Sessiz zarafetin izinde QIMU

Bazı markalar yalnızca ürün değil, bir his tasarlar. QIMU da onlardan biri. Her formun ardında bir denge, her dikişin içinde bir sakinlik var. Mimarlığın oranlarıyla sezgisel duyguların buluştuğu bu dünya, el emeğiyle dokunmuş bir zarafet hikâyesi anlatıyor.

Sessiz zarafetin izinde QIMU

Anne-kız, Benan ve Esin Ter­zioğlu’nun kurduğu QIMU; gösterişten uzak ama et­kileyici bir sadelikle, modern ka­dının sessiz gücünü temsil ediyor. Zamansızlık, hafiflik ve yüksek iş­çilik kavramlarını birer estetik de­ğere dönüştüren marka, modanın hızlı temposuna karşı içsel bir du­ruş öneriyor; sade, samimi ve kalı­cı. QIMU’nun kurucuları Benan ve Esin Terzioğlu ile markanın ilha­mını, tasarım dinamiklerini ve mo­danın geleceğine dair düşünceleri­ni konuştuk.

QIMU öncesinde nasıl bir yolculaktan geçtiniz?

Benan Terzioğlu: Mimarlık eği­timi aldım. Mimarlık bana sadece formları değil, boşluğun da değeri­ni öğretti. Bir yapının oranı ne ka­dar önemliyse, bir çantanın da ne­fes alabilen bir formu olmalı. Be­nim için tasarımda “denge” kadar “his” de önemlidir. O yüzden her QIMU parçasında bir mimari sa­delik ve duygusal derinlik vardır.

Esin Terzioğlu: Ben daha rasyo­nelim. Avukatlık eğitimimden ve İsviçre’de geçen çocukluk yıllarım­dan geliyor bu yapı. Düzen, sistem, plan benim dünyamda çok önem­li. Sürecin daha yapısal tarafında­yım. Benan’ın yaratıcı dünyası ba­zen çok sezgisel olabiliyor; ben o sezgiyi planlı bir çerçeveye otur­tuyorum. Bu dinamik bize istikrar getiriyor.

Sessiz zarafetin izinde QIMU - Resim : 1

Birlikte çalışma fikri nasıl doğdu?

B.T: Her zaman annemle birlikte çalışma hayalimiz vardı. Mezuni­yetimden önce annemle hem este­tik, hem hafif, hem de işlevsel bir çanta arayışımızdan doğdu bu fikir.

E.T: Benan’la kurduğumuz bu hayali planlı bir markaya dönüş­türmek, onun vizyonunu sistema­tik hale getirmek istedim. QIMU tam olarak bu birlikteliğin ürünü.

“QIMU” isminin ardındaki hikâyeyi anlatır mısınız?

B.T: “Qİ” yaşam enerjisini, “MU” ise varoluşu temsil ediyor. Bizim için bu isim, enerjisiyle yaşayan bir markayı anlatıyor.

E.T: İsmi birlikte seçtik. Söyle­nişi sade ama güçlü; anlamı derin. Tıpkı QIMU’nun ruhu gibi. Mar­kanın logosu da bolluk ve bereket anlamına geliyor. Çünkü biz çanta­nın bereket simgesi olduğuna ina­nıyoruz. Benan’ın sezgisel olarak hissettiği bu kelime, bana anlam olarak çok dengeli geldi. “Hayat enerjisiyle var olmak” fikri, mar­kamızın özünü tanımlıyor.

QIMU’nun felsefesinde “za­mansızlık”, “hafiflik” ve “yük­sek işçilik” ön planda. Bu kav­ramlar sizin kişisel dünyaları­nızda ne ifade ediyor?

B.T: Zamansızlık, benim için duygunun yıllar geçse de değişme­mesi demek. Hafiflik ise fazlalık­lardan kurtulmuş bir estetik.

E.T: Benim için yüksek işçilik, emeğe ve disipline duyulan saygı. Benan duyguyla başlar, ben o duy­guyu yapılandırırım. Bu denge, QI­MU’nun kimliği.

