”2020'de üretiminin yüzde 5'i elektrikli otomobillerden oluşacak”
PwC, Otomotiv Sektörünün Küresel Görünümü - 2009 raporunu açıkladı
İSTANBUL - 2020 yılında binek araç üretiminin yüzde 2 ile 5'ini sadece elektrikle çalışan araçların oluşturacağı bildirildi.
Uluslararası denetim, vergi ve danışmanlık şirketi PricewaterhouseCoopers'in (PwC) gerçekleştirdiği Otomotiv Sektörünün Küresel Görünümü - 2009 (Global Automotive Perspectives - 2009) raporuna göre, yeni ve köklü otomotiv üreticilerinin piyasaya sürdüğü sadece elektrikle çalışan veya hibrit araçların sayısı artarken, bu alanda yapılan yatırımlarla birlikte elektrikli araçlarda büyüme potansiyelinin artacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Raporda, elektrikli araçların otomotiv piyasasında yayılma hızı ve derinliği çok farklı etkenlere bağlı olmakla birlikte sektörün bu alanda ilerlemesinde teknolojinin ne kadar önemli bir etkisi olacağı konusunda bazı belirsizliklerin yerini koruduğu belirtildi.
Otomotiv sektörünün dünya genelinde 8 milyar ton ile küresel ısınmanın en büyük nedeni olan karbon emisyonunun yüzde 15'inden sorumlu olduğu dile getirilen rapora göre, elektrikli araçlara geçişte temel etmen çevreyi koruma olsa da fosil yakıtların fiyatlarındaki dengesizlikler ve enerji bağımsızlığı gibi diğer etkenler de alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi hızlandırıyor.
2020 yılında sadece elektrikle çalışan araçların toplam binek araç üretiminin yüzde 2 ila 5'ini karşılayacağı ifade edilen raporda, elektrikli araçların büyük ölçekte üretimi, etkinliği artırmak ve tüketici maliyetini düşürmek için Ar-Ge yatırımlarının devam etmesinin şart olduğu, büyük otomotiv üreticileri ve tedarikçilerinin gelirlerinin yüzde 1,5 ile 6'lık bölümünü Ar-Ge harcamalarına ayırdığı kaydedildi.
Elektrikli araçları tercih eden tüketicilerin benzin motorlu araçlarla kıyaslandığında aracın türüne bağlı olarak 7 bin ile 20 bin dolar arasında değişen yüksek maliyetleri karşılamak durumunda olduğu dile getirilen raporda, fiyat farkının aracın bataryasını oluşturan ham maddelerden kaynaklandığı, kullanılan lityum ve grafit gibi maddelerin tedarik edilmesi ile üretim ve dönüşüm sürecinin maliyetin büyük bölümünü oluşturduğu ifade edildi.
Raporda, tüketiciler için elektrikli araçları cazip kılacak unsurun ise petrol yerine elektrik kullanılarak sağlanacak tasarrufun yüksek araç maliyetini çok çabuk amorti edebileceği belirtildi.
Elektrikli araçlar yayılmaya devam ettikçe, yeni araçların piyasaya sürülmesinde sektörde büyük değişiklikler olacağı öngörüsünde bulunulan raporda, şarj istasyonlarının yaygınlaşması ihtiyacının yanı sıra otomobil sahibi olma sürecinde geleneksel iş modellerinde köklü değişikliklerin de göz önünde bulundurulması gerektiği bildirildi.
"En önemli konunu elektrikli araçlarda kullanılan teknoloji"
Rapora göre, elektrikli araçların ortaya konan faydalarına karşın piyasada bu araçların yayılmasını yavaşlatacak veya engel teşkil edecek önemli zorluklar da yerini koruyor.
Bu alandaki en önemli konunun elektrikli araçlarda kullanılan teknoloji ile bağlantılı olduğu vurgulanan raporda, şunlar kaydedildi:
''Elektrikli bir aracın temel parçalarını elektrikli motor ve gücü motora taşıyan batarya takımı oluşturuyor. Bu yapı içerisindeki olumsuz yan ise görece kısa batarya ömrüne bağlı olarak sürüş mesafesinin sınırlı olması. Hibrit gibi, elektrikli araçların bazı türleri sürüş mesafesini uzatacak benzin motoruna sahip olsa da sadece elektrikle çalışan araçlar yalnız batarya takımının sağladığı sürüş mesafesine bağlı çalışıyor. Bu sınırlamaya karşılık olarak çok daha güçlü ve etkin bataryalar geliştiriliyor. Lityum-iyon; güç, sürüş mesafesi ve fiyat gibi etkenler göz önüne alındığında en ileri batarya materyali olarak ortaya çıkmış durumda.''
Hiçbir geleneksel otomotiv üreticisinin diğeri üzerinde önemli bir avantaja sahip olmadığına dikkatin çekildiği raporda, ''Bu durum da otomotiv üreticilerinin rekabet edeceği yeni oyuncuların sektöre girmesine imkan veriyor. Otomotiv sektörünün değişen coğrafyası, geleneksel oyuncular için gelişmekte olan piyasalarda yeni bir fırsat yaratıyor. Örneğin, Çinli otomotiv üreticileri, kaynaklarını içten yanmalı motorlu araç üretiminde arayı kapatmak için ayırmak yerine gelişmekte olan elektrikli araçlara yoğunlaşmaları gerektiğini anlamış durumda'' denildi.
"Elektrikli araçlar emisyon düzenlemeleri için tek çözüm"
Açıklamada görüşlerine yer verilen PwC Küresel Otomotiv Sektörü Lideri Steve D'Arcy, karbon emisyonlarının düşürülmesinde lider olan Avrupa Birliği'nin 2015'de karbon emisyonlarının 120 g/km sınırında kalması için yeni önlemler aldığını, 2012 yılında üretilen araçların yüzde 65'inin yeni standardı yakalamasını zorunlu hale getirdiğini anımsattı.
Japonya gibi diğer gelişmiş piyasalarda da katı emisyon standartlarının uygulamaya konulduğuna işaret eden D'arcy, ''Bu konuda gecikmeli ilerleyen gelişmekte olan piyasalar aradaki farkı kapatmaya çalışıyor ve daha katı emisyon düzenlemelerini yürürlüğe koyuyorlar. Elektrikle çalışan araçlar hiç karbon emisyonuna neden olmadığı için otomotiv üreticilerinin gün geçtikçe daha katı hale gelen emisyon düzenlemelerine uymalarını sağlayacak tek çözüm gibi gözüküyor'' dedi.
Yetersiz altyapının elektrikli araçların yayılmasını geciktiren bir unsur olarak ortaya çıktığını dile getiren Steve D'arcy, şunları ifade etti:
''Elektrikli bir aracı tamamen şarj etmek saatler alırken, batarya şarj istasyonlarında uygun bir ağın olmaması sürücüleri kısa menzilli sürüşlere mahkum ediyor. Tüketicilerin araçlarını şarj ederken kullandıkları elektriğin ücretini ödemeleri için uygun ortamın hazırlanması, şarj istasyonları için gerekli alanların nasıl oluşturulacağı gibi konular belirsizliğini koruyor.
İsrail ve Danimarka'daki 'Better Place' gibi sürücülerin elektrikli araçlarını hızlı bir şekilde şarj etmelerini sağlayan altyapı projeleri belirli bir başarıyı yakalamış olsa da geniş ölçekli bir şarj istasyonu ağının yaratılması büyük bir maliyeti de beraberinde getiriyor.
Elektrikli araçların ülkelerin elektrik şebekelerinde yaratacağı etkiler konusunda da endişeler söz konusu.''