Önce mutluluğunu tercih etmeye odaklan

8 Ağustos’ta sona erecek üniversite tercih dönemi öncesi Dünya Gazetesi ve İstanbul Ticaret Üniversite’nin düzenlediği ‘Kariyer ve Tercih Rehberi Yuvarlak Masa Toplantısı’nda akademisyenler, iş dünyası ve STK temsilcileri öğrencilere ışık tutacak önemli ipuçlarını paylaştı. Uzmanlar, öğrencilerin tercihlerinde kendilerini mutlu edecek bölümleri ön planda tutmalarını ve cesur davranmalarını istedi.

Haber Merkezi
YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dünya Gazetesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin düzenlediği ‘Kariyer ve Tercih Rehberi etkinliği kapsamında akademisyen, iş dünyası ve STK temsilcilerinin katıldığı yuvarlak masa toplantısında üniversite giriş sınavına katılan öğrencilere 8 Ağustos’ta sonra erecek tercih dönemi öncesi önemli ip uçları verildi. Öğrencilerin online takip ettiği yuvarlak masa toplantısına İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Torlak, İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Çaha, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Hocaoğlu, Dünya Gazetesi CEO’su Burcu Kösem, İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Ender Yılmaz, Bahçelievler Belediye Başkanı Dr. Hakan Bahadır, PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, D’S Damat Yönetim Kurulu Üyesi Kübra Orakçıoğlu, Vizyon Koleji kurucu ortağı Abdülkadir Özbek, CEO Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Pak, BTM Genel Müdürü İbrahim Elbaşı, Nil-San Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel, United Group İcra Kurulu Başkanı İlhan Altun ve Ekoteks Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Özdemir katıldı.

Eğitim hayatı boyunca analitik düşünme yeteneği geliştirilmeli

Dünya Gazetesi yazarı Fikret Çengel moderatörlüğünde gerçekleşen yuvarlak masa toplantısında, 8 Ağustos’ta sona erecek üniversite tercih dönemi öncesi, üniversite ve bölüm tercihlerinde bulunacak öğrencilere dikkat edilmesi gereken hususların altı çizildi. Tercih döneminde öğrencilerin kendilerini baskı altına almaması gerektiğini vurgulayan konuşmacılar, tercihlerini yaparken öncelikle mutlu olacakları alanları göz önünde bulundurmaları gerektiğini belirterek, mutlu, kendini iyi yetiştirerek fark yaratan ve sosyal olan gençlerin hangi bölüm olursa olsun bir adım önde olacağı ifade edildi. Yeteneklerini iyi kullanan öğrencilerin üniversite tercihlerine dikkat etmesi istenirken, teorik eğitimin yanında sahada güçlü olan ve ekosistem içinde alan yaratacak okulların ön planda tutulması gerektiği de ifade edildi.

Tercih döneminin son şans olmadığını ve yıl ortasında şartları uyan öğrencilerin aldığı puan doğrultusunda bölüm değiştirebileceğinin vurgulandığı konuşmalarda, iş dünyasının temsilcileri ayrıca kendi tecrübelerinden örnekler vererek öğrencilerin eğitim hayatı boyunca analitik düşünme yeteneğini geliştirmelerini isterken, düşünen, soran ve kendini geliştiren öğrencilerden cesur olmalarını tavsiye etti. Yuvarlak Masa Toplantısı’na katılan uzmanların görüşlerini sizler için kısa kısa derledik.

“Öğrenciler tutkulu olduğu alanı mutlaka keşfetmeli”