Sessiz zarafetin izinde QIMU - Resim : 2

QIMU çantalarını diğer mar­kalardan ayıran özellikler ne­ler?

B.T: Her şeyin elde yapılması. El emeği bizim için sadece üretim biçimi değil, bir değer. Her QIMU parçası, ustasının ruhunu taşır.

E.T: Ayrıca malzeme seçiminde büyük bir özenimiz var. Örneğin Clea modeli, Gaziantep’in yüzyıl­lık el dokuması olan kutnu kuma­şından üretiliyor. Bu kumaş, ipek ve pamuk karışımıyla elde edilen çok özel bir dokuma. Biz bu yerel zanaatı modern formda yeniden yorumladık. Kutnunun parlak do­kusu, ışığı yakalama biçimi Clea’ya büyülü bir derinlik veriyor. Gele­nekseli çağdaş zarafetle birleşti­ren bir parça oldu.

Marka logonuzdaki “üç dam­la” sembolü “bereket” anlamı­nı taşıyor. Bu sembolü birlikte nasıl yorumluyorsunuz?

B.T: Üç damla bizim için anne, kız ve markayı temsil ediyor.

E:T: Bereket, bu bağın içtenli­ğinden geliyor. Samimiyetin ener­jisi QIMU’nun kalbinde var.

Modanın geleceğine bakışı­nız nasıl?

B.T: Artık sessiz lüks dönemi. Fazla anlatmadan hissedebilmek... Bu bana çok ilham ve­riyor.

E.T: Katılıyo­rum. Kalite, uzun ömür ve anlam artık her şeyin önünde. Biz de bu de­ğerlerle üretmeye devam edi­yoruz.

Marka, Türkiye’de güçlü bir kimlik oluşturdu. Sınır ötesine uzanırken hangi coğrafyaları hedefliyorsunuz?

B.T: Ben daha hayalperestim; Ja­ponya, Fransa, İtalya gibi tasarım­la yaşayan kültürleri çok önemsi­yorum.

E.T: Ben daha stratejik düşü­nüyorum. Her adım sağlam olma­lı. Ama ortak hedefimiz aynı: QI­MU’nun sessiz gücünü dünyanın farklı şehirlerine taşımak.

“QIMU kadını” kimdir?

B.T: Sessiz ama güçlü kadındır. Fazla konuşmadan kendini anlata­bilen, özgüveni derin bir karakter.

E.T: Duruşuyla fark edilir. Kendi merkezinde, kendi dengesiyle ya­şar.

Sizce bir çanta yalnızca bir aksesuar mı, yoksa bir ifade bi­çimi mi?

B.T: Bir çanta, kadının kimliğini sessizce anlatan bir objedir. Bazen sözcüklerin söyleyemediğini form söyler.

E.T: QIMU çantaları birer ifa­de biçimi. Kadının kendi hikayesi­ni taşıdığı, kimliğini hissettirdiği alanlar.

B.T: O yüzden her QIMU, bir ruh hali gibidir — sade, zamansız ve de­rin.

“Keşke bu çantayı ben tasar­lasaydım” dediğiniz bir klasik var mı?

B.T: Hermès Birkin. Ama orijinal Jane Birkin ruhuyla. Bir çantanın sadece bir statü sembolü değil, kul­lanıcısının yaşamına karışan bir obje olma fikrini seviyorum.

E.T: Kesinlikle Gucci Jackie. Hem formu hem kullanım kolaylı­ğı hem de zamansız zarafetiyle be­nim için mükemmel bir tasarım. Fazla iddialı olmadan karakter­li; gündüzden geceye taşınabilen o çok yönlü duruşu beni her zaman etkiliyor. Jackie Kennedy’nin zarif ama doğal stilini yansıtması beni her zaman etkilemiştir. Ne kadar sade görünse de içinde güçlü bir ka­rakter barındırır.