(13:00)"İstikrar için, ihtiyat elden bırakılmamalı"
(13:00)"İstikrar için, ihtiyat elden bırakılmamalı"
ANKARA - Merkez Bankası, yayımladığı Finansal İstikrar Raporu'nda, finansal istikrar açısından tüm ekonomik birimlerin, kararlarında ihtiyatı elden bırakmamasını gerektiğini bildirdi. Rapora göre, küresel dalgalanmanın Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri hali hazırda sınırlı kalmakla birlikte, dış finansmana bağımlı olan Türkiye'nin, uluslararası risk iştahındaki olumsuz gelişmelerden etkilenmesi söz konusu olabileceğinden, dış kaynak temininin istikrarlı bir biçimde sürdürülebilmesi, risk primi artışlarının önlenmesi ve kırılganlıkların azaltılması için mali ve parasal disiplinin korunması kritik önem taşıyor. Tüm ekonomik birimlerin risk farkındalıklarını artırmaları ve gerekli önlemleri almaları, risklerin sınırlandırılması ve mali piyasaların sağlıklı bir şekilde işlemesi açısından büyük önem arz ediyor. Türkiye'nin gayri safi yurtiçi hasılasındaki (GSYH) büyümenin, özellikle yılın son çeyreğinde küresel belirsizliklerdeki artışa bağlı olarak 2007 yılını yüzde 5'lik beklentinin altında, yüzde 4,5 düzeyinde tamamladığına işaret edilen raporda, diğer taraftan, özellikle enerji fiyatlarındaki yüksek artışların etkisiyle cari işlemler açığının artmaya devam ettiği ve cari açığın 2007 yılında da büyük ölçüde, uzun vadeli sermaye girişleriyle finanse edildiği kaydedildi. Raporda, "Ancak, uluslararası piyasalardaki dalgalanmanın etkisi henüz belirsiz olduğundan, bu alandaki riskler önemini koruyor" denildi. Merkezi yönetim bütçe hedefi Merkez Bankası raporuna göre, 2007 yılında faiz dışı harcamaların vergi gelirlerinden daha fazla artmasına bağlı olarak konsolide kamu sektörü faiz dışı fazlası, hedefin altında kaldı. Buna karşılık, özelleştirme gelirlerinde görülen olumlu performans ile faiz giderlerinin öngörülenin altında gerçekleşmesi sonucunda merkezi yönetim bütçe hedefi tutturuldu. Kamu borç stokunun GSYH'ye oranı azalmaya devam ediyor. Ayrıca, Hazine'nin uygulamakta olduğu borçlanma stratejisi sayesinde faiz oranları ile döviz kurlarındaki dalgalanmalara duyarlı borç stoku payı düşmeye devam etti. Hanehalkının finansal hizmetlere erişimindeki artışı gösteren finansal yükümlülüklerinin GSYH'ye oranı artmakla beraber, bu oran halen AB ülkeleri ortalamalarının çok altında. Hanehalkı finansal yükümlülüklerinin büyük kısmı sabit faizli olduğundan faiz riski taşımıyor. Bununla birlikte, toplam tüketici kredileri içindeki payı sınırlı da olsa dövize endeksli tüketici kredilerinin artış göstermesi hanehalkının kur riskini artırıyor. Döviz cinsinden borçlanmaya 'dikkat' Öte yandan döviz geliri elde etmeyenlerin döviz cinsinden borçlanmaması gerektiği konusu önemini koruyor. Hanehalkı yükümlülükleri içinde payı azalmakla birlikte faize tabi kredi kartı bakiyeleri artmakta. Hanehalkının, kredi ihtiyacını diğer tüketici kredilerine göre faizi daha yüksek olan kredi kartlarıyla karşılaması, borç geri ödeme kapasitesini olumsuz etkileyecek. Bu nedenle, kredi kartlarının bir ödeme aracı olarak kullanılması ve kredi ihtiyaçları için tüketici kredilerinin tercih edilmesi, hanehalkının menfaatine olacak. Firmaların 2007 yılında karlılık oranlarındaki artış eğilimi devam etti. Brüt satışlardaki sınırlı artışa rağmen karlılığın artışında finansman giderlerinin düşmesi etkili oldu. Özellikle imalat sanayi sektöründe finansman giderlerinin aktiflere oranının azalması ve faiz karşılama oranının artması, bankacılık sektörü açısından firmaların borç geri ödeme kapasitesinin yüksek olduğuna işaret etmekte. Yurtdışından kredi kullanımındaki artışa bağlı olarak reel sektörün pozisyon açıkları artmaya devam etmekte. Döviz geliri olmayan firmaların döviz cinsinden borçlanmaması veya türev ürünleri kullanarak risklerini yönetmeleri önem taşıyor. Pozisyon açığı yüksek olan ancak döviz geliri olmayan firmalara kredi kullandırırken bankaların ihtiyatlı davranması riskleri azaltacak. Kredi hacmi, bankaların likidite tercihlerine bağlı 2007 yılında bankacılık sektörü büyümesini sürdürdü, sektördeki yabancı payı arttı. Bankaların aracılık fonksiyonlarının gelişimini ve sektörün derinliğini gösteren mevduat ve kredilerin GSYH'ye oranı ile kredilerin mevduata oranı artmaya devam ediyor. Kredilerin bankacılık sektörü aktifleri içerisindeki payı artışını sürdürdü. Ancak, önümüzdeki dönemde kredi hacminin gelişimi uluslararası piyasalardaki gelişmelere ve dolayısıyla bankaların likidite tercihlerine bağlı olacak. Diğer yandan, temel olarak kredilerdeki artışın daha fazla olmasından kaynaklansa da tahsili gecikmiş alacak (TGA) dönüşüm oranındaki düşüş eğilimi devam etmekle birlikte, tüketici kredilerinin TGA dönüşüm oranında artış görülüyor. Bankacılık sektörünün açık pozisyon taşımama eğilimi devam ediyor. Türk parası cinsinden kredilerin bir kısmının yabancı para kaynaklarla fonlanması nedeniyle oluşan bilanço içi açık pozisyon, bilanço dışında türev ürünlerle dengelenmekte. Likidite riski önemini koruyor Küresel dalgalanmanın devam etmesi nedeniyle likidite riski önemini koruyor. Türk bankacılık sektörünün toptan fonlama kaynaklarına bağımlılığı görece düşük ve likidite yeterlilik oranları yasal oranların oldukça üzerinde olmakla birlikte, küresel piyasalara daha fazla entegre olan sektörün likidite yönetiminde daha ihtiyatlı davranması gerekiyor. Yaşanan küresel dalgalanma nedeniyle dünyanın önde gelen bankalarının yüksek zararlar açıklamasına karşın 2007 yılında Türk bankacılık sektörünün karlılık performansı olumlu gelişme gösterdi ve sektörün gerek aktif, gerekse özkaynak karlılığı arttı. 2008 yılı Mart ayında ise karlılık performansında bir miktar düşüş gözleniyor. Sektörün sermaye yeterliliği rasyosu, artan kredi hacmi ve Basel II'ye yakınsama süreci çerçevesinde yapılan düzenlemelere bağlı olarak azalan bir eğilim izlemekle birlikte, 2007 yılında yasal sınır olan yüzde 8'in ve hedef rasyo olan yüzde 12'nin belirgin biçimde üzerinde gerçekleşmiştir. Senaryo analizleri sonuçlarına göre sektörün mevcut sermaye yapısının çeşitli şok varsayımları altında oluşabilecek kayıpları karşılayacak düzeyde olduğu görüldü.