(10:00)"Gemi inşa sanayi önemli bir seviyeye geldi"

(10:00)"Gemi inşa sanayi önemli bir seviyeye geldi"

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Türk gemi inşa sanayinin dünyada herkesi kıskandıracak, dikkatlerini çekecek önemli bir seviyeye geldiğini vurgulayarak, "Türk iş gücünün, Türk girişimcisinin, Türk insanının bu kadar iş kapasitesine sahip olması, dünyanın önemli üretim merkezlerinden biri haline gelmesi acaba bizim dışarıdaki rakiplerimizi korkutuyor veya ürkütüyor mu veya onları harekete mi geçiriyor?" diye sordu. Deniz Ticaret Odasının Haziran ayı Olağan Meclis Toplantısı'nda tersaneler konusu ele alındı. Çağlayan, gemi sanayi sektörünün 2013 yılında yakalamayı hedeflediği büyümeyi 2007 yılında yaşadığını belirterek, "Aslında prematüre bir doğum olmuş, kötü mü olmuş? Hayır, çok da iyi olmuş. Bugün bu sektörde 3 milyar dolarlık dış ticaret hacmi yakalanmışsa, bu sektörde 40 binin üzerinde insan çalışıyorsa, ciddi anlamda bir katma değer yaratılıyorsa, Türkiye dünyanın 6. büyük gemi inşa sanayi ülkesi olmuşsa, bu ülkenin bir ferdi olarak ben bundan şeref duyarım" diye konuştu. Gemi sanayi sektöründeki bu ani büyümenin beraberinde birtakım sorunlar getirdiğini belirten Çağlayan, bu sorunların da bir an önce çözülmesi için hep birlikte çalışılması gerektiğini söyledi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Çağlayan, şunları kaydetti: "Bu sektör, birilerinin gözünü korkutmuş bir sektördür. Evet bu sektörün eksiklikleri, problemleri var. Tabii ki işveren çalıştırdığı işçinin sonuna kadar her türlü hakkını korumak ve kollamak mecburiyetindedir. Bu kanunla da çizilmiştir. Bu sadece kanuni değil, vicdani bir sorumluluktur. Yanında çalıştırdığı insanın her türlü sosyal hakkı, yaşam kalitesini zenginleştirmek ve geliştirmek bir ödevdir, bir görevdir. Türk gemi inşa sanayi başta olmak üzere Türk gemi sektörü çok önemli bir sektör. Gemi inşa sanayi birçok sanayi ve ticaret sektörünün ana sanayisi haline gelmiştir. Bu sektör dünyada herkesi kıskandıracak, dikkatlerini çekecek önemli bir seviyeye gelmiş. Türk iş gücünün, Türk girişimcisinin, Türk insanının bu kadar iş kapasitesine sahip olması, dünyanın önemli üretim merkezlerinden biri haline gelmesi acaba bizim dışarıdaki rakiplerimizi korkutuyor veya ürkütüyor mu veya onları harekete mi geçiriyor? Bunları söylerken, sorunları halının altına atalım diye söylemiyorum. Söylediklerimi sizler anlıyorsunuz, ama ben anlamak istemeyen basın mensuplarına bunları söylüyorum. Kavramak istemeyenlere söylüyorum. Allah'tan başka kimseden korkmam. Doğru bildiklerimi söylemek benim boynumun borcudur. Ben meseleye tek pencereden bakmam. Hem işveren hem de işçi penceresinden bakarım." Mesleki eğitimin önemine işaret eden Çağlayan, TBMM'den son çıkan istihdam paketinde İşsizlik Sigortası Fonu'ndan 300 milyon YTL'nin bu alandaki eğitime aktarıldığını söyledi. Çağlayan, "Bu kaynağı tüketin, gelin daha fazlasını isteyin" dedi. Tersanelerin yerlerinin seçimlerinin yanlış olduğu, iç içe olduğu, çalışma koşullarının iyi olmadığı görüşlerine yüzde yüz katıldığını anlatan Çağlayan, TBMM'ye sunulan tasarıda ihtisas