Davos'tan ekonomiye dair "temkinli iyimserlik" çıktı

Bu yılki Dünya Ekonomik Forumu'nda geçen yıla göre küresel krize dair daha rahat ve iyimser hava hakim oldu. Bununla birlikte ekonomi liderleri krizin hafiflese de sona erdiğine dair saptamaların gerçekçi olmadığı uyarısında bulundu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
 
İSTANBUL - İsviçre'nin Davos kentinde tamamlanan Dünya Ekonomik Forumu'nda uluslararası bankacılar ile maliye bakanları Avrupa'daki krizin sona ermediğine dair uyarılar da bulundu. Reuters'ın analizine göre bu yılki teması "Dirençli Dinamizm" olan Dünya Ekonomik Forumu'nda genel hava bir yıl önceki zirveye göre çok daha rahattı. Bir yıl önceki forumda euronun çökmemesi için acil önlemlere vurgu anlamında telaş hissiyatı hakimdi. Bankacılar ve bakanlar euro para biriminin istikrara kavuşmasına karşın ekonomideki sıkıntıların ve kitlesel işsizliğin aşılmasının yıllar alacağını belirttiler. Önde gelen ticari bankacılar, hükümet yetkilileri, merkez bankası yetkilileri ve sendikacıların özel toplantısı sonrasında Reuters'a konuşan İsveç Maliye Bakanı Anders Borg, "Bu sorunun büyük bölümü çözüldüğünü düşünen finansal piyasalar ile reel ekonomideki insanlar özellikle de hükümetler olarak bizim tarafımızdakiler arasında net bir fikir ayrılığı söz konusu" dedi.    
 
Borg, Avrupa'da işsizlik bu yıl sadece yüzde 11.8'den yüzde 11.7'ye düştüğünü, büyümenin durağan olduğunu, reel ücretlerin çoğu Avrupa ülkesinde artmadığını ve İsveç, Fransa gibi ülkelerde iş gücü piyasalarının reformdan geçmesinin yıllar alabileceğini söyledi. Borg, "Bu yüzden krizin sona erdiğini ilan etmek çok tehlikeli. Çünkü bu, insanlarda, şirketlerde, sendikalarda düzelmeyi sağlamak için gerekli olan krizin farkında olma bilincini köreltir" dedi. İsveç AB üyesi, ancak Euro Bölgesi'nde bulunmuyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde ile Alman bankacılık devi Deutsche Bank eş CEO'su Anshu Jain ile Davos'taki zirvede basına kapalı bir toplantıya birlikte başkanlık etti. Lagarde ve Jain toplantıyla ilgili demeç vermedi. 
 
'Korumacılık ve parasal genişleme korkutuyor'
IMF Başkanı Lagarde geçtiğimiz perşembe Avrupa, ABD ve Japonya için ekonomik reform momenti ile büyümeyi sekteye uğratmadan kamu finansmanını uygun bir tempoda düzene sokmalarının önemini vurgulamıştı. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin merkez bankası başkan yardımcısı Yi Gang da Davos'ta kendisini en çok ticari korumacılık ile ABD, Japonya, İngiliz ve diğer merkez bankalarının para basma faaliyetlerinin olumsuz sonuçlarının endişeye sevk ettiğini söyledi. Reuters'a konuşan Yi, "Korumacılık büyük bir sorun ve sermaye akışı açısından gelişmiş ekonomilerin parasal genişlemeye yönelmeleri finansal piyasalarda belirsizlik yarattığını görüyorsunuz. Çok fazla likidite var. Küresel likidite bolluğu var. Rekabetçi devalüasyon bunun bir veçhesi. Eğer herkes parasal genişlemeye giderse siz paranızın değerini düşürmek isterseniz hangi para birimine karşı değerini düşürmek istersiniz?" dedi. 
 
'Piyasa iyimserliği gerçekçi değil'
Reuters'a konuşan ancak adını vermeyen üst düzey bir Avrupalı ticari bankacı euronun parçalanma riskinin sona erdiğine dair piyasa iyimserliğinin gerçeği yansıtmadığı uyarısında bulundu. Bankacı, "Kriz sona ermedi "peşine takılma riski"nin sona erdiğine dair mantık tehlikeli uyarısında bulundu. "Peşine takılma riski" ekonomi literatüründe nadir bir gelişmeden ötürü bir varlığın aniden değer kaybetme olanaklılığına işaret ediyor. AB Ekonomi ve Para Meselelerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Olli Rehn, Reuters'a yaptığı açıklamada bu yıl düzenlenen Davos Forumu'nun euronun durumunu ele alan oturumlarında çıkan sonucun "peşine takılma riski"nin olmayışı, artan güven, gevşeklik olmaması ve disiplini elden bırakmama olduğunu söyledi.  
 
