Ali Coşkun oğlu ile iş hayatına geri döndü
50 yıllık sanayi serüveni ve ardından siyasi yaşamındaki deneyimleriyle “Türk sanayisinin ağabeyi” olarak anılan Ali Coşkun, oğlu Yıldırım Coşkun ile işlerini büyütme hedefiyle iş dünyasına geri döndü.
İSTANBUL - Ali Coşkun, uzun soluklu siyasi yaşamından sonra oğlu Yıldırım Coşkun ile iş hayatına geri döndü. Siyasi hayatı boyunca özel iş hayatından ve şirketlerinin devletin iş imkânlarından uzak durmasını prensip edinen Ali Coşkun, bunu “Çok iyi niyetli olsanız bile, devlete iş yaptığınız zaman, mutlaka bir yorum yapılır, bir kulp takarlar” diyerek açıklıyor.
Sanayi sektörüne verdiği hizmetlerin yanı sıra 22 yıl İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyeliği ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı, TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı, İslam Ülkeleri Odalar Birliği Başkan Vekilliği, Milletlerarası Ticaret Odası Türk Milli Komitesi Başkanlığı, DEİK Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Kurucu Başkanlığı gibi birçok görev üstlenen Ali Coşkun, arkasında bıraktığı siyaset günlerinin ardından bugün Yıldırım Coşkun’la hizmet sektöründe üç ayrı alanda yoğun bir iş temposu içine yer alıyor.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) kurumsal yayını olan Sanayi Dergisi’nin kasım ayı sayısında yer alan röportajda, Ali Coşkun özel hayatı, iş dünyası ve siyasi yaşamı üzerine, oğlu Yıldırım Coşkun ise şu anda yürüttükleri faaliyetleri hakkında merak edilen soruları yanıtladı.
İş hayatına atılırken ya da eğitiminiz sırasında neler yaşadınız?
Ali Coşkun: Munzur Dağı’nın eteklerinde bir dağ köyünde dünyaya geldim. Biz mütevazı bir ailede yetiştik. İlkokula gittiğim yıllarda ailemin de teşvikiyle çalışma hayatına simit satarak başladım. Buradaki amaç hayatı daha çabuk öğrenebilmekti. Sabahleyin saat 5’te simitleri alıp, Kurtuluş Tren İstasyonu’nda Kırıkkale Makine ve Kimya Endüstri Kurumu’nda (MKEK) çalışmak için giden işçilere satış yapardım. Akşamları da okuldan çıkınca İstanbul’dan gelen gazeteleri abonelerine dağıtırdım. Böylece okul harçlığımı çıkarırdım. Bir an önce hayata atılmam için ailem tarafından meslek lisesine kaydoldum. Akşamları atölye hocamızın bobinaj atölyesinde çalışıyor, hafta sonları ise Ankara’nın bir numaralı elektrikçisi Arnavut Şahap Usta’nın yanında çalışarak tahsilimi iş tecrübesi ile birlikte sürdürüyordum. İlk, orta ve liseyi Ankara’da okudum. Üniversite yıllarım ise İstanbul’da geçti. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde yüksek lisans yaptım.
İbrahim Bodur ile tanışmanız sizi sanayi sektörüne taşıdı. O günün sanayi sektörü ile bugünü karşılaştırmak gerekirse neler söylersiniz?
Ali Coşkun: Sanayiciliğe adım attığımız yıllarda âdeta o günkü mevzuat “sanayileşmemeyi” sağlıyordu. Önümüzde döviz darlığı, kotalar, tahsisler, izinler gibi çok engel vardı. O dönemin sanayicilerini ülke kalkınmasına gönül vermiş fedakâr ve “çilekeş sanayiciler” olarak tanımlıyorum. Bugün sanayi tesisi kurmak inşaat sektöründe bina yapmak kadarkolaylaştı. Özellikle ekonominin dışa açılma kararı verildikten sonra Türk sanayisi hızlı bir şekilde gelişme kaydetti.
Sizin için “sanayi sektörünün duayeni” diyorlar, ne düşünüyorsunuz?