Burcu Kösem Dünya Gazetesi CEO’su: “Hep söylüyoruz, eğitim ailede başlar. Üniversitenin çatısı altına girdiğinizde de o eğitim devam etmeli. Yani üniversite eğitiminde öğrencilerle bir arada olmak, etkileşim çok önemli. Dolayısıyla sadece öğretmenlerden alınan eğitim değil, öğrencilerin birbirlerinden aldıkları eğitim ve sosyalleşmenin önemini de iyi kavramak gerekir. Ayrıca gençler ilgisinin olduğu alanla ilgili yetkinlik kazanabileceği, altını doldurabileceği üniversitede öğrenim görmeli. Öğrencilerin üniversite seçerken dikkat etmeleri gereken noktalardan en önemlisi, üniversitenin iş dünyası temsilcileri ile diyaloğu... Rektörünüz iş dünyası temsilcileri ile sizi buluşturabiliyor mu, fikir alışverişinde bulunmanızı sağlayabiliyor mu? Bunlar gerçekten önemli. Çünkü teori dediğimiz şeyi üniversite bize katsa da pratik çoğunlukla farklı olabiliyor. Geçmişte kalırsak, günü yakalamazsak sıkıntı oluyor. Üniversitelerin yapması gereken günceli yakalamak, geleceği tasarlamak, öğrencileri de oraya hazırlamak olmalı. Öğrenciler ise tutkulu olduğu alanı keşfetmeli. Tutkulu olduğunuz alanı keşfetmek size başarının yanında mutluluğun anahtarını da verir.

“Bir an önce uçmak yerine onun için çaba gösterin”

EkoteksYönetim Kurulu Başkanı Nilgün Özdemir: “Adaylara mutlak ve mutlak çok sevdikleri bir işi yapmalarını ben de öneriyorum. İş hayatına tekstil ve hazır giyimde de yıllarca önce başladım. Hiç endişe etmesinler, çalışsınlar. Çalıştıkları zaman kendilerini mutlaka göstereceklerdir. Arkadaşlar geldiğinde CV’den beğendiklerimizi alıyoruz. Üniversite, sanayici iş birliği diyoruz. Yöneticiler tecrübeli eleman talep ediyor olsalar da gençlere fırsat vermek istiyorum. Çalıştırmadığınız insanın tecrübesi de olmaz. Ne iş yaparsanız yapın analitik düşünce çok önemli. Burada matematik devreye giriyor tabii ki ama doğru sorular soracaksınız. Kendinize önce bir sorun: “Ne istiyorsunuz?” İstediklerinizi kendi kendinize cevap verin ve orada başarılı olacağınızdan hiç şüphe duymayın. Bu arada hayatı da sorgulayın. Ne yapmak istediğinizin dışında benim önerim gençlere kesinlikle “Ben buradan mezun oldum. Nasıl kariyer yaparım ve ne ücret alırım” sorularının dışında “Ben nasıl bilgiyle donanırım” kısmına bakmaları lazım. Dolayısıyla tecrübe bu anlamda söylüyor, “Arkadaşlar lütfen bir an önce uçmayı denemeyin.” Onun için çaba göstermeniz gerekiyor. Çok çalışmanız gerekiyor. Yeni fırsatlar her zaman var."

“Çok yönlü beslenmeye ihtiyaç had safhada"

CEO Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Pak: “Gençlerimizde gelecek kaygısı var. Türkiye orta ve uzun vadede gerçekten potansiyeli yüksek bir ülke. Bize düşen o potansiyeli maksimize etmek. Kaygıya dair birçok şey söyleyebilirim ama bu bile bir hedeftir, bir dayanak noktasıdır. Tabii ki sadece Türkiye için konuşamayız, ama geleceğe dair burada süreci nasıl yönetmeliyiz, dediklerinde biraz zamanın ruhunu iyi okumak lazım. Ben Türkiye›nin geleceğini, Türkiye›nin gençlerine çok inanıyorum. Onların yirmi yaşıyla bizim yirmi yaşımız aynı değil.Onların bilgi yükü çok daha fazla.Bunları fırsata çevirecek kendi rotalarını çizebilirlerse bir hedef bir hayal ve bir plandahilindebence çok başarılı olacaklar. Bir de süreç yönetiminde kişisel gelişim çok önemli. Artık bütünselbağlantısallıkdiye bilimin kabul ettiği bir kavram var. Tümevarım ve tümdengelim bilimi geliştiren bir unsurdu. Artık bütün nöronların insan beynindeki etkileşimi gibi bütün konuların birbirine bağlandığı bir yapıyı, yönetiyoruz. O yüzden tek bir alanda değil, çok yönlü beslenmeye ihtiyaç var.

