'Başarılı olan sanayiciler belediye başkanı olmalı'

Belediyelerin çoğunluğunu verimlilikten ve ekonomik potansiyeli hayat geçirmekten uzak politikalar sergilediğini vurgulayan OSBDER Başkanı Tuncay, belediyelerin kapısının başarılı sanayicilere açılması çağrısı yaptı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Seren GÖKÇE

ANKARA - Organize Sanayi Bölgeleri Derneği Başkanı Hüseyin Kutsi Tuncay, kent kaynaklarının büyüme, kalkınma, üretim ve istihdam için kullanılması gerekliliğinin altını çizerek, parti başkanlarına, "Başarılı sanayicileri belediye başkanlığı için siyasete davet edin" çağrısında bulundu. Yeni dünya düzeninde büyüme ve istihdam odaklı yerel politikaların öne çıktığını vurgulayan Tuncay, "Belediyelerimizin çoğunluğu verimlilikten ve ekonomik potansiyeli hayat geçirmekten uzak politikalar sergiliyor. Bütün dinamiklerin ekonomiye kazandırılması için belediyelerin kapısı başarılı sanayicilere açılmalı. Ancak o insanlar bu sistemi verimli hale getirebilir" dedi.

Üreticinin işçi bulamama sıkıntısına da değinen Tuncay, "Şu an istesiniz 7 tane kurumdan sosyal yardım alabilirsiniz. 7 tane kurumdan ve her birinden 100-150 lira yardım alan birisi neden çalışsın ki? Zaten aldığı, benim verdiğim maaşa denk geliyor. Dışardan sigortalı olabiliyor. Ben senin cebinden aldığım parayla geçimimi sağlıyorsam niye çalışayım ki? Türkiye nüfusunun yüzde 12'si işsiz. Yüzde 8'i de sosyal yardım alıyor. 700 bin kişi demek. Korkunç bir rakam" diye konuştu. Tuncay Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ve arkadaşımız Seren Gökçe'nin sorularını yanıtladı.

OSTİM yönetimi offset uygulaması için tam anlamıyla yanıt alamıyor. Sizin düşünceniz nedir ?
Sivil offset Türkiye için gerekli. Dışa bağımlılığı azaltmamız, istihdam sağlamamız, verimliliği artırmamız için bu uygulama için devleti zorlamalıyız. Son raylı sistemlerde Çinliler dedi ki ben yüzde 51 kapsamındaki sistemi karşılayamıyorum. Bakanlık bunun üzerine yüzde 51 olmasın yüzde 30 yapalım dedi. OSTİM yüzde 51 şartını koydurabilmek için çok direndi. Biz niye kendi kaynaklarımızla bunu yapmıyoruz dedi. Bu konuda Başkan Orhan Bey her ne kadar ticarettten gelse de, üretimde bir şeyler yapmak için çok direndi, ama bir tek OSTİM'in direnişiyle olmuyor, herkes destekleyecek.

OSTİM yönetimi neden destek bulamadı?
OSTİM'in yapmak istediğini örnekle anlatayım. Çocukluğumuzda Ankara'da Türk Traktör fabrikası vardı. O tek fabrika önemli ölçüde yan sanayi geliştirdi. Karbüratör kapağını kim yapar? Dedi. Ben yaparım dedim. Beni eğitime tabii tuttu, onun malzemesini temin edip sana verdi. Nasıl işleyeceğin konusunda eğitti. Onun tezgah yatırımını yaptırttı sana. Ankara'da bu sayede birçok insan yetiştirdi. Benim arkadaşım Türk Traktör'ün yağ çubuklarını ve karbüratör mekanizmasını yapardı. Kendisinin Ati Sanayi'de küçük bir atölyesi vardı. Yanına ne zaman gitsem muhakkak Türk Traktör'den birileri orda olurdu. Sebep, bunun gümüş kaynağını şöyle yapacaksın, burasını böyle yapacaksın. yani adam malzemeyi denetler ve denetleyerek yaptırır, alırdı. Bu sayede önemli bir üretim potansiyeli yarattı Ankara'da Türk Traktör. Ankara'da şu anda savunma sanayi gelişiyorsa bu gelişimin ana sebebi o gün o insanların eğitilmesi ve kendi altındaki çırakları o bilgi doğrultusunda eğitmesidir. Şu an piyasadaki ustaların büyük çoğunluğu Makina Kimya'nın ve Türk Traktör'ün iş verdikleri firmaların çırakları. Şimdi metro malzemeleri hatırlansın hep söylüyoruz Ankara'nın kaynağını kullanıyoruz. Ankara'daki sanayicinin cebindeki parayı kullanıyoruz. Kamu kaynağı yok kullandığımız kaynaklar içerisinde.