Ali Coşkun: Büyük sermayedar olarak değil ama kalkınmanın itici gücü olduğuna inandığım sanayimize hizmeti ibadet sayarak kendi menfaatimi çıkarlarımı düşünmeden 50 yılı aşkın bir süre sanayiye hizmet ettim. Sanayinin her kademesinde ve özellikle ekonomimizin krize girdiği kritik dönemlerinde yer aldım. TOBB başkanlığım sırasında, rahmetli Turgut Özal’ın başbakanlık döneminde reform hareketleri içinde kendimi buldum. Çok sıkıntılı günler yaşadık ancak hükümetle, yatırımcılar, sanayiciler ve tüccarlar arasında iyi bir denge kurabilmeyi başardık. Sanayi hızla Anadolu’ya yayıldı. Benim için “sanayinin ağabeysi, babası” diyorlar, ben de bundan dolayı gurur duyuyorum. Çocuklarıma bırakabileceğim mirasım bu olsa gerek.
Yıldırım Bey biraz da sizi dinleyelim, öncelikle babanızdan neler öğrendiniz, kısaca söz eder misiniz?
Yıldırım Coşkun: Her genç gibi biz de aileden çok şeyler öğreniyoruz ama hakikaten ne öğrendiğinizi kesin olarak bir kenara yazabilmek için belli bir yaşa gelmeniz gerekiyor. Ben babamın milli ve manevi değerlere, ailesine ülke menfaatlerine iş ahlakına olan hassasiyeti yanında yılmayan azmi ve çalışkanlığı ile sosyal ilişkilerinden etkilendim. Sosyal yönlerine yakından şahit oldum ve bizzat da yaşadım. Biz babamla yeni yeni birlikte çalışmaya başlayabildik. Çünkü babam özellikle TOBB Başkanlığı ve siyasi hayatı sebebiyle herhangi bir işin içinde yer almıyordu. Bizim de o alanlarda özellikle devletle ilişkili iş yapmamızı yasaklamıştı. Buna ben de inanarak uyum sağladım. Siyaseti bırakıp kendi işinin başına dönmesiyle iş birliğimiz de başlamış oldu.
Bugün babanızla yürüttüğünüz çalışmalar ve projeler neler?
Yıldırım Coşkun: Biz üç ayrı dalda çalışıyoruz. İşlerimizden birincisini büyük kuruluşlara ve uluslararası yatırımcılara yönetim, yatırım danışmanlığı oluşturuyor. Özellikle yabancı kuruluşlara Türkiye’ye ilk ayak bastıktan belirli bir seviyeye gelene kadar destek veriyoruz. Hem özel sektörle hem de kamuyla olan ilişkilerini yürütüyoruz. Diğer bir çalışma alanımızı ise muhaberat oluşturuyor. Gönderi hizmeti denilen lojistiğin çok farklı bir tarafını bünyesinde barındıran muhaberat işini de yaklaşık 12 senedir sürdürüyoruz.Kurumların muhaberatını özelleştiriyoruz. Diğer işimizi ise insan kaynakları oluşturuyor. Burada da ağırlıklı olarak KOBİ’lere hizmet veriyoruz. Belli bir seviyeye gelmiş ve artık bir eşiği atlama durumunda olan firmaların insan kaynaklarını ön plana çıkarmaları konusunda onlara danışmanlık yapıyoruz.
Niçin sanayi sektörü değil de hizmet sektörünü seçtiniz, bu işte size cazip gelen neydi?
Yıldırım Coşkun: Aslında yıllarca sanayinin içinde doğrudan üretimle uğraştık. 2008 yılında başlayan uluslararası krizde iş ağırlığını imalat sektöründen hizmet sektörüne kaydırdık.Sanayiye hizmet veren firmalara danışmanlık yaparak, işimizi farklı yönde götürmeye çalışıyorum. Türkiye’de hizmet sektörünün çok yeni olduğunu söylemek gerekiyor. Tarihi geçmişi sadece 20 seneden oluşan hizmet sektörü böylelikle bilgi ve tecrübe birikimimizi olumlu ilişkilerimizi kullanarak kendimize farklı bir kanal açmış olduk. Hem sanayi üretimi hem de hizmet tarafında bir denge sağlamaya çalışabiliyoruz.