“Üniversite sadece fiziksel mekânlardan ibaret değil”

İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Ömer Torlak: “Üniversite olaylara, olgulara, ilişkilere evrensel bakabilmenin öğreticiyle öğrencinin birlikte öğrendiği mekânlar ve bu öğrenim esnasında da insanların birbirleriyle müzakere ettiği, kendini ifade etmeye çalıştığı, organizasyon yeteneğini geliştirmeye çalıştığı mekânlar. Düşüncenin üretildiği, düşünceden sonuca doğru gidişin sergilendiği ve dolayısıyla bir fikrin ürüne dönüştürülme sürecinin tamamını kapsayan bir mekanizma, bir organizma diyebileceğimiz alan ya da olgu. Tabii artık dijital dünyada bu olguyu sadece fiziksel mekânlara hapsetmek ya da sadece fiziksel mekânlardan ibaret olarak da görmüyoruz. Bugün dünyanın her yerinden pek çok üniversite kendi birikimlerini yine dünyanın çok farklı noktalarındaki insanlara açmış durumda. Üstelik bunların bir kısmında açık kurslar yoluyla katılınan sertifika programları bağlamında gerekli şartlar yerine getirildiği takdirde sertifikasyon da veriyorlar. Biz de tabii İstanbul Ticaret Üniversitesi olarak, dünyanın en güçlü iş dünyası örgütlerinden İstanbul Ticaret Odası’nın kurmuş olduğu bir üniversite olarak, öğrencilerimizi mümkün olduğu kadar onları hayata öğrenciyken hazırlayan bir üniversite olmayı arzu ettik. Bugüne kadar ve bu arzumuzu da daha geliştirerek yürütme çabası içerisindeyiz.”

“Eğitim yüksek lisans ve doktorayla tamamlanıyor”

United Group İcra Kurulu Başkanı İlhan Altun: “Fizik üçüncü sınıftan terk bir arkadaşları olarak adaylarla bu konuşmayı yapıyorum. Daha sonra işletme okudum. Toplam üniversite hayatım sekiz yıl sürdü. Pek de standart yürümedi ama standart yürümesi de gerekmiyor. Başarılı arkadaşlara ihtiyacımızdan daha fazla mutlu arkadaşlara ihtiyacımız var. Sizler başarılı olmak zorunda değilsiniz, ama mutlu olmak zorundasınız. Mutsuz, yaptığı işi ve bulunduğu ortamı beğenmeyen insanlardan başarılı işler çıkmıyor. Doğal olarak mutlu olacağınız mesleği seçmek üzere bu tercihi yapmalısınız. Bu dönemde herkesi dinleyin, büyüklerinizi de dinleyin. Ama böyle tercihlere çok yakın bir zaman kala kendinizi izole edin ve bu kararı siz verin. Ayrıca üniversiteye gidip de kafanızı kuma gömmeyin. Üniversite sizin kişisel gelişiminiz için bir gelişim çarşısı. Yani orada sosyal network yapacaksınız. Mesleki eğitimin temelini alacaksınız. Beraberinde bir hobi edineceksiniz. Bana göre üniversiteyi altı yıllık, sekiz yıllık planlayın. Yüksek lisansı da dahil ederek bir plan yapın. Lisansla ilgili tercihinizi yaparken yine kişisel tecrübelerimden yola çıkarak söylüyorum, ileride yapmak istediğiniz meslek neyse, hangi alanda olmak istiyorsanız, kendinizi nerede mutlu hissediyorsanız o bölümü seçin.

“CV değeri artık dünyada önemli olmaya başladı”

İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Çaha:Üniversiteler derecelendirilmesi yapılırken dünyada belli başlı kriterler var. Eğitimin ve öğretim elemanlarının kalitesi kadar önemli kriterlerden bir tanesi de mezunların iş bulma oranı. Dolayısıyla üniversite nasıl bir öğrenci alıyor? Ona neler yüklüyor? Aslında üniversite eğitimi bir taraftan bir meslek üzerinden bir eğitimdir. Uzmanlık düzeyinde olmasa bile lisans eğitimi öyledir. Esas uzmanlık lisanstan sonra gelir. Üniversite bütün öğrencilere bu disiplin farkı olmaksızın ortak birtakım değerler kazandırır. Disiplin, ekip çalışması, analitik düşünce, sorgulayıcılık, eleştirel düşünce ve tabii bütün bunların sonucunda da yaratıcılık geliyor. Dolayısıyla üniversite öğrenciye bu değerleri yüklediği zaman, öğrenci hakikaten iyi bir eğitim almış oluyor. Öğrenciler üniversitede ana hatlarıyla iki şey alıyor. Biri eğitim ve diğeri de CV değeri dediğimiz şey. Mesela ABD’de yüksek lisans ya da doktoraya başvurduğunuzda CV değerinize de bakılıyor. Yani diploma, not ortalamanız, aldığınız eğitim, dersler ve o CV değeri de üniversitenin sağladığı üniversite ortamı. Kulüp faaliyetleri, gönüllülük çalışmaları, eğitimleri, özel hobiler, bütün bunlar aslında CV’yi öğrencinin doldurmasını sağlayan şey. Tabii ki bu burada da üniversite iş düşüyor.”

“Üniversiteler öğrencilere  kişisel gelişim vizyon katıyor”

Nil-San Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel:  “Türkiye'de aslında ana sorun üretmek değil. Ben sanayiciyim ve 70 ülkeye doğrudan ihracat yapıyorum. Aynı zamanda da bir girişimciyim. Küçük yaşlardan itibaren de çalışıyorum. Aslında Türkiye, katma değerli üretim konusunda kayda değer işlere imza atıyor. Biz dünyayı takip ederken dikey tarım, dijitalleşme, geri dönüşüm, enerji gibi trend sektörler var. Lakin uzun zamandır Türkiye'nin değişmeyen bir sorunu var. Biz maalesef markalaşamıyoruz. Bir sanayici rafa koymadığı üründen para kazanamaz. Maalesef biz orada sürümden kazanma yoluna gidiyoruz. Her ne iş yaparsak yapalım, öncelikle bizlerin marka olabilmesi lazım ve burada üniversitemize veya gençlere düşen bir seçim yaparken üniversiteyi seçerken alanında uzman, başarılı olacağı, mutlu olacağı, kendini geliştirebileceği bir bölüm seçmesi gerekiyor. Biz ise genelde “Puanımız nereye tutuyor, okulu bir an önce nasıl bitiririz?” kısmına odaklanıyoruz. Üniversitelerin en önemli özelliği onlara kişisel gelişim ve bir vizyon katabilmeleri. Endişe, ekonomik kriz, bunlar konuşa konuşa daha da büyüyor. Her şey aslında psikolojiyle başlıyor. Ben öğrencilerimizin okumayı sevmesini diliyorum. Bu sayede psikolojik anlamda krizi yönetebilirler."

“Adaylar seçimlerini mizaçlarına göre yapmalı”

Vizyon Koleji Kurucu Ortağı Abdülkadir Özbek:“Üniversite tercihinde bulunacak öğrencilerin başlıca düştüğü hatalardan bir tanesi, bölüm seçerken ailenin etkisinde kalmaları. İkincisi eşten dosttan duyduklarıyla hareket ediyorlar. Ama bizim bir mizacımız var ve mizacımıza uygun meslekler seçmezsek ömür boyu mutlu olamıyoruz. Dolayısıyla tercih yapacak arkadaşlara en önemli tavsiyem mizaç özelliklerini iyi tanımaları. Bunun için Enneagram teorisisinden yararlanabilirler. İkincisi de “Akış Teorisi” diye bir teori var. Mutluluk bilimi olarak ifade edilen, Mihaly Csikszentmihalyi’nin ortaya koyduğu bir şey. Siz ne için yaratılmışsanız o iş size kolay kılınmıştır. Üçüncü tavsiyem özellikle üçüncü ve dördüncü sınıfta okutulan ders kitaplarını bir incelesinler, bir okumaya çalışsınlar. Oradaki kavramlar, oradaki söylenilenler, ilgilerini çekiyor mu? Özellikle bir ve ikinci sınıf genel genel derslerin okutulduğu sınıf seviyeleri oluyor. Dört yıllık veya daha üstü fakültelerde ama üçüncü sınıftan itibaren o mesleğe dair, o branşa dair dersler okutuluyor. Dolayısıyla o kitapları bir karıştırsınlar. İlgilerini çekiyor mu? O dersleri okurken eziyet mi çekecekler yoksa zaman nasıl geçecek anlamayacaklar mı? Son tavsiyem ise hayallerindeki mesleği icra eden bir insanla mutlaka gidip konuşsunlar.

