”Türkiye'den hayal kırıklığı duyduk”
Gordon, "İyi dostlar ve müttefiklerin arasında fikir ayrılıkları olabilir ve bu konuda Türkiye ile fikir ayrılığımız var." dedi.
WASHINGTON - ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon, İran'a yeni yaptırımlar getiren BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının oylamasında Türkiye'nin "hayır" oyu kullanmasından ve eski bir NATO müttefiki olarak ABD'nin yanında durmamış olmasından hayal kırıklığı duyduklarını yinelerken, "İyi dostlar ve müttefiklerin arasında fikir ayrılıkları olabilir ve bu konuda Türkiye ile fikir ayrılığımız var" dedi.
BBC Televizyonunun sorularını yanıtlayan Gordon, "Türkler'in (BMGK'daki) oyundan hayal kırıklığı duyduğumuz gerçeğini gizlemedik" diyerek, İran'a yaptırım kararının ABD için kritik bir konu olduğunu ve dünyanın tüm kesimlerinden diğer bir çok kilit müttefikin, İran'a BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymamasının sonuçları olduğu yönünde mesaj vermek için biraraya geldiğini belirtti. Gordon, "Türkiye ve Brezilya bunu desteklememeyi seçti, ancak birçok ülkenin desteklerini ortaya koymak için biraraya gelmesinden memnuniyet duyduk" dedi.
Çin ve Rusya'nın yaptırım kararını desteklemesini önemli bulduklarını kaydeden Gordon, 6 ay ya da bir yıl öncesinde bu iki ülkede konuya dair bazı şüphelerin bulunduğunu hatırlatarak, "Ancak onlar da bizim gibi, İran'ın BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymayı reddettiğini gördü ve bu ülkenin nükleer silah programı takip etmediğini kanıtlamak için bir şeyler yapması gerektiği yolundaki uluslararası toplumun görüşlerini kabul etti" diye konuştu.
Gordon, Türkiye'nin de bu hedefi paylaştığı düşüncesini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin, İran'ın nükleer silah programı gayreti yürütmesini engellemek için uluslararası toplumla çalışma isteğinde samimi olduğuna inanıyorum. Yaptırımlar ve BM Güvenlik Konseyi kararı konusunda farklı görüşe sahipler. Söylediğim gibi, bu hedefi paylaşması gereken köklü bir NATO müttefiki olarak ABD'nin yanında durmamış olmalarından hayal kırıklığı duyduk. Şunu umuyor ve bekliyoruz ki, BM'nin diğer tüm üyelerinden istendiği gibi, Türkiye de kararlara uyacaktır."
"Türkiye ile İsrail arasındaki kötüye giden ilişkilerden kaygılıyız"
Gordon, "Türkiye-İsrail ilişkilerinin kötüye gitmesinden ne kadar kaygılısınız?" şeklindeki bir soru üzerine, "Gerçekten de Türkiye ile İsrail arasındaki kötüye giden ilişkilerden kaygılıyız" ifadesini kullandı.
"Orta Doğu'da yaklaşık son 10 yılda en çok gelecek vaat eden şeylerden biri, bir Yahudi devletiyle Müslüman çoğunluğa sahip bir ülke arasındaki ilişkiydi" diyen Gordon, şöyle devam etti:
"(İsrail ve Türkiye) Siyasi, ekonomik, güvenlik ve askeri bağları, gelişmekte olan bir turizme sahiptiler. Bu, son birkaç yılda giderek kötüleşti. Bu, talihsiz bir durum ve daha da talihsiz olan, her iki tarafta hissiyat ve öfkeyi harekete geçiren bu gemi filosu krizi. Tabii ki bundan üzüntü duyuyoruz. Bu iki ülke, dünyanın bu bölgesinde bizim en önemli dostumuz ve ortağımız ve bu nedenle bu gerilimleri yatıştırmak ve iki ülkeyi daha yapıcı biçimde bir araya getirmek için çok aktifiz."
Gordon, ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in, Avrupa'nın Türkiye ile bağları artırma konusundaki isteksizliğinin, Ankara'yı Doğu'ya doğru ittiği yönündeki sözleri hatırlatılarak, bu konudaki görüşünün sorulması üzerine, "Türkiye, şüphesiz ki bölgede daha aktif rol oynuyor. Olan bitene yüzeysel bir dikkatle bakanlar için bile bu çok açık. Türkiye, Doğu'da daha aktif, bölgesinde daha aktif. Ancak bunun Batı'nın pahasına olduğunu, biri ya da diğeri şeklinde bir seçim olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'nin çok aktif dış politikası bulunuyor. Komşularıyla uzun süredir bağları var ve bu bağları geliştiriyor, ki bu iyi birşey olabilir. Türkiye, bölgesel diplomaside önemli bir rol oynayabilir" diye konuştu.
"ABD'deki Türkiye'nin olumlu imajını muhafaza etmek istiyoruz"
Gordon, "Genel boyuttaki ilişkiler, ülkelerin birbirlerini nasıl gördüklerinden kaçınılmaz olarak etkileniyor. Bu nedenle bu konuda dikkatliyiz, ABD'de Türkiye'nin olumlu bir imajını muhafaza etmek istiyoruz. Dolayısıyla bu hususların yardımcı olmayan biçimlerde etkisi olabileceğini düşünüyorum, ancak ortak birçok çıkarımızdan yararlanmada kararlıyız."
