgün bir üslup geliştirdi.
Neden özel?
Özel satışla yeni sahibini bulacak "İlham Perisi" tablosu en özel eserlerinden biri. Tuval üzerine yağlı boya tablo 190 x 122 cm boyutlarında. İş Bankası Yayınları’nın ‘Bedri Rahmi Eyüboğlu Yaşasın Renk 1911-1975’ kataloğunda yer alıyor. Sanat eserlerinin kıymetli yayınlarda yer alması tüm dünyada önem atfedilen bir durum, esere değer katıyor. Bir eserin mülkiyet geçmişi anlamına gelen provenans da sanat eserlerinin değerini artıran başka bir unsur. Bu tablo da eski Portakal Sanat Kültür ve Müzayede evi provenanslı, Portakal’ın danışma kurulunda yer alan, geçen yıl kaybettiğimiz Ferit Edgü’nün onayından geçmiş.
"İlham Perisi"nin satış fiyatı 200 bin euro olarak tahmin ediliyor.