“Yönteme sahip olmak girişimciye avantaj sağlıyor"

Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM) Genel Müdürü İbrahim Elbaşı: “Girişimcilik için bir tercihte bulunmak isterseniz diye sorulacak olsa ben temel bilimleri söylerim. Burada temel bilimlerde öne çıkan şeyler genellikle hayatın temelini genelini insanı anlamaya yönelik konular oluyor. Girişimcilik anlamında bir fikir size görünmüş olabilir. Fakat bunu uygulama iradesi gösterebilmek için veya bu uygulama iradesinin hemen akabinde oluşacak ekiple sürdürülebilirlik argümanlarını dizilmek açısından, buna ilişkin yöntemleri kurgulamak gerekiyor. Sadece fikrin size vuku bulması değil, aynı zamanda bunun bir yönetimini içeriyor. Bunu bilmeniz için işletme okumanıza gerek yok, ama işletme artı yöntemler katıyor. Tıp okusanız da matematik okusanız da buna ilişkin yöntemler var. Hatta daha mesleki özellikle iki senelik dediğimiz o mesleki eğitimleri veya bölümleri de tercih etseniz gene buna ilişkin konular var. Bir üniversite tercihi tarafında mutlulukla ilgili bir fakülte olsa hepimiz oraya gideriz. Dolayısıyla bir hedeften ziyade sizin orada edinmek istediğiniz o yöntemler, o mesleki yeterliliğe dair o argümanları edinip ama bunun biraz daha kavramsal geçmişine, tarihsel gelişimine bakılması gerekiyor.”

“Öğrenci arkadaşlara tıbbı seçmelerini öneririm”

Bahçelievler Belediye Başkanı Dr. Hakan Bahadır: “Ben Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Yine aynı yerde ihtisasımı yaptım. Ama bunun yanında AK Parti kurulduğundan beri parti üyesiyim. Sonunda nasip oldu, belediye başkanı olduk. Tabii ki hekimlik güzel bir sanat. Yeniden dünyaya gelirseniz ne olmak istersiniz diye sorsalar yine hekim olmak isterim. Her meslek kutsaldır ama, hekimlik en kutsal mesleklerinden birisi. Hekimlik yıllardır yani dünyanın yaratıldığından beri insana faydalı olmak adına yapılan bir sanat. İnsanı iyi etme, mutlu etme, onu daha uzun yaşatma, insanlara yardımcı olma sanatı. Siyaset aslında hekimlikten uzak değil. Anayasa değişiklikleri yapılırken avukat arkadaşlar daha çok milletvekili oldu. Kıskandım ve dedim birazcık da tıpçı arkadaşlar yok mu? Şimdi mesela Tuzla Belediye Başkanımız ve Bakırköy belediye başkanımız doktor. Yanılmıyorsam herhalde üç tane hekim var. Farklı partiden de olsa hekimlerin siyasette oyması iyi bir şey. Mecliste de hekimlerin sayısı artıyor. Bu farklı bir akış açısının getirdiğini düşünüyorum. Ben öğrenci arkadaşlara tıbbı seçmelerini özellikle öneririm. Tıp gibi bir dal yok, yani ölmeyecek bir meslek. Teknolojiye de çağa da, uzaya da aklınıza gelecek her şeye ayak uyduran bir dal.”

