'İstanbul'u finans merkezi yapalım'

ABD Ticaret Bakanı Gary Locke, Başkan Obama'nın Türkiye'ye tam destek verdiğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

WASHINGTON  - ABD Ticaret Bakanı Gary Locke, ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin, yenilenebilir enerji ve enerji güvenliğiyle alakalı hedeflerini başarması yolunda Türkiye'ye yardım etmek için çok sıkı çalıştığını söyledi. Türkiye'nin son dönemde önemli ekonomik atılımlara imza attığını dile getiren Locke, iki ülke arasındaki ticaretin gelişmesi için Başkan Obama'dan tam destek aldıklarını açıkladı. İstanbul'u Avrupa'nın finans merkezi yapalım" diyen Locke, "zaten güçlü olan bağları daha da derinleştirmeye yardım etmek için çok daha fazlasını yapmak gerektiğini" kaydetti.

Locke, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve Center for American Progress adlı düşünce kuruluşunun Washington Marriott Oteli'nde düzenledikleri ''Türk-Amerikan ekonomik ilişkilerini güçlendirmek'' konulu toplantıda konuştu.

Locke, Türkiye ve ABD'nin ekonomik alandaki işbirliğinin her geçen yıl önemini daha da artırdığını, geçen yıl ikili ticaretinin, bir önceki yıla oranla yüzde 40 artarak yaklaşık 15 milyar dolarla en üst seviyesini oluşturduğunu anlattı.

Türkiye'nin küresel finansal krize karşı gösterdiği etkileyici direncin bu düzeyin yakalanmasına katkı sağladığını belirten Locke, ancak iki ülke arasında hala hayata geçirilememiş büyük potansiyelin bulunduğunu kaydetti.

"Türkiye'ye iki ticari misyon göndereceğiz"

Aralık 2009'da ABD Başkanı Barack Obama ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan Stratejik, Ekonomik ve Ticari İşbirliği Mekanizması adlı yeni stratejik çerçevenin ilk toplantısının, geçen yıl Ekim ayında yapıldığını hatırlatan Locke, toplantıda, yenilenebilir enerjinin teşviki, daha fazla girişimciliğin harekete geçirilmesi, İstanbul'un Avrupa ve küresel finans merkezi olma rolünün hayata geçirilmesi ve küçük ve orta ölçekli işletmelerin güçlendirilmesi gibi konular üzerinde durduklarını anlattı.

Gary Locke, “Yenilenebilir enerjiyi desteklemek, girişimciliği yüreklendirmek, İstanbul'un Avrupa'nın finans merkezi olmasına yardımcı olmak, KOBİ'leri teşvik ederek güçlendirmek önemli" dedi.

Hükümete bağlı Ticaretin Teşviki Koordinasyon Komitesi'nin, Türkiye'yi "öncelikli pazar" olarak tanımladığını ve Amerikan petrol-gaz ve yenilenebilir enerji şirketleri olmak üzere iki ticari misyon heyetini bu yıl Türkiye'ye göndermeyi planladıklarını" söyledi.

Locke, ABD hükümeti kapsamındaki çalışma grubu olan Ticaretin Teşviki Koordinasyon Komitesi'nin, önemli pazar potansiyeline sahip Türkiye'yi öncelikli pazar olarak tanımladığını aktararak, biri Amerikan petrol ve gaz şirketleri, diğeri yenilenebilir enerji şirketleri olmak üzere bu yıl içinde Türkiye'ye iki ticari misyon heyeti göndermeyi planladıklarını belirtti.

"Obama, Türkiye'ye yardım için çok çalışıyor"

Locke, her iki ülkeden iş dünyası liderlerinin, ticari ilişkilerin güçlendirilmesi konusunda hükümetlerine ortak tavsiyelerde bulunmalarını sağlayacak ABD-Türkiye İş Konseyi'nin kurulmasını kararlaştırdıklarını da anımsatarak, Konsey'in ilk toplantısının baharda düzenleneceğini umduklarını ifade etti. Yakın gelecekte heyecan verici diğer girişimlerin de olduğunu söyleyen Locke, ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin, yenilenebilir enerji ve enerji güvenliğiyle alakalı hedeflerini başarması yolunda Türkiye'ye yardım etmek için çok sıkı çalıştığını kaydetti.