Bir soru üzerine, "hiçbir ortaklık ideal değildir, her ortaklıkta fikir ayrılıkları ve sorunlar vardır" diyen Gordon, Türkiye ve ABD'nin, ABD Başkanı Barack Obama'nın sözünü ettiği model ortaklığı hayata geçirebileceğini vurguladı.
Türkiye ve ABD arasında her zaman fikir ayrılıklarının olabildiğine ve şu anda da aralarında önemli fikir ayrılıklarının bulunduğuna işaret eden Gordon, "Ancak üzerinde çalıştığımız birçok ortak noktamız da var" dedi.
"Türkiye kilit rol oynayabilir"
Gordon, "Türkiye'nin, ABD'nin Orta Doğu'daki çıkarlarına ters davrandığı" yönündeki yorumlara dair görüşünün sorulması üzerine, Türkiye'nin, ABD'nin Orta Doğu'daki gündemini geliştirebileceğini söyledi.
"(Türkiye) Belli sorunlarda bunu yapıyor, belli sorunlarda yapmıyor" diyen Gordon, şöyle devam etti:
"(Türkiye) İsrail ile Suriye arasındaki görüşmeleri kolaylaştırmaya yardımcı oldu. Yıllarca İsrail, bazı önemli Arap aktörler ve İran ile iyi ilişkileri olmuş bir ülke olarak Türkiye, kilit bir rol oynayabilir. Bunu memnuniyetle karşılarız ve teşvik ederiz. Ancak bu durum, konusuna göre değişir. Türkiye'nin Orta Doğu'da yaptığı herşeyi destekleriz diye genel bir kural asla koymayız. Türkiye ile fikir ayrılığına düştüğümüz zamanlar oluyor ve bunun bir süre daha bu şekilde gideceğini sanıyorum."
"Fikir ayrılığımız var"
Bir soru üzerine, Türkiye ve Brezilya'nın geçen ay İran ile vardığı uranyum takası anlaşmasını reddetmediklerini kaydeden Gordon, "İyi dostlar ve müttefiklerin arasında fikir ayrılıkları olabilir ve bu konuda Türkiye ile fikir ayrılığımız var" dedi.
İran ile diplomatik çözüm istedikleri ve buna hazır oldukları hususunu sadece Türkler'e değil, tüm dünyaya sabırla anlattıklarını ifade eden Gordon, şunları kaydetti:
"Bu nedenle biz ve diğer üyeler, BM Güvenlik Konseyi'nin diğer daimi üyeleri ve Almanya olarak (P5 1), geçen Ekim ayında, İran'ın nükleer silah peşinde olmadığına dair uluslararası topluma güvence verebileceği bir öneri geliştirdik. İran geçen Ekim'de en azından prensipte bu teklifi kabul etti. Bu yolu takip etmeye ve İran'a uluslararası topluma güvence verebileceği bir fırsatı sunmaya hazır olmayı sürdürdük. İran, 6 aydan uzun süre boyunca, düşük ölçekte zenginleştirilmiş uranyumunu ülke dışına göndermesi ve BM Güvenlik Konseyi'nin beş kararının ihlalini oluşturan uranyum zenginleştirme programına dair gerçek kaygılar konusunda P5 1 ile masaya oturması gereğine dair, anlaşmanın kendisine düşen taraflarını desteklemedi. Meselenin özünde bu yatıyor.
Türkiye ve Brezilya, İran'dan güvence olabileceğini düşündükleri bir hususun takipçisi olmayı sürdürdüler, ancak biz en başından beri Tahran'daki araştırma reaktörüyle ilgili anlaşmanın ve 1200 kg. uranyumun ülke dışına gönderilmesi fikrinin amaç olmadığını, bunun amaca ulaşma yolunda bir araç olduğunu söyledik. En spesifiği önceki gün Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nda (UAEK) olmak üzere, Tahran Bildirisinde gerçek eksiklikler olduğunu net biçimde dile getirdik."
Gordon, Türkiye'nin, "hiç bir şeyden ziyade, bir şeyle başlamaya" yönelik inancında samimi olduğunu düşündüğünü yinelerken, "Bence onlar da Tahran Bildirisinin birçok eksiklikler barındırdığını ve uluslararası toplumun tüm amaçlarını karşılamadığını kabul ediyorlar. Dolayısıyla amaçlarının samimi olduğunu düşünüyorum. Bu hedefi karşılama çabası çerçevesinde yürüttükleri sıkı çalışmayı kabul ediyor ve saygı duyuyoruz" diye konuştu.
Tahran'daki anlaşmada "eksik" buldukları noktalara değinen Gordon, İran'ın, geçen Ekim ayında kendisine sunulan tekliften bu yana uranyum zenginleştirmesine devam ettiğini, bu ülkenin şimdi 2400 kg'dan fazla uranyumunun bulunduğunu ve şu anda 1200 kg'ı ülke dışına gönderse bile bomba yapmaya yetecek uranyuma sahip olacağını savundu.
Tahran Bildirisinde, İran'ın uranyumunu yüzde 20 düzeyinde zenginleştirmeye devam edeceği açıklamasına dair hiçbir unsurun bulunmadığını dile getiren Gordon, "Zamanlama konusundaki gerçek sorunlar ve birçok eksiklik, Tahran Bildirisinin uluslararası toplumun kaygılarını gerçekten tatmin etmediği anlamına geliyor" ifadesini kullandı.