"Sanayicilerin elini taşın altına koyması gerekiyor"

İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Ender Yılmaz: “Öğrenci ve eğitim deyince başka bir yere evriliyoruz. Gelişimimiz için Ar-Ge üretimimizin en temel noktaları yetişmiş mühendisler ve üniversitelerin ortak çalışmalarından geçiyor. İstanbul Sanayi Odası’nda 41 okulumuz var. Çocukları meslek lisesiyle hayata hazırlıyoruz. Lakin eğitim kalitesinin yukarı çekilmesi gerekiyor. Bunun için sadece devlete bırakmadan hepimizin elini taşın altına koymamız gerekiyor. Biz sanayiciler ise lise seviyesinde taşın altına elimiz koymaya başladık. Uzun senelerdir teknoparklarla ilgili ortak girişimlerimiz var. Ama bahsettiklerim İstanbul Sanayi Odası’nı bağlamayacak. Benim söyleyeceklerim 66 yıllık bir sanayi işletmesine sahibiz, bir aile işletmemiz var. Ama bir eleştirim var. Teknoparklar güzel fakat sadece IT ile bu işler yürümez. Oradaki arkadaşlara, müdürlerime de söylüyorum. Hep IT üzerine odaklandılar. Tamamen IT, tamam dünyanın geleceği belki IT ama hayat IT ile yürümüyor. Ekmek fırınında ekmeğin çıkması için çalışanlara ihtiyaç var. Hep bilgisayar temelli diye bir şey yok. Yani orada da öğrencilerin mekanik akşamlara ve benzeri alanlara yönlendirilmesinde fayda var."

“Bir ülkenin olmazsa olmazı eğitim ve üretim”

Plastik Sanayicileri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz: “Zamanında üniversite sanayi iş birliği konusuna çok çok önem verdik. İhracatçı birliklerinde olsun, diğer sivil toplum kuruluşlarımızda olsun çok değer verdiğimiz, önem verdiğimiz bir konuydu. İstediğimiz noktaya geldik mi? Gelemedik diyelim ki, biraz daha bu konuyu da konuyla ilgilenen kişiler biraz daha bu konuda dursunlar. Baktığımız zaman özellikle üretimde şimdi farklı bir jenerasyon yetişiyor, yetiştiriyoruz. Bir ülkenin olmazsa olmazı eğitim ve üretim. Üreteceğiz. İyiyi üretmek için de katma değerli üretimi yapmak için de ne yapacağız? Eğiteceğiz. Eğitmemiz lazım. Öğrencileri eğiteceğiz. Onların ama bir taraftan da haklarını da vereceğiz. Eğitimi verirken bir taraftan da onları çok iyi gözlememiz, onlara çok değer verdiğimizi hissettirmemiz gerekiyor. Şimdi katma değeri önem verdiğimizi söylüyoruz. Tüm dünya gelişmiş olan tüm dünya ülkeleri artık katma değerli üretime doğru geçiş yapıyorlar. O zaman, eğitimin önemi bir nebze daha ortaya çıkmış oluyor. Bu noktada yapacağımız en önemli şey akademisyenlerle beraber, üniversite sanayi iş birliğini devam ettirmek. ”

“Öğrencilerde geleceğe yönelik bir kaygı var”

D'S Damat Yönetim Kurulu Üyesi Kübra Orakçıoğlu Kazan: “İstanbul Teknik Üniversitesi’nde hep İTÜ’lüyüz deriz. Çok farklı bir bölümde okuduk. Kışları Türkiye’de yazları ABD’de çift diplomalı hem de çok yoğun olan bir programdı. İnanın okurken hiçbir şey anlamamıştık. Ben öyleydim açıkçası. Yeter ki mezun olayım, ama çok farklı olduğunu da yıllar itibarıyla hissediyordum. Ben üniversite hayatı bittikten sonra iş hayatına atıldığımda üniversitenin çok faydasını gördüm. Hep farklı farklı vakalarda, analizlerde bizim yaşadığımız o tecrübeler, hocaların anlattığı o farklı deneyimler, konuşmalar gerçekten de bende oturmuştu. Ben akademik hayatı çok seviyorum ve sonrasında yine ABD’de diğer üniversitemde MBA yaptım. Şimdi bazı üniversitelerde çeşitli dersler veriyorum. Onun dışında da öğrencilere mentörlük yapıyorum. Kariyer hayatlarıyla ilgili ve benim gördüğüm açıkçası üniversite öğrencilerinde geleceğe yönelik hep bir kaygı var. Nitelikli üniversitelerde okuyorlar fakat öğrencilerin bir kaygıları var. Gelecekte ne yapacağım diye düşünüyorlar. Halbuki çok başarılılar. Bence onların ellerinden tutmak gerekiyor."