Locke, ABD Enerji Bakanlığının, Türk hükümetinin desteğiyle birlikte, enerji verimliliğini geliştirme konusunda Türkiye'ye yönelik "Sıfıra Yakın Bölge" (Near-Zero Zone) adlı projeyi geliştirdiğine de dikkati çekti.

Locke, Türkiye'nin önümüzdeki 10 yıl içinde ihracat rakamlarını ikiye katlama hedefine de işaret ederek, ABD'nin, Türkiye'nin arzularına tam destek verdiğini ve şu ana kadar hayata geçirilen tüm ilerlemelerden memnuniyet duyduğunu belirtti.

Türkiye'nin hedeflerini hayata geçirmek için, dünyadaki en rekabetçi ekonomilerinin ayırıcı özelliği olan şeffaf ve tutarlı bir düzenleyici ortama sahip iş iklimini inşa etme çabalarını sürdüreceğini umduklarını kaydeden Locke, Türkiye için, Dünya Ticaret Örgütü'nce talep edildiği gibi, mevzuattaki herhangi bir değişikliği yeterince önceden bildirmek suretiyle, mevzuatı öngörülebilir ve uluslararası prensiplere uygun tutmayı sürdürmenin önemli olduğunu, bunun, yatırımcıya güven telkin edeceğini, yabancı doğrudan yatırımları cezbedeceğini ve inovasyonu da teşvik edeceğini belirtti.

Locke, Türkiye'nin, özellikle ilaç sanayi ve biyoteknoloji alanında piyasasına giren yabancı mallar ve yabancı firmalar üzerindeki kısıtlamaları kaldırmaya devam edeceğini umduklarını da söyledi.

İki ülke arasındaki stratejik çerçevenin, bu konular üzerinde çalışmada kendilerine yardım edeceğinden emin olduğunu ifade eden Locke, ABD Ticaret Bakanlığı ve diğer Amerikan hükümet kurumlarının bu önemli diyaloğu sürdürmeye çok istekli olduğunu vurguladı.

Locke, "Ülkelerimiz arasında daha güçlü bağların olmasını umut edenlere mesajım şu; ABD yönetiminin tam desteğine sahip olduğunuza dair size garanti verebilirim".

"Stratejik çerçeve yeterli değil"

İki ülke ticaret hacminin sadece 15 milyar dolarda kaldığına dikkat çeken Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Başkanı Rızanur Meral, "Dünyada varım diyebilmek için Amerikan pazarında olmak lazım. Amerikalı firmalarla da işbirliği yapmak lazım, yatırımlar noktasında ve üçüncü ülkelerde de. Bu zaten iki ülkenin liderlerinin belirlemiş olduğu bir hedefti. Aradaki ekonomik ilişkileri 50 milyar dolara çıkarma gibi bir hedef var. Biz de TUSKON olarak bu hedefleri ve bu stratejileri aksiyona geçirme noktasında iş dünyası olarak harekete geçtik."

Türkiye-ABD Stratejik, Ekonomik ve Ticari İşbirliği Çerçevesi'nin önemli bir inisiyatif olduğunu belirten Meral, ''Ancak yeterli değil. Çünkü işi yapacak olanlar sahadakiler. Türk Amerikan iş dünyalarının birbirini yeterince tanıdıklarını düşünmüyoruz. Önyargıları aşmamız, bilgi eksikliklerini tamamlamamız lazım. Bu anlamda bu inisiyatif yerinde bir inisiyatif ama sivil toplum kuruluşları tarafından da tabanda desteklenirse başarıya ulaşabilecek'' diye konuştu.

Meral, stratejik çerçeve anlaşmasının imzasından bu yana kaydedilen gelişmenin yeterli olup olmadığı sorusunu, ''İlk önce niyeti oluşturmak çok önemli. Hedef olmadan hiçbir yere gidilmiyor. O hedef belirlendi. Strateji belirlendi. Bundan sonra daha fazla hızlanmamız gerektiğini düşünüyoruz. Herşeyi belirlenen yönetim komitesine bırakırsak sonuç alamayız'' diye yanıtladı.

