'Henüz normalleşmeden bahsedemeyiz'
İSTANBUL - ING Bank Baş Ekonomisti Sengül Dağdeviren, global piyasalarda son dönemde göreli olarak güçlenen iyimserliğin ve artan risk iştahının arkasında temel olarak eylül ayında Atlantik'in iki yakasından beklenen yeni parasal destek paketleri olduğunu iddia etmenin çok yanıltıcı olmayacağını bildirdi.
Bankanın aylık değerlendirme bülteninde, Baş Ekonomist Sengül Dağdeviren'in Ağustos ayında dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri ve gerçekleşmeleriyle ilgili görüşlerine yer verildi.
Global piyasalarda son dönemde göreli olarak güçlenen iyimserliğin ve artan risk iştahının arkasında temel olarak Eylül ayında Atlantik'in iki yakasından beklenen yeni parasal destek paketleri olduğunu iddia etmenin yanıltıcı olmayacağını belirten Dağdeviren, "Tabii Eylül'de Avro Bölgesi'nde borç sürdürülebilirliğine dair çözümün merkezinde yer alan Avrupa İstikrar Mekanizması'nın Almanya'da verilecek mahkeme kararının ardından gecikmeli de olsa hayata geçmesinin beklenmesi de büyük önem taşıyor. Nitekim İspanya tahvil faizlerinin hala yüzde 7'ye yakın seyrettiği bugünlerde, Avro Bölgesi'nin geleceği hala alınacak kritik politik kararlara bağlı" ifadelerini kullandı.
ING Baş Ekonomisti Mark Cliffe'in son değerlendirmesinde tanımladığı "küresel finansal krizin mutasyona uğramaya devam ettiğini" ve "politik risklerin ekonomik risklerden hala daha yüksek" olduğuna işaret eden Dağdeviren, henüz "normalleşmeden" bahsetmenin mümkün olmadığını dile getirdi.
Artan buğday fiyatları...
Global ekonomide büyümenin belirgin olarak yavaşladığı ve kırılganlığını koruduğu bir dönemde bölgesel kuraklık nedeniyle artan buğday fiyatlarının özellikle gelişmekte olan ülkeler için yeni bir risk unsuru olmaya aday göründüğünü vurgulayan Dağdeviren, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nitekim Türkiye'de de gıdanın enflasyon üzerinde ciddi belirleyiciliği var: Temmuz sonu itibarıyla yüzde 9,07'ye yükselen yıllık TÜFE artışının 2,42 puanı (yüzde 27'si) gıda-içecek grubundan geldi. Ayrıca TCMB araştırmalarından yurt içi buğday fiyatlarının her ne kadar göreli daha az oynaklığa sahip olsa da yurt dışı fiyatları izlediğini, bunun da temmuz sonu itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 10,1 düzeyinde bulunduğu işlenmiş gıda grubunun önemli bir kısmını oluşturan ekmek tahıl grubu üzerinden tüketici enflasyonuna bir yıllık bir zaman dilimi içinde yansıdığını biliyoruz. Son Enflasyon Raporu'nda da Türkiye'de tarımsal ürün fiyatlarının dünya ortalamasının üzerinde seyrettiğini ve yapısal unsurların fiyat gelişmelerinde etkili olduğunu vurgulayan Merkez Bankası, "Emtia fiyatlarından kaynaklanan risklerin gerçekleşmesi halinde, geçici fiyat hareketlerine tepki vermeyeceğini, ancak beklentilerin ve fiyatlama davranışlarının kalıcı olarak bozulmasına müsaade etmeyeceğini" belirtmişti. Dolayısıyla yakın dönem mevcut emtia fiyatlarının artış eğiliminin daha da güçlenmediği bir senaryoda para politikaları üzerinde etkisi sınırlı olacaktır. Bu ortamda ağustosun ilk yarısı itibarıyla küresel gıda fiyatlarındaki artışın temmuza göre ciddi anlamda ivmelenmediğini dikkate alarak enflasyon beklentilerimizde bir değişiklik yapmadık."
"2012 yılı bitkisel üretimin birinci tahminlerini izlemek gerek"
Büyüme konusunda güçlü dış kaynak girişinin ve Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin ağustos başı itibarıyla 88 milyar dolarla Eylül 2011 seviyelerine, altın dâhil 103 milyar dolarla ise tarihsel rekor düzeye ulaştığını dikkate alarak bu yıl büyümenin yüzde 3 ile yüzde 4 arasında olacağı öngörülerini koruduklarını ifade eden Dağdeviren, hazirandaki sanayi üretimi ve temmuz ayı öncü göstergelerinin büyümede bir ivmelenmeye işaret etmediği bir ortamda, yıllık büyümenin bu aralığın hangi ucuna yaklaşacağını 4. çeyrekteki dış konjonktürün belirleyeceğini aktardı.
Bültende, enflasyon konusunda; petrol fiyatlarındaki artışın devam edip etmeyeceğini ve 31 Ağustos'ta TÜİK'in açıklayacağı 2012 yılı bitkisel üretimin birinci tahminlerini izlemek gerektiğine işaret eden Dağdeviren'in şu görüşlerine yer verildi:
"Bu grubun endeks içindeki ağırlığı yüzde 26,2. Son açıklanan TÜİK Hanehalkı Tüketim Harcaması araştırmasına göre 2013 yılında (önceki yıllardaki eğilime paralel olarak: 2005'te gıdanın ağırlığı yüzde 29,4 idi) bu ağırlığın yüzde 0,5 ile yüzde 1 puan arasında düşmesi mümkün. Ama bu düşüş gerçekleşse bile endeks içinde en yüksek ağırlığa sahip grup olarak kalmaya devam edecek. TCMB'nin 2010 Ekim Enflasyon Raporu'nda yer alan araştırmaya göre uluslararası buğday fiyatlarında lira cinsinden yüzde 10'luk bir artışın ekmek ve tahıllar grubu fiyatlarına yansıması yüzde 1,9 oluyor. Bunun TÜFE'ye birincil etkisi de yaklaşık yüzde 0,10 puan. Yurt içi buğday fiyatlarındaki yüzde 10'luk artışın ekmek tahıl fiyatlarına etkisi ise yüzde 4,6 puan. TÜFE'ye birincil etkisi de yüzde 0,25 puan. Tarımsal üretimde bilgi eksikliği, aracıların fazlalığı, kamu destek politikalarındaki belirsizlik/dalgalanmalar, üretim yoğunlaşması, ithalat kısıtları gibi"