Erken kredi  geri ödemesi 
 
[PAGE
 
Erken kredi  geri ödemesi 
Bununla birlikte bazı Euro Bölgesi bankalarının geçen cuma Avrupa Merkez Bankası'na üç yıl vadeli kredileri erken biçimde beklenenden daha büyük miktarlarda geri ödemesi Euro Bölgesi'ndeki borç krizinin krizde en kötünün sona erdiği şeklinde ve piyasaların istikrara kavuşmaya başladığı şeklinde yorumlanmıştı. Bankaların önümüzdeki hafta Avrupa Merkez Bankası'na 130 milyar eurodan fazla kriz kredi geri ödemesi gerçekleştirmesi bekleniyor. Bu da, finansal sistemin en azından bazı bölümlerinin sağlığına kavuştuğunun işareti olarak görülüyor. Avrupa Merkez Bankası Aralık 2011 ve Şubat 2012'de bankalara borç verme operasyonlarında aşırı ucuz üç yıl vadeli krediler biçiminde 1 trilyon euro vermişti. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi bu operasyonla muazzam bir kredi sıkışıklığı riskinin önüne geçildiğini söylemişti.      
 
AB üyeliği için referandum Cameron'a desteği artırdı
 
[PAGE]
 
AB üyeliği için referandum Cameron'a desteği artırdı
İngiltere'de yapılan kamuoyu yoklamaları, AB üyeliğini referanduma götürme önerisinin ardından Başbakan David Cameron'ın lideri olduğu Muhafazakar Parti'ye desteğin arttığını ortaya koydu. ComRes araştırma şirketinin yaptığı anket sonuçları, Muhafazakar Parti'ye desteğin konuşmanın ardından yüzde 5 arttığını gösterdi. Buna göre, Muhafazakar Parti'ye destek yüzde 33, muhalefetteki İşçi Partisi'ne destek yüzde 39, koalisyon hükümetinin küçük ortağı Liberal Demokrat Parti'ye destek ise yüzde 11. AB karşıtı görüşleriyle bilinen Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'ne (UKIP) desteğin ise referandum önerisinin ardından yüzde 5 azalarak, yüzde 10'a düştüğü açıklandı. Ancak aynı ankete göre, İngiltere'nin AB üyeliğinin sorgulanmasının ülkenin ekonomisini olumsuz etkileyeceği ve belirsizliğe neden olacağını düşünenlerin oranı yüzde 43. Survation araştırma şirketinin yaptığı bir diğer anket de Cameron'ın konuşmasının ardından Başbakan'ın partisine desteğin yüzde 2 arttığını gösterdi. Anket sonuçlarına göre, Muhafazakar Parti'ye destek yüzde 31, İşçi Partisi'ne destek yüzde 38, UKIP'e destek yüzde 14, Liberal Demokrat Parti'ye destek ise yüzde 10. Ankete katılanların yaklaşık yüzde 50'si AB'den çıkmak istediğini söylese de yüzde 43 AB'de reform yapılırsa ve yetki devri gerçekleşirse AB'de kalmayı destekleyeceklerini bildirdi. İngiltere Başbakanı David Cameron bu hafta yaptığı açıklamada, 2015'teki genel seçimi kazanması halinde ülkesinin 1973 yılından bu yana sürdürdüğü AB üyeliğini referanduma götüreceğini söylemişti. Cameron, ülkesinin AB üyeliğinin devam etmesinden yana olduğunu, ancak birliğin reforma ihtiyacı olduğunu kaydetmişti. Cameron'ın partisinin tabanındaki AB'ye şüpheyle bakan kişilerin, son dönemde UKIP'e kaydığı bildiriliyordu. İngiliz basınında, Cameron'ın partisinin tabanını geri kazanmak için referandum önerisinde bulunduğu yorumları yapılmış, muhalefetteki İşçi Partisi lideri Ed Miliband de Cameron'ı "ülke çıkarlarını değil, partisinin çıkarlarını düşünmekle" eleştirmişti.