"Üçlü bir kazanma modeli oluşturulacak"

Meral, ortak potansiyel dallar arasında inşaat sektörünün, üçüncü ülkelerde inşaat ve yatırımların çok önemli olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ''Biz çok yoğun geziyoruz dünyayı. Daha yeni Etiyopya ve Tanzanya'dan geldik. Çok büyük enerji projeleri var. Başka ülkeler başlatmışlar. Halbuki bunları Türk ve Amerikan firmaları ortak yapabilirlerdi. Şu anda kaçmamış diğer fırsatları da beraber değerlendirebileceğimizi düşünüyorum. Türk yatırımcıları ve müteşebbisleri sahada olacaklar. Amerikan sermaye ve birikimini de birleştirerek dünyada güzel sonuçlar alınabilecek. Üçlü bir kazanma modeli oluşturulacak. Hem Amerika, hem Türkiye hem de yatırımın yapıldığı üçüncü ülke kazanabilecek. Bu noktada Amerika'ya katacağımız ve kendi kazanacağımız güzel şeyler olacağını düşünüyoruz.''

"Bakanlar seviyesinde diyalog başlatılmalı"

Center for American Progress Başkanı John Podesta da, ABD'nin, Türkiye ile ticari ilişkilerini artırmak için neler yapabileceğinin sorulması üzerine, en üst seviyede, bakanlar seviyesinde bir diyaloğun başlatılmasının çok önemli bir ilk adım olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin bölgesinde, Avrupa'da, Afrika'da ve diğer bazı yerlerde yaptıklarına bakıldığında, Türkiye ile ABD arasındaki ticari ilişkilerin geride kaldığına ve bu yolda katetmeleri gereken daha çok mesafe olduğuna dikkati çeken Podesta, iki ülke iş çevrelerinin birbirini daha iyi tanıyarak ilişkilerini geliştirmesinin önemine değindi. Bunun sadece hükümet düzeyinde verilen çabalarla sağlanamayacağını ifade eden Podesta, hükümetlerin, varolan fırsatların iki ülkedeki iş dünyasınca daha iyi anlaşılması için çerçeve sunarak katkı sağlayabileceğini belirtti.

Podesta, bir soru üzerine, iki ülkenin birlikte çalışabilecekleri alanlar arasında, enerji verimliliği, temiz ve yenilenebilir enerji gibi alanların umut vaadeden sektörler olduğunu söyledi.

Locke: TUSKON, ABD iş dünyasının yakın bir dostu oldu

ABD Ticaret Bakanı Locke, Türk İşadamları ve Sanayicileri Konfederasyonu'nun (TUSKON) sadece 6 yaşında olduğunu, ancak bu kısa zaman diliminde bile, Türkiye'deki ekonomik gelişme için itici güç olma ve dünyadaki iş çevreleri için güvenilir ortak olma özelliğini kabul ettirdiğini kaydetti.

TUSKON'un 2007 yılında Washington bürosunun açılmasıyla birlikte, Amerikan iş toplumunun yakın bir dostu olma konumunu pekiştirdiğini ifade eden Locke, TUSKON Başkanı Meral'i, iki ülke ticari ilişkilerinin artmasına verdiği çok sayıda katkıdan dolayı kutladı.

"Ata su içirtmenin yollarını arıyoruz"

Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ortaklığın "doğal bir ortaklık" olmadığını ifade eden Meral, ABD ile sınır paylaşmadıklarına ve serbest ticaret anlaşmalarının olmadığına dikkati çekti. Meral, "Ancak eskilere dayanan ittifakımız birbirimizi daha iyi anlamayı gerektiriyor. Bu ancak sıkı bir çalışma ile başarılabilir" dedi. Meral, iki ülke arasındaki yatırımların artmasını istekle beklediklerini vurgulayarak, "Türkiye ve ABD atı suya götürdü, ancak suyu henüz içirtemedik. Bugün burada suyu içirtmek ve beraber iş yapmanın yollarını için bulunuyoruz" ifadesini kullandı.

