Spekülasyon riskine rağmen yüksek getiriye talep artıyor
Yüksek getirili bono ve tahvil alımları bu yılın ilk 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27 artarak 378.2 milyar dolara ulaştı.
Vadeli mevduat gibi sabit getirili yatırımların yeterince gelir sağlamaması, daha yüksek getiri için yatırımcıları risk almaya yöneltiyor. The Economist dergisine göre bu durum yüksek getirili fakat aynı zamanda yüksek riskli tahvillere sahip olan kredi notu düşük şirketlere yarıyor. 2013 yılının ilk dokuz ayında yüksek riskli tahvil ve bono alımları 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 27’lik artışla 378.2 milyar dolara yükseldi.
Danışmanlık şirketi Russel tarafından yapılmış bir araştırmaya göre yüksek getirili tahvil ve bono piyasasının toplam hacmi 1.7 trilyon dolar. Ancak yine bu araştırmaya göre Standard & Poors’un not verdiği şirket bonolarının neredeyse yarısı “çöp” yerine daha kibar bir tabirle spekülatif olarak niteleniyor. Şirketlerin, spekülatif tahvillere olan ilgiden beslendiği belirtiliyor. Düşük faizlerle borçlanma yapabilen şirketler tahvil piyasasını hareketlendirebiliyor. Amerika’daki temerrüt krizine kadar şirketler bu finansal durumdan fayda sağlamak için hücum ettiler. Finansal veri firması Dealogic’in verilerine göre 2013 yılının ilk dokuz ayında yüksek riskli tahvil ve bono alımları 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 27’lik artışla 378.2 milyar dolara yükseldi. Yüksek gelirli ve yüksek riskli tahvil ve bonolar finansal bir krizden çıkmakta olan Avrupalı şirketlere de yaradı. Bir Amerikan telekomünikasyon şirketi simultane yaptığı 6.5 milyar dolarlık iki tahvil ihracı ile spekülatif bono piyasası tarihindeki en büyük yükselmeyi yaşadı.
ABD bonolarının payı 15 yılda küçüldü
Amerika’daki modern yüksek riskli tahvil piyasasının geçmişi 1980’lere kadar dayanıyor. O döneme kadar çöp tahvil piyasası sadece son zamanlarda değeri çok düşmüş şirketler hisselerinden oluşuyordu. Fakat şimdi piyasa çok daha devasa hale geldi.
Pazardaki bir diğer büyüme de piyasanın Amerika sınırlarının dışına çıkması ve genişlemesiyle yaşanmıştı. Hermes Fon Yönetimi’nde yüksek riskli ve yüksek gelirli tahvil yöneticisi olan Frasier Lundie’ye göre 1998 yılında Amerikan tahvil ve bonoları tüm dünya yüksek getirili tahvil piyasasının yüzde 89’unu oluştururken, şimdi sadece yüzde 57’lik bir kısmını oluşturuyor. Avrupa tahvillerinin oranı ise yüzde 3’ten yüzde 27’ye kadar yükseldi. Yüksek getirili bono ve tahvillerin bu kadar revaçta olması finansal bir krizden çıkmakta olan Avrupalı şirketlere, özellikle de bankaların bilançolarını küçültmeye gittiği ve çok da harika borçlanma koşulları sağlayamadıkları dönemde bir hayli yaradı. Geçmişte şirketler bankacılığa çok daha bağımlı idi ve yüksek riskli tahvil piyasasını sadece çöp olarak gören bir bakış açısına sahipti. Düşük faizler her şekilde bu pazara olumlu yansıdı. Borçlanma maliyetlerinin azalması tahvil ihraççılarını kısa dönemde borçlanmaya yöneltirken, temerrüt tehdidinin ortadan kalkması yatırımcıların tahvilleri elinde tutmaya yönlendirdi. Lehman’ın batışıyla faizlerin fırladığı dönemde yatırımcılar spekülatif tahvillere öylesine hücum etmişlerdi ki Büyük Buhran’dan bu yana böyle bir temerrüt hali görülmemişti. Moody’s tarafından yapılan değerlendirmeye göre 2009’da temerrüt oranı yüzde 13.7 seviyelerini gördükten sonra yüksek gelirli tahviller üzerindeki borçlanma düzenli olarak düşmeye başladı ve eylül ayında yüzde 2.8 seviyelerine kadar geriledi.
Çin tahvil ve bono piyasası yabancı yatırımcıya açılıyor
Liberalleşmeye yönelik adımlarını artıran Çinli regülatörler küresel kurumsal yatırımcıların tahvil piyasalarına ilgisini artırmak için reforma gidiyor. Marco Polo dönemlerinden beri “henüz işlenmemiş piyasa” etiketi üzerine yapışan Çin’de Louis Vuitton, General Motors, KFC ve bir yığın marka bunun aksini gerçekleştirmiş olsalar da, bu etiketi hala destekleyen tek bir yer varsa o da Financial Times haberine göre Çin’in tahvil piyasaları.
HSBC Varlık Yönetimi’nden Asya sabit gelirli menkul kıymet ürün yöneticisi Geoff Lunt, piyasanın yabancı yatırımcıya açılır açılmaz dünyanın en önemli sermaye piyasalarından biri haline geleceğini söylüyor. 2011’de yürürlüğe giren ancak şu ana kadar sadece 139 milyar yuan (23 milyar dolar) toplanan, 65 milyar dolar büyüklüğündeki yuan cinsinden yabancı kurumsal yatırımcı programı (RQFII) Pekin’in, yabancıların Çin piyasalarına erişimini kolaylaştırması hedefi için daha önce atmış olduğu son adımlardan.