'İyi yönetilmeyi istemek insanlık hakkı'
22. Kalite Kongresi'nde konuşan KalDer Başkanı Hamdi Doğan, "Başarı da ıslık çalarak eller cepte yürüyebileceğiniz bir yolculuk değildir" dedi
İSTANBUL - KalDer ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) iş birliği ile düzenlenen 22. Kalite Kongresi bugün yapıldı. İstanbul Kongre Merkezi'nde "Mükemmelliği Paylaşmak" temasıyla düzenlenen kongrenin açış konuşmasını KalDer Başkanı Hamdi Doğan ve TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz yaptı. Kürsüye ilk gelen Doğan oldu. Doğan, mükemmelliğin dalgaları yakalamak olduğunu, pek çok kuruluşun dalgaları yakalayamadığı için varolmayı sürdüremediğini anlattı.
Bunun bazen teknolojiyi ıskalamaktan, bazen küreselliği es geçmekten, bazen işletme körlüğünden; kısaca değişimi kaçırmaktan kaynaklandığını aktaran Doğan, mükemmeliğin müşteri odaklı olmak olduğunu kaydetti.
Hedeflerin bireyleri sınırlamak için değil, aşmaları için konulduğunu vurgulayan Doğan, başkaları izlenerek lider olunamayacağını belirterek, "Mükemmel doğulmaz, mükemmel olunur. Yaratıcılığı özendiren, sürdürülebilirliği kollayan model; müşterilerin, paydaşların ve toplumun mennuniyetini sağlayan bir sonuçlar kümesi ile başarıya doğru yönlendirir. Zaman zaman anlatımlarda ve uygulamalarda bu sürecin zorluğuna değinilir. Bence zorluk ne zaman ne yapacağını bilmemektir. Ancak başarı da ıslık çalarak eller cepte yürüyebileceğiniz bir yolculuk değildir. Mükemmellik, performansları sürekli ölçerek iyileştirmektir. Mükemmellik işletmenizi fit kılmaktır. Kıyaslama ve yenileşim fırsatlarını kollamaktır" dedi.
'Katılımcılık sadece oy atma değildir'
İyi yönetilmeyi istemenin bir insanlık hakkı olduğunu söyleyen Doğan, iyi yönetişimin vatandaşın hoşnut olduğu yönetim olduğunu belirterek, "Katılımcılık, politika ve stratejilerin oluşturulmasında, uygulama ve denetleme süreçlerinde katılım olarak değerlendirilmelidir; sadece oy atarak görevini yapmak olarak algılanmamalıdır" diye konuştu.
Söz konusu bu katılımın bireylerin ve sivil toplum kuruluşlarının süreçlerde yol alarak katkı sağlamaları ile mümkün olabileceğini aktaran Doğan, katılımcılığı sağlamanın aslında bir kültür değişimi olduğunu dile getirdi. Doğan, bu süreçte kamu kurum ve kuruluşlarının katılımcılığa yönlendirilmesi kadar, vatandaşların ve STK'ların da sürece hazırlanmaları gerektiğini ifade etti.
'Bilgiye ulaşma lütuf değildir'
[PAGE]
'Bilgiye ulaşma lütuf değildir'
İyileştirmenin önemli yollarından birinin de şikayetçi olmak, eleştirme yoluyla yapılan katkı olduğuna dikkati çeken Doğan, "Daha sonra yapıcı önerilerle iyileştirmenin, gelişmenin yolu açılacaktır. Bu, toplam kalite yönetiminin en önemli süreçlerinden biridir. Katılıcımlık aslında çift taraflı işleyen bir ilkedir. Vatandaşın sessiz kalması veya kendini ifade etme ortamını bulamaması her iki tarafın da sorumluluk duyarak geliştirmesi gereken bir süreçtir. İyi yönetişimin ve pek çok demokrasinin önündeki en önemli engellerden birisi de budur. Bu çabaların gösterilebilir olması için 2 temel unsur vardır. Bunlardan birisi bilgiye ulaşma hakkıdır, ikincisi ise bilgiyi kullanabilme hakkıdır. Günümüzde bilgiye ulaşmanın bir lütuf olarak değerlendirilmesinden çıkılarak, bir hak olarak kullanılır hale gelmesi, bunun da önem ve önceliğini bir kez daha vurgulanmıştır" dedi.