Türkiye demokrasiyi güçlendirirse "liderlik rolü"nü pekiştirecek

Türkiye ile yapılan çalışmaları değerlendiren Center For American Progress (CAP) Başkanı John Podesta, Başkan Obama'nın Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi konusunda başkanlığının ilk günlerinden itibaren net davrandığını hatırlatarak, "Daha ilk yılında Türkiye'yi ziyaret etti ve iki ülke arasındaki ilişkilerin genişletilmesi yönünde talimatlarını verdi" dedi. Son 10 yılda çok dikkat çekici bir gelişme gösteren Türkiye'nin Avrupa'da, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da etkili bir diplomotik liderlik sergilediğini vurgulayan Podesta, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinin Türk-Amerikan ilişkilerinin temel direği olacağini kaydetti. "Bu konuda TUSKON'un ve Türk iş dünyasının adımlarını önemli buluyorum" diyen Podesta, Türk iş dünyasının çabalarıyla Türkiye'nin Çin'in imrenilen büyüme oranlarını yakaladığına dikkat çekti. Türkiye'nin ekonomik gücünün yanı sıra politik siyasi özgürlükleri ile de bölgesinde esinlendirici bir ülke olarak ortaya çıktına işaret eden John Podesta, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gerçekten de Türkiye'nin hikayesi Ortadoğu'dan daha fazla demokratik bir ortamın ve insan haklarına yönelime yardımcı olacak. Fakat Türkiye'nin bölgedeki potansiyel liderliğini dünyaya kabul ettirmesi içn demokrasiye sadece kolay zamanlarda değil zor dönemlerde de sahip çıkması gerekir. Bu nedenle bizim gibi Türkiye'ye ve onun liderlik rolüne saygı duyan kesimler için son dönemde meydana gelen gazetecilerin hapse atılması gibi olaylar endişe vermektedir. Bu olaylar geçen sonbaharda yapılan referandumda verilen daha çok demokratikleştirme yönündeki sözlerden Türkiye'yi uzaklaştırıyor. Türkiye'nin bir dostu olarak şunu söylemek isterim ki; demokrasinin güçlenmesi bir ülkenin ekonomik büyüklüğü ya da askeri gücünün büyüklüğü ile ölçülmez. Temel insan hakları kendi halkı için savunduğu haklardan geçer."

"Near zero one modeli çok önemli"

ABD Başkanı Barack Obama'nın ABD'nin 2015'e kadar ihracatını iki katına çıkarmak gibi bir hedefi olduğuna işaret eden Meral, sözlerine şöyle devam etti: ''Ortak alacağımız kararların Amerika'nın ithalatını artırmaya yönelik olamayacağını bilmek lazım. Hükümetler şu anda Türkiye'de 'near zero zone' dedikleri, neredeyse sıfır emisyonlu sanayi bölgesi oluşturmaya çalışıyorlar. Bu sanayi bölgesinde yapılacak yatırımlara Türk devleti destek verecek. Amerikan sermayesinin buraya çekilmesine çalışılacak. Buraya gelecek makineler ve üretimden sonra gerekecek kısmi ham maddeler ve kısmi ara mamuller yine Amerika'dan gelecek. Ama onlar Türkiye'de işlenip ağırlıklı olarak dış pazarlara Türkiye'den ihraç edilecek, kısmen de iç pazarlarda kullanılacak. Bence bu model çok önemli. Daha önce 'Nitelikli Sanayi Bölgesi' üzerine bir çalışma yapıldı, o gerçekleştirilemedi, Mısır'a kaydı. Ama bu yeni kavramın etkili olacağını, hayata geçirilmesi için çalışmamız gerektiğini de düşünüyoruz''.

"Finans merkezi gerçekleşebilir bir hedef"

Meral, İstanbul'un uluslararası finans merkezi olması hedefinin ne kadar gerçekçi olduğuna dair bir soru üzerine, ''Biz bunun gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Tabii süresini tahmin edebilmek kolay değil. Biz yoğun çalışırsak, hükümetimiz ve devletimiz yoğun çalışırsa bu süreyi kısaltabiliriz. Doğru ve gerçekleşebilir bir hedef olduğuna inanıyoruz'' dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir