Trump Nobel Barış Ödülü’nü kazanır mı?
Dünyaca distopik günlerden geçiyoruz. Gazze’de 55 bin kişinin ölümüne sebep olan ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan İsrail Başbakanı Netanyahu, birkaç hafta önce İran'a hava saldırıları düzenleyen ABD Başkanı Donald Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. İşin ilginç tarafı, daha önce Rahibe Teresa ve Nelson Mandela gibi isimlere verilen Nobel Barış Ödülü’nü bu sene Trump’ın alması hiç de azımsanacak bir ihtimal değil.
Şurası bir gerçek: ABD Başkanı Donald Trump, uzun yıllardan beridir Nobel Barış Ödülü’nü kazanmayı istiyor. Neden istemesin ki? Sonuçta kendisi NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin deyimiyle “babişko” olarak sözünü dinlemeyen ülkeleri azarlayıp zorla da olsa barışı getirmeye çalışan bir siyasetçi! Üstelik bu, Trump’ın bu ödüle ilk kez aday gösterilmesi de değil.
Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne ilk aday gösteren kişi, 2020’de Norveçli aşırı sağcı politikacı Christian Tybring-Gjedde oldu. Gjedde, 2020’de İsrail’le Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında imzalanan “İbrahim Anlaşmaları”nda başkanın rolünü gerekçe göstererek Trump'ın adını 2021 ödülü için önerdi.
Trump ikinci kez seçilip iş başına geldikten bir ay sonra, 21 Şubat 2025’te ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, Trump'ın Nobel Barış Ödülü'nü kazanacağının “kesin” olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “O, Avrupa'daki savaşı sona erdirecek. Ortadoğu'daki savaşları sona erdirecek. Tüm bunlar sona erdiğinde, Nobel Barış Ödülü Donald J. Trump'ın adının yanında yer alacak” dedi.
“Olağanüstü devlet adamlığı sergiledi”
Waltz’den sadece dört ay sonra, 21 Haziran’da Pakistan Hükümeti, Hindistan ile yaşanan son krizde oynadığı "diplomatik rol ve liderlik" dolayısıyla ABD Başkanı Donald Trump’ı 2026 Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi.
Hükümet, Mayıs ayında Pakistan ile Hindistan arasında birkaç gün süren sınır ötesi saldırıların 1971'den bu yana iki nükleer silahlı ülke arasında en şiddetli çatışmalar olduğuna dikkat çekerek, “Başkan Trump, İslamabad ve Yeni Delhi ile güçlü diplomatik ilişkiler kurarak büyük stratejik öngörü ve olağanüstü devlet adamlığı sergiledi” dedi. Pakistan’ın Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermesinden birkaç gün sonra Ohio'nun Cumhuriyetçi ABD Senatörü Bernie Moreno, Senato'ya, Trump'ı Nobel Barış Ödülü'ne resmen aday gösterilmesini isteyen bir yasa tasarısı sundu.
Moreno, Trump'ın İran'ın nükleer tesislerine yönelik büyük çaplı hava saldırısı emrini verdikten kısa bir süre sonra İsrail ile İran arasında ateşkes anlaşması sağladığı için bu ödülün Trump'a verilmesi gerektiğini söyledi.
Senatör basın açıklamasında, “Başkan Trump, neoconlar ve Demokrat küreselcilerin 10 yıllardır başaramadığını başardı: İran'ın nükleer silahlarının imha edilmesiyle Ortadoğu'da barış sağlandı ve tüm bunlar Amerikan askerlerinin müdahalesi, Amerikan kayıpları veya yaralanmaları olmadan gerçekleşti” dedi. (Halbuki İran ile ABD’nin başını çektiği P5 + 1 devletleri arasında 2015’te Barack Obama’nın başkanlığı döneminde nükleer anlaşma imzalanmış, ancak Trump 2016’da iş başına geldikten sonra bu anlaşmayı yırtıp atmıştı.)
Netanyahu geri kalmadı
Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterenler arasında son halka ise İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu oldu.
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkına tutuklama emri bulunan Netanyahu, Trump ile geçen Pazartesi günü Beyaz Saray'ın Mavi Salonu'nda düzenlenen akşam yemeği öncesinde, onu Nobel Barış Ödülü'ne aday göstereceğini söyledi.

Gazze savaşıyla ilgili savaş suçları iddiasıyla uluslararası ceza mahkemesi tarafından aranan Netanyahu, Trump'a Nobel Barış Ödülü komitesine gönderdiğini söylediği mektubu sundu. Mektupta Trump'ın Ortadoğu'daki çatışmaları sona erdirmek için gösterdiği çabaları övüyordu.
Netanyahu, mektubu sunmadan önce, “Sadece tüm İsraillilerin değil, tüm Yahudi halkının takdir ve hayranlığını ifade etmek istiyorum” dedi. Netanyahu, “Bunu hak ediyorsunuz” diye ekledi. Sadece birkaç hafta önce İran'a hava saldırıları düzenleyen Donald Trump, bu sözlerden çok etkilendi.
“Vay canına,” dedi. “Bu sözler özellikle sizden gelmesi çok anlamlı.”
"Artık dayanamıyoruz sayın Başkan"
Bana sorarsanız bu yıl Trump’ın Nobel Barış Ödülü’nü kazanması büyük bir olasılık. Birincisi, kendisi “kazanmayı” ve “böbürlenmeyi” her şeyden çok seven bir siyasetçi. Zira Trump, 10 yıl önceki ilk başkanlık kampanyasından itibaren kendisini sürekli bir “kazanan” olarak resmetti. Trump, 2016 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle demişti:
“O kadar çok kazanacağız ki, kazanmaktan yorulacaksınız. Ve şöyle diyeceksiniz: ‘Lütfen, lütfen. Çok fazla kazanıyoruz. Artık dayanamıyoruz, Sayın Başkan, bu çok fazla.’ Ben de şöyle diyeceğim: ‘Hayır, değil. Kazanmaya devam etmeliyiz. Daha fazla kazanmalıyız!’”
Öyle görünüyor ki diğer liderler de hayatında kaybetme olasılığını hayal bile edemeyen Trump’ın karakterini çözmüş ve egosunu nasıl şişireceğini öğrenmiş durumda. Bu nedendendir ki NATO Genel Sekreteri Mark Rutte kendisini “Babişko”, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky “güçlü ve adil bir adam”, Macaristan Devlet Başkanı Victor Urban ise “ABD tarihindeki en büyük geri dönüş” olarak tanımlıyor. Netanyahu da Ortadoğu’da ve Gazze’de kendi amaçlarına ulaşmak için Trump’ın sırtını sıvazlamak amacıyla onu Nobel’e aday gösteriyor.
Tüm bunları alt alta koyup topladığınızda, ortaya şu sonuç çıkıyor: Uluslararası sistemi inşa edenler, Trump’ın egosunu okşayıp ona istediğini yaptırabilmek için pekala Nobel Barış Ödülü’nün kendisine verilmesine de karar verebilir.