"Müzakereler en iyi alametlerle başlamadı"

Hristofyas, müzakerelere ilişkin iyimserliğini kaybetmeyeceğini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

LEFKOŞA - Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, Kıbrıs müzakerelerinin, "en iyi alametlerle başlamadığını, ancak müzakerelere ilişkin iyimserliğini kaybetmeyeceğini" ifade etti.

Rum basınına göre, Londra'da yayın yapan Rum Radyosuna (LGR) açıklamalarda bulunan Hristofyas, "Gürcistan'daki gelişmeler sebebiyle çok da normal olduğu söylenemeyecek uluslararası durumla, bunun da ötesinde, Kıbrıs Türk faktörlerinin kamuoyu açıklamaları, özellikle de Sayın Talat'ın Ankara'ya yaptığı son ziyarette Milli Güvenlik Kurulu'nun nisan ayındaki kararlarının vurgulanması göz önüne alındığında, 11 Eylülde başlayacak doğrudan müzakerelerin en iyi alametlerle başlamayacağını" savundu.

"İyimserliğini kaybetmeyeceğini" ifade eden Hristofyas, "adanın bölünmüşlüğüne son vermek için elinden geleni yapacağını" söyledi.

Öte yandan Hristofyas, "yerleşik" olarak nitelediği Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının durumu konusunda yaptığı açıklamalara, Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos'un yönelttiği eleştirilerle ilgili soruya karşılık, "Benim sadece, uluslararası topluma iyi niyetli olduğumuz mesajını vermek için, halihazırda kabul etmiş olduğumuz şeyleri söyleme cesaretim var" dedi.

Hristofyas, "Kabul edilemez tavizler vermem söz konusu değildir. İnşallah Kıbrıs sorununu sadece 50 bin 'yerleşiğin' kalmasıyla çözebiliriz. Sanırım bana ilk hayır dua Başpiskopostan gelecek" diye konuştu.

"İngiltere müdahalede bulunmamalı"

Hristofyas, "İngiltere'nin Kıbrıs sorununun çözümü müzakerelerinde ne gibi bir etkisi olması gerektiği" yönündeki soruya karşılık ise "İngiltere'nin müzakere sürecinde olumlu bir rol üstlenmesi, ancak müdahalede bulunmaması gerektiğini" söyledi.

İngiltere Başbakanı Gordon Brown ile "müzakerelerin başarıya ulaşması için uygun ortamın oluşmasına katkıda bulunması konusunda anlaştıklarını" belirten Hristofyas, "İngiltere'nin yapabileceği şeyin Türkiye ile ilişkilerini kullanmak ve hiçbir zaman kabul edemeyecekleri uzlaşmaz tutum ve tezlerinden vazgeçmesi için Türkiye'ye baskı yapmak" olduğunu savundu.