Yerli sanayinin gelişimi özelde de bir şeyler yapılabilir mi?
Tabi ki. Mesela Anadolu OSB olarak altyapı ihalesi gerçekleştirdik. İhalede müteahhitlere, ihale bedelinin yüzde 10'u kadar mal alımını Ankara'daki OSB'lerden yapma şartıyla ihaleyi kazanan firmayı, hak edişi alabilmesi için, yaptığı alımların yüzde onunu Ankara'daki OSB'lerden yapmaya zorladık. Müteahhitler önce bu şarta itiraz etti. Sonra, "8 şantiyem var, o şantiyelere yaptığım alımları kabul eder misiniz?" şeklindeki önerilerini kabul ettik. Sonrasında ilginç bir gelişme oldu ve ihaleyi kazanan firma, tüm alımlarını Ankara'daki OSB'lerden yapmaya başladı. İhaleyi kazanan firma kullandığı ürünlerin Ankara'da da üretilebildiğini, en önemlisi kârını artırabildiğini gördü. Yani küçücük bir şart her iki tarafı da mutlu etti. İhale şartnamesine böyle bir şart koymasaydık, ihaleyi kazanan firma birkaç üründe ithal ürün seçimine devam edecekti ve yanı başındaki üretimden haberdar olmayacaktı. Bütün ihalelerde bu şartın uygulanması farkındalık ve yerli üretime katkı sağlayacaktır.

Bu tür uygulamalar yapmak çok mu zor? 
Zor değil. Ekonomi sıcak parayla beslendiği için tembel bir toplum oluyoruz. Devletin 300-350 milyar dolar borcumuz var. İki yüz milyar dolar kadar da özel sektörün borcu var. Şimdi sistem dönmüyor, sürekli borç bulacaksın ki ya da birşeylerini satacaksın, sistemi öyle döndürebilesin. Bu nereye kadar gider? Biz onun için ısrarla bu üretim modelini savunuyoruz. Biz bankadan kredi aldığımız zaman her 3 ayda bir bilançomuzu veriyoruz. Her yıl kapanışları götürüyoruz. Adamlar bakıyor ne oldu ne bitti. Kârlılık oranın ne para kazanıyor musun? Bu devlet için de geçerli. Bize o 300 milyar doları boşuna vermediler, muhakkak karşılığında teminatlar alındı, sözler alındı. Peki şunlar benim borcum offsetle teknolojimi geliştireceğim sonra ödeyeceğim borcumu desek. Sen bana para versen böyle bir mazeret kabul eder misin? Türkiye'de offset anlaşması işlemiyor. "Benden bu parayı alıyorsun karşılığında da sende benden şu sanayi ürünlerini alacaksın" dedik. İşliyor mu peki? Hayır. OSTİM bağırıyor offset offset diye. Adamlar uçak alıyor, senin karşılığında birşeyler vermen gerekiyor, ama dönüyor bizim sanayimiz şu anda ürettiğinin yüzde 80'ini ithal girdiyle yapıyor. Yani Amerikalı senle ofset anlaşması yaparken senin ürettiğin malın yüzde 80' inin ithal mal olduğunu bilmiyor mu? Bu malın yüzde 70'i Uzakdoğu malı, ben bu malı almam diyor.

Ne yapmalılar peki?

[PAGE]

Ne yapmalılar peki?
Dünya küreselleşti. İç pazarımıza bakmamıza gerek yok, nerde ucuz bulursan oradan alacaksın. Mesela ağaç üretmeye gerek yok, yetişmiş ağacı İtalya'dan Almanya'dan getireceksin! Kazancın bu giderleri karşılayacak durumda değilse tıkanıp kalacaksın. Ankara-Eskişehir yolundaki çiçekler Almanya'dan TIR'larla geldi. Sanki bizde papatya yetişmiyor. Biz 75 milyon kaynak kullandık Anadolu Organize Sanayi Bölgesi için. Şimdiki yapı 17 yıllık bir emeğin sonucudur. Tırnaklarla kazıyarak para topladık. Bir sanayi bölgesi yaptık. 350 hektar yaklaşık sahip olduğumuz alan. Bunun 310 hektarı planlanmış vaziyette. Alt yapısını yaptık, elektrik tesisatını yaptık, suyunu doğalgazını getirdik. Bir yatırımcının ihtiyaçlarını karşılayacak şeylerin yüzde 95'ini öz kaynaklarımızla karşıladık. Harcadığımız para 75 milyon lira. Peki bu Ankara Söğütözü'nde belediye kaynaklarıyla yapılıp yıkılan çelik kafes binasına toplam ne kadar gitti biliyor musunuz? Bu paralar nerden çıkıyor ve bunu neden kimse sorgulamıyor?

Belediye kaynakları üretim için mi kullanılmalı?
Ankara'da binlerce işsiz var mı? Yüzbinlerce öğrenci staj imkanından mahrum mu? Biz bunun 30 binine iş bulmuşuz. Belediyeler ise elindeki kaynağı keyfi kullanıyor. Biz bir sanayi bölgesi oluştururken 15 bin kişiye istihdam sağlayacak diyoruz. Anlı şanlı protokoller yaptık, belediye OSB'leri destekleyecek diye. Her OSB'ye yılda 1 milyon lira kaynak ayıracağım dedi belediye. Oradaki altyapıları bir an önce yapalım ki çarklar çalışmaya başlasın, istihdam yaratılsın, üretim artsın, cari açık kapansın diye. Öyle bir misyon üstlendiğini söyledi düzenlenen törende büyükşehir belediyesi Ankara'da. Sonuç yok.

Dört OSB tamamen devreye girdiğinde 600 bine yakın istihdam gerektiğini söylüyorsunuz. Nereden bulacaksınız bu kadar işçiyi?
Sosyal yardımlar nedeniyle işçi bulamıyoruz. Devlet muhakkak ki ihtiyacı olana destek oluyor. Devlet olmanın genel kurallarından biridir bu. Ama şu an siz istesiniz 7 tane kurumdan sosyal yardım  alabiliyorsunuz.7 tane kurumdan ve her birinden 100-150 lira yardım alan birisi neden çalışsın ki? Bu benim verdiğim maaşa denk geliyor. Dışardan sigortalı olabiliyor. Çalışabilecek durumdaki birine sosyal yardım adında yardım yaparsanız o adamları bir daha çalıştıramazsınız. Türkiye nüfusunun yüzde 12'si işsiz. Yüzde 8'i de sosyal yardım alıyor. Korkunç bir rakam yüzde 8. Yetmiş milyonun yüzde 8'i. Gelişmiş
ülkelerde de bu böyle ama. Gelişmiş ülkelerde farklı. Gelişmiş ülke sanayi devrimini tamamlamış. Oysa sen daha az gelişen bir kapsamdasın.

Bu konularda ilginizi çekebilir