'Hesap verme zorunluluktur'
İyi yönetişimin temel noktalarından birisinin de hesap verilebilirlik olduğunu belirten Doğan, "Şahısların veya kurumların yaptığı işler ve işlemlerden dolayı başkalarına açıklama yapma gerekliliği iyi bir kamu yönetimi için zorunluluktur. Hesap sorabilirlik hakkı en az, hatta hesap verilebilirlik ilkesinden daha önemli bir uygulamadır ve önemli bir araçtır. Demokrasi için zorunlu bir süreçtir. Kamuda verimlilik ve etkinlik kavramlarını yalnızca mali boyutuyla değil, yapılan her türlü faliyette gereken performansın karşılanması, karşılanmadığı takdirde bu gibi durumlarda geçerli nedenlerle açıklanabilmesi gerekir. Performans kamunun ölçmesi gereken temel kriterlerden biridir" diye konuştu.
'Tüm kurumlar mükemmelliği hedeflemeli'
[PAGE]
'Tüm kurumlar mükemmelliği hedeflemeli'
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz da mükemmelliği tüm paydaşları ile paylaşan şirketlerin uzun vadede daha kazançlı çıkacağını belirterek, "Uluslararası rekabette hepimiz aynı gemide yol alıyoruz. Tüm kurumlarında mükemmelliği hedefleyen bir Türkiye ancak rakiplerinden sıyrılarak rekabetçilikte üst sıralara yükselme şansını yakalayacaktır" dedi.
Şirketlerin sadece işlerini yaparak ayakta kaldıkları günlerin geride kaldığına dikkati çeken Yılmaz, "Şirketler temel faaliyetlerinin yanı sıra tedarikçilerinden müşterilerine, liderlerinden çalışanlarına, iş süreçlerinin her seviyesinde mükemmelliği yakalamak zorunda. Çünkü artık bu anlayışı içselleştiren, müşteri odaklı yaklaşımı benimseyerek tüm paydaşları için değer yaratmayı hedefleyen, aynı zamanda tüm süreçlerinde yenilikçiliği ve verimliliği ön planda tutan şirketler küresel rekabette öne geçiyor. Günümüz iş dünyasında mükemmellik tanımı, üretilen ürün veya hizmetin mükemmelliğinin ötesinde bir kavram olarak müşteriler için değer yaratmak, yarınlar için sürdürülebilir bir gelecek sunmak, inovasyon ve yeniliği teşvik etmek, işbirlikleri yaratmak gibi birçok farklı unsuru kapsayacak şekilde ele alınmakta" dedi.
KOBİ ve kadın vurgusu
Yılmaz, KOBİ'lere ve kadın istihdamına özel bir önem verilmesi gerektiğine inandığını dile getirerek, ülkede işletmelerinin yüzde 95' inden fazlasının KOBİ'lerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda KOBİ'lerin ihtiyaçlarının belirlenerek teknolojiyi kullanmalarının ve yenilikçiliğin teşvik edilmesinin Türkiye'nin rekabetçiliği açısından önem arz ettiğini kaydetti. 2023 yılında dünyanın en büyük 10. ekonomisi olmayı hedefleyen Türkiye'nin, kadınlarını ekonomik güce ortak etmeden gerçek anlamda gelişmiş bir ülke olmasının beklenemeyeceğini dile getiren Yılmaz, "Nüfusumuzun yarısını oyunun dışında tutarak güçlü, kalkınmış bir ülke haline gelmenin mümkün olmadığını anlamalı ve kadınların iş hayatındaki başarı hikayelerinin sayısını artırmak ve konumlarını güçlendirmek için strateji geliştirmeliyiz" dedi.