Obama'nın tartışmalı Arjantin ziyareti
ABD Başkanı Barack Obama’nın, 1976 yılında ABD destekli gerçekleştirilen askeri darbenin 40. yıldönümünde Arjantin’e düzenleyeceği ziyaret, ülkede tartışmalara neden oluyor.
ABD Başkanı Barack Obama'nın, Arjantin’de 1976 yılında gerçekleştirilen ABD destekli askeri darbenin 40.yıldönümüne rastlayan 23-24 Mart tarihlerinde bu ülkeye gerçekleştireceği ziyaret, tatışmaları da beraberinde getiriyor.
Ülkede geçtiğimiz aralık ayında, 2003 yılından bu yana önce Nestor Kirchner ardından da eşi Cristina Fernandez de Kirchner’le süren 12 yıllık popülist sol hükümetlerden sonra ilk kez merkez sağdan bir isim yönetime gelmişti. Resmi olarak 10 Aralık’ta görevine başlayan neo-liberal Devlet Başkanı Mauricio Macri, Latin Amerika’da siyasi bir dönüşüm dalgasının görünür ilk örneği olmuştu. Macri, Arjantin devlet başkanlığındaki 100. gününü daha yeni geride bırakmışken ABD’den 20 yıldan fazla bir süreden sonra ilk kez başkanlık düzeyinde gelecek bir ziyarete ev sahipliği yapacak.
Yıllar sonra ikili ilişkilerde yeni bir döneme yol açması beklenen ziyaretin gündeminde ise ekonomi, eğitim, yenilenebilir enerji, küresel ısınma ve uyuşturucu trafiği ile mücadele konuları yer alıyor. Nitekim ABD Başkanı Barack Obama da geçen hafta CNN’e verdiği bir özel röportajda Macri’nin ikili ilişkiler konusunda yeni bir döneme girildiğinin farkında olduğunu belirtmişti. Obama, Arjantin’de yaşanan değişimin ABD ve diğer ülkelerle kurulan ilişkiler konusunda iyi bir örnek olduğunu söyleyerek Eski Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez Kirchner’i ''Amerikan karşıtı olmak''la itham etmişti.
Arjantin’i yeniden uluslararası siyasete ve pazara entegre etme iddiasındaki Macri, ABD ve AB’ye yakın duruşu ile Kirchner dönemi dış politikasını değiştiriyor. Nitekim şubat ayında gerçekleşen İtalya Başbakanı Matteo Renzi ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ziyaretleri bu yeni yönelimin en önemli göstergesi oldu. Arjantin’in ülke borçlarının yeniden yapılandırılmasına yanaşmayan “akbaba fonları” ile yaptığı anlaşmalar sonrasında Obama’nın ziyareti de Arjantin’in dünya pazarlarına yeniden dönüşünün bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Özellikle 90’lı yıllarda Arjantin devlet başkanlığını yürüten Carlos Menem döneminde ABD ile yakın ilişkileri tecrübe eden Arjantin halkı, 2001 krizi nedeniyle neo-liberal politikalara mesafeli duruyordu. Ancak Kirchnerler dönemindeki kontrolcü ekonomi politikalarına karşı, Arjantin halkının neoliberal politikalara bir şans daha verdiği görülüyor. Son dönemde Şili, Peru, Kolombiya ve Meksika ile yakın ilişkiler kuran ABD’nin Macri yönetimi ile birlikte Arjantin’i de bu halkaya dahil etmeyi planladığı belirtiliyor.
Askeri darbenin 40. yıldönümünde Obama Arjantin’de
Obama’nın 23-24 Mart'taki Arjantin ziyaretinin ülkede ABD destekli gerçekleşen askeri darbenin 40. yıldönümüne denk gelmesi bu ziyarete ayrı bir gündem yüklüyor. Arjantin hükümeti, “Kirli Savaş” olarak adlandırılan diktatörlük döneminde karşıt görüşlü 13 bin kişinin kaybolduğu ya da öldürüldüğünü tahmin ediyor.
İnsan hakları örgütleri ise o dönemde kaybolan ya da öldürülenlerin sayısının 30 binden fazla olduğunu belirtiyor. Askeri dikta ölüm kamplarında Nazi dönemini hatırlatan yöntemlerle organize cinayetlere girişmişti. Doktorlar tarafından vücutlarına sinir sistemini etkileyen sedatif enjekte edilen birçok muhalif, canlı canlı Güney Atlantik’in dondurucu sularına atılmıştı.Dönemin yetkililerinden bini gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri nedeniyle yargılanmış ve yüzlercesi de mahkum edilmişti.
ABD, darbe dönemi arşivlerini açma kararı aldı
Geçtiğimiz günlerde ülkedeki insan hakları örgütlerinin çağrılarından sonra ABD yönetimi, Arjantin’de askeri darbe sonucu 1976-1983 yılları arasında yaşanan ülke tarihinin son diktatörlük dönemine dair askeri ve istihbarat kayıtlarındaki gizliliğinin kaldırılacağını duyurdu.ABD’nin döneme dair arşivlerindeki kayıtların gizliliğini kaldırmasıyla gelecek davalara kanıt sağlanabileceği belirtiliyor.
Ayrıca ABD’nin bu kararından sonra Vatikan da karanlık dönem hakkındaki arşivlerini açmak üzere çalışmalara başlandığını açıkladı.
Askeri dikta muhalif kadınların bebeklerini çaldı
Hapisteyken dünyaya getirdikleri çocukları askeri dikta tarafından ellerinden alınan çocukların izlerini süren Mayıs Meydanı Anneleri’nin de bu karardan umutlu olduğu ifade ediliyor. Bebekleri ellerinden alınan anneler daha sonra öldürülmüş ve bu bebeklerin çoğu da askeri dikta dönemi ordu yetkililerinin ailelerince büyütülmüştü. Şu ana kadar bu torunlarının izlerini süren Mayıs Meydanı Anneleri’nin 119 çocuğa ulaştığı ancak o dönem kaybolan çocukların 400’den fazlasının aranmasına hala devam ettikleri belirtiliyor.
Nobel ödüllü aktivist Obama'ya “Ertele!” dedi
Darbenin 40. yıldönümünde rastlayan Obama’nın ziyareti öncesi 1980 yılında insan hakları alanındaki çalışmaları nedeniyle Nobel Ödülü’ne layık görülen Adolfo Perez Esquivel, Obama’ya açık bir mektup yazarak ziyaretini ertelemesini istemişti. Mahkemeye çıkarılmadan 14 ay boyunca işkenceye maruz kalan Esquivel mektubunda, askeri darbenin finansmanı, eğitim süreci ve koordinasyonunun ABD tarafından sağlandığını belirtmişti.
Kissenger askeri diktaya destek vermesi
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in 1976 yılında Arjantinli generallerin giriştiği katliama yeşil ışık yaktığı ileri sürülüyor.
Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’ın insan haklarını ABD dış politikasının temel doktrini olarak ilan ettiği 1977-1981 yılları arasındaki başkanlık döneminde, Arjantin askeri diktasının 340 gizli kampıyla birlikte bir ölüm makinası gibi çalıştığı belirtiliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, 2002 yılında 1976-1983 yılları arasındaki bu karanlık döneme dair 4 bin 700 belgenin gizliliğini kaldırmıştı.Döneme dair yayınlanan belgelerde 1976 yılında Kissinger ile dikta yönetiminin Dışişleri Bakanı Cezar Guzzetti arasında iki görüşmenin gerçekleştirildiği belirtiliyor.
Belgelerde Guzzetti’nin terörizmi yenmek için anlayış ve destek istediği, Kissenger’in de “Eğer yapılması gereken bir şey varsa hemen yapmalısınız. Ancak hızlıca normal prosedürlere geri dönmek zorundasınız” cevabını verdiği ifade ediliyor.
Tepkiler gelince program değişti
İnsan hakları aktivistlerince gerçekleştirilecek protestolar nedeniyle ABD yönetimi Arjantin programını yeniden planlamış ve ziyaretinin ikinci günü olan 24 Mart programını başkent Buenos Aires’ten ülkenin güneyindeki turistik Bariloche bölgesine almıştı.
Obama’nın darbenin yıldönümü olan 24 Mart’ta ailesiyle vakit geçireceği And Dağları eteğindeki Bariloche’de golf oynayacağı belirtiliyor. Ancak Nazi yönetimine benzer işkence kampları kuran ABD destekli dikta yönetiminin darbesinin gündemde olacağı gün Obama’nın, savaş sonrası Erich Priebke ve Josef Mengele gibi Alman Nazilere sığınak olan Bariloche’de vakit geçirecek olması da yine tartışmalara neden oluyor.
Obama’nın ziyareti hem çarşamba günü hem de darbenin 40. yıldönümü olan 24 Mart'ta çeşitli sivil toplum kuruluşları ve insan hakları örgütleri tarafından başkent Buenos Aires’te protesto edilecek.ABD Başkanı’nın Bariloche için başkentten ayrılmadan önce diktatörlük dönemi kurbanlarına saygılarını sunmak üzere Macri ile birlikte Anıt Park’ı ziyaret edeceği belirtiliyor.
"Obama’nın Küba ve Arjantin turu için bir dönüm noktası ifadesi kullanılabilir"
La Plata Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Araştırmacısı Ariel Gonzalez Levaggi AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, "Obama’nın Küba ve Arjantin turu için bir dönüm noktası ifadesi kullanılabilir. ABD bu adımla bölgedeki liderliği yeniden sağlayabilir. Buna rağmen Obama hükümetinin görev süresinin dolacak olması bu bölgesel politikanın ne kadar sürdürülebilir olduğu konusunda soru işaretleri oluşturuyor." ifadelerini kullandı. Levaggi, Obama’nın ziyaretini direkt olarak askeri darbenin 40. yıldönümü ile ilgili değil ancak Arjantin’i bir örnek olarak koyup bölgedeki gücünü artırmak için açık bir girişim olarak ifade etti.
Ziyaret, Obama’nın ABD dış politikasında Latin Amerika’daki askeri diktatörlüklerin desteklendiği döneme dair Brezilya ve Şili’deki konuşmalarının ardından bölgedeki son uzlaşma girişimi olarak görülüyor. Ancak Obama’nın daha önceki Latin Amerika ziyaretlerinde olduğu gibi CIA’nın on yıllar önce bu ülkelerdeki faaliyetleri konusunda özür dilemek yerine, yine dikta yönetimlerinin işlediği insan hakları suçlarının soruşturulmasına destek vermekle yetineceği belirtiliyor.