organize sanayi bölgesi kurulmasının öngörüldüğünü kaydetti. "Sorunun temeli, standartların tanımlanmaması" İşçilerin "bana bir şey olmaz" sendromunu aşması gerektiğini dile getiren Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, "İşlediğin çelik, pamuk değil. Biz tekstil atölyesi değiliz. İşçinin ölebileceğini bilmesi lazım" dedi. Tersaneler konusunun ele alındığı Deniz Ticaret Odasının Haziran ayı Olağan Meclis Toplantısı'nda konuşan Kalkavan, tersanelerdeki ölümleri hiç kimsenin tek başına durduramayacağını, işveren, sendikalar, devlet ve medyanın ortak çalışması gerektiğini söyledi. Tersanelerin kapatılarak ölümlerin sıfıra indirilemeyeceğini kaydeden Kalkavan, sendikalara önem verdiklerini, örgütlü çalışmayı desteklediklerini anlattı. "Sorunun temeli, tersanelerin büyüklüğü küçüklüğü değil, standartların tanımlanmaması" diyen Kalkavan, bu alandaki gerekli yasal değişikliklerin yapılması gerektiğini dile getirdi. Sektörü tanımayan birçok işçi geldiğini belirten Kalkavan, işçilerin eğitime tabi tutulması gerektiğini söyledi. Tersanelerde bir dönemin kapandığını ve yeni bir dönemin açıldığını vurgulayan Kalkavan, ayrıca işçilerin "bana bir şey olmaz" sendromunu aşması gerektiğini dile getirdi. Kalkavan, "İşlediğin çelik, pamuk değil. Biz tekstil atölyesi değiliz. İşçinin ölebileceğini bilmesi lazım" dedi. Sadece ölümlerin gündeme getirildiğini, ayrıca bir de yaralananlar bulunduğunu ifade eden Kalkavan, "Olanlar için vicdanen rahat değilim, ama gelecek için yapılacaklar için vicdanen rahatım. Bunu konuşarak halledeceğiz, dünyada da böyle oldu" diye konuştu. Kalkavan, tersaneler arasında iyilerinin de kötülerinin de bulunduğunu, bir olay olduğunda bunun genele yayılmaması gerektiğini anlatarak, "Gelin, iyilerin içinden kötüleri ayıklayalım" dedi. GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Bayrak Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Bayrak da Türkiye'de 2002'de 37 tersane faaliyet gösterirken, bu sayının bu yıl 84'e, 2009 yılı sonunda da 135'e yükseleceğini belirten Bayrak, 2003 yılından günümüze kadar olan zaman diliminde dünya gemi inşa sanayi yüzde 89 büyüme gösterirken, Türkiye'deki büyüme oranının yüzde 360 olduğunu vurguladı. Bayrak, Türkiye tersanelerinin adet bazında dünyada 4'üncü, tonaj bazında dünyada 6'ncı ve yat inşasında dünyada 3'üncü sıraya oturduğunu belirterek, "Bu ani büyümenin getirdiği yoğunluk içerisinde hiç kimsenin arzu etmediği yaşanan ölümlü iş kazaları 2000 yılından günümüze kadar 55'tir" dedi. İşçilerin eğitimlerine ilişkin bilgi veren Bayrak, ayrıca Birliğin Tuzla'da bir hastane kurduğunu anlattı. "Safsata ve sorumsuzluk" GİSBİR Danışma Kurulu Başkanı Kenan Torlak da "Tersane kazalarının artış eğiliminde olduğu, hele böyle bir eğilimin işverenin tedbirsizliği veya kayıtsızlığının sonucu olduğu şeklindeki değerlendirmeler safsatadır, sorumsuzluktur, yaygaradır ve çalışma barışını bozmaya yönelik nifaklardır" dedi. İstanbul Valisi Muammer Güler de gemi inşa sektörünün son dönemlerde büyük bir önem kazandığını belirterek, burada işçi sağlığı ve güvenliği konusunda alınması gereken tedbirlerin de ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi. Tersanelerde yaşanan sorunlara sektörün tüm kesimleriyle çözüm bulunması gerektiğini vurgulayan Güler, tersanelerin kapatılmasının işçilerin işsiz kalmasına, istihdamın zayıflamasına, sektörün gerilemesine neden olacağını, bunun kabullenilemeyeceğini kaydetti. Güler, "Ancak devletin can ve mal güvenliğinin korunması gibi önemli görevleri var, iş sağlığı ve iş yeri güvenliğinin ve çevre ile hassasiyetlerin korunması noktasında önemli görevleri var" diye konuştu. Tuzla bölgesinde patlama denilebilecek büyümenin, iş hacminin artmasının bazı sıkıntıları beraberinde getirdiğini anlatan Güler, Tuzla'daki tersanelerin sadece 6'sının ruhsatı olduğunu kaydetti. Güler, faaliyetleri aksatmadan tedbir alınması, denetim yapılması gerektiğini ifade ederek, faaliyeti durdurulan tersanelere de eksikliklerini giderince faaliyete başlayabileceklerini ifade ettiklerini anlattı. "Bir işçinin kaza yapmaması için kafasının rahat olmalı" Komisyon üyesi Bayram Meral, Tuzla'daki yaşam koşullarının çok ağır ve ilkel olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Bir işçinin kaza yapmaması için kafasının rahat olması lazım, ama rahat değil. İşçi çalışmış, oturup dinleneceği sandalye yok. İşten çıkarılma korkusu var. Taşeronlar Anadolu'dan işsizleri getiriyor, çalıştırıyor. Bu işçi çalışacak, köyüne, eşine, çocuklarına bir şeyler götürecek. Ne pahasına olursa olsun çalışacak. Gezdiğimiz bir tersanede 400 işçi çalışıyor, 5 tuvalet var. Bunun mantığa sığar yanı yok." Yeni yasal düzenlemeler karşısında kısa süreli çalışan işçilerin emekli olma şansı bulunmadığını anlatan Meral, "Emekli olamayacağını bilen işçi de işverenle, taşeronla anlaşıyor; 'sigorta primini ödeme, onun yerine bana daha çok ücret ver' diye. Yasa böyle... İşçi taşeronun kısmetine razı oluyor. Çalışanları taşeronun kaderine, kısmetine bırakmayın" dedi. Komisyon Üyesi Ali Rıza Öztürk de sorunların yasal boşluktan kaynaklanmadığını belirterek, iş yerlerinin yasalar ve tüzüklerde öngörülen tedbirleri almadığını, ilgili bakanlığın da gerekli denetimi yapmadığını savundu. "Neden sendikalaşmamıza müsaade etmiyorsunuz?" Deniz Ticaret Odası Üyesi Nevzat Kalkavan da kendisini bir işçi yerine koyarak konuşacağını ifade ederek, "Neden sendikalaşmamıza müsaade etmiyorsunuz? Ben 7,5 saat çalışmak istiyorum, 11-12 saat çalışmak istemiyorum. 365 gün primimin yatmasını istiyorum. Emekli olmak istiyorum. Devletten büyük tersane yerleri istiyorum. Artık ölüm değil, iyi yaşamak istiyorum" diye konuştu. DOK Gemi-İş Sendikası Başkanı Necip Nalbantoğlu, bugün itibariyle Tuzla'da 34 iş yerinde örgütlü olduklarını ve 7 bin 70 üyeleri bulunduğunu belirtti. Tuzla'da yürüttükleri eğitim çalışmaları hakkında bilgi veren Nalbantoğlu, tüm işçileri eğitimden geçirmeyi hedeflediklerini söyledi. "Bizim işimiz bağcı dövmek değil, üzüm yemek" diyen Nalbantoğlu, Türk tersanelerini dünyanın bir numarası haline getirmeyi hedeflediklerini kaydetti. Nalbantoğlu, "Benim akit olduğum tersanelerde sigorta kaçağı yok. 34'ünde de garanti veriyorum" diyerek, hedeflerinin sıfır iş kazası olduğunu dile getirdi.