Altınyıldız'ı satmak için acelemiz yok
Altınyıldız'ı satmak için acelemiz yok
İSTANBUL - 2008'i herkes için yavaşlama yılı olarak gören Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner "Yavaşlama şirketlerin değerini de düşürür. Bu nedenle Altınyıldız'ı satmak için acele etmeyeceğiz" dedi Advantage'ı HSBC'ye, Boyner Mağazacılık'ın yüzde 30'unu, Beymen'in de yüzde 50'sini Citigroup Venture Capital'a satan Boyner Holding, Altınyıldız'da "acele" etmeyecek. Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner bunun nedeni olarak 2008 yılındaki gelişmeleri gösteriyor. Türkiye'de siyasi belirsizlik ve dünyada enflasyonist bir baskı olduğunu belirten Boyner, "Tüm gelişmeler özellikle ihracatla çalışanları etkiliyor. 100 sattığımız yere artık 80 gönderiyoruz. Kalan 20'yi başka yere kanalize ediyoruz. 2008 bir yavaşlama senesidir. 2009'a da bu yavaşlamanın sarkmasını bekliyorum. Ancak 'Öldük, bittik, kriz geliyor' tartışmalarına da katılmıyorum. Yabancı yatırımcılarda da böyle bir korku görmüyorum. Herkes önümüzdeki iki yılı nasıl geçireceğini düşünüyor. Likidite problemi yaşamadan yatırımları ona göre düzenleyerek, bu yılı geçmek zorundayız. Ama şu var ki; Türkiye her zaman uzun vadeli yatırım ülkesi olmaya devam edecek. Bizim ortağımız Citigroup gibi yatırımcılar belli bir finansal kazanç için giriyorlar. Kâr yine var, ama büyüme düşünülen gibi değil" dedi. Geçen yıl ve bu yıl Altınyıldız'a ortak olmak için özellikle Avrupalı yatırımcıların kapılarını çaldıklarını söyleyen Boyner, "Bu yıl ortak almak için iyi bir yıl değil. 2008-2009'da büyüme beklentilerimizi revize edeceğiz. Bu da değerimizi etkiler. Acelemiz yok" dedi. Boyner, "Altınyıldız'da Network ve Fabrika en hızla büyüyen markalarımızdı. Finansal yatırımcılar geçen yıl ortaklık için geldiler, hala da Avrupalı yatırımcılardan ortaklık yönünde talepler geliyor. Ama bu yıl mutlaka bizim değerimiz de negatif etkilendi. Bir ortak almak için 2008 iyi bir sene değil. İstediğimiz değeri elde edemeyiz. Büyümede iki yıllık bir revizyon yapmak zorundayız. Bu da değerimizi etkiler. O anlamda acelemiz yok. Ondan sonra düşünebiliriz. Çünkü yabancı ortaklıklar bizim istediğimiz büyüme modeline uygun, hem mali disiplin getiriyor hem de yönetim bizde kalıyor. Boyner Holding, Advantage'ı HSBC'ye sattıktan sonra 45 kişilik sigorta ekibinin fikriyle ortaya çıkardığı Back-Up'un "doktor" hizmetiyle sağlık sektörüne girmeyi de düşünüyor. 20 bine yakın üyesi bulunan Dr. Back-Up hizmetini anlaşmalı kliniklerden yaptıklarını belirten Ümit Boyner, "Kendi kliniklerimizi açmak için çalışıyoruz" dedi. BÜYÜME PLANIMIZI REVİZE ETTİK: 2008 yılı başında yaptıkları planlarda revizyona gittiklerini belirten Boyner, "2006-2007'de rekor anlama gelebilecek ciddi büyümeler elde ettik. Bu yıl onun olmayacağı görünüyor. Yine bir büyüme olacak ama bu enflasyon seviyesinde kalacaktır. Yeni açtığımız mağazalarda belki biraz enflasyonun üzerinde büyümeler yaşanır. Biz şu ana kadar yılda ortalama yüzde 20'nin üzerinde büyüdük. Bu yıl yüzde 40 bekliyorduk. Ancak bu olmayacak. Grubun geçen yıl cirosu aşağı yukarı 750 milyon dolardı. Bu yıl 1 milyar doların üzerine çıkarız" diye konuştu. ABU DABİ VE DUBAİ'YE BAKIYORUZ: Yurtdışı operasyonu çok zor bir şey. Ya orada iyi bir ortağınız olacak ya da bayilikle yapacaksınız. Biz Moskova'da denedik ama ağzımız yandı. Şimdi Kahire Beymen iyi gidiyor. İşi kontrol eden Mısırlı ortaklarımız var. Beyrut'ta Beymen projemizi herhalde 2009 yılında gerçekleştireceğiz. Görüşmelerimiz sürüyor, bir ortakla ya da bayilik şeklinde olacak. Dubai ve Abu Dabi'ye birçok markamız için bakıyoruz. 2 YILDA GERİ DÖNÜŞ OLMAYANI KAPATIRIZ: 2007'den bu yana sadece Beymen'de irili ufaklı 28 yeni mağaza açtık. Grup olarak bakılırsa 2006 başından 2008 sonuna kadar satış alanımız neredeyse ikiye katlanıyor. Ancak bazı alışveriş merkezlerinin tamamlanmasında gecikme var. Bizim beklediğimiz bazı alışveriş merkezleri bitmiyor, 2009'a kayıyor. Birçok alışveriş merkezi beklediğimiz dönemden sonra indirim dönemlerinde açıldı. Bu durum ciro ve kârlılıkları etkiledi. Bizim açtığımız her mağazanın geri dönüş süresi var. Hemen yapılan yatırım kara geçmiyor. Boyner'de aşağı yukarı 4 bin- 4 bin 500 metrekarelik mağazalar 2 senede geri dönüşüm sağlar. O noktadan sonra geri dönüşüm yapmayan mağazayı kapatırız. T-BOX'U 2009'A ANADOLU'YA TAŞIYACAĞIZ: Perakende de duramazsınız, sürekli yenilik üretmek zorundasınız. Rekabet çok fazla ve Türkiye birçok bakımdan dünyanın önünde gidiyor. Biz de sürekli kendimizi yeniliyoruz. Mağazanın içine fazla mal koyarak büyüme dönemi geçti. Fark yaratmanız gerek. Biz de genel müdürlerden başlamak üzere herkesin kanında 'AR-GE' var. AR-GE için ayrı bir ekip oluşturmuyoruz. Farklılık ürünleri içinde T-Box, Back-up ve One var. T- box'da ciddi yenilenme dönemi içindeyiz. Konsept mağazalar açıyoruz. İlkini Beyoğlu'nda açtık. Bu yıl İstanbul'da bir tane daha açabiliriz. 2009'da birkaç tane Anadolu'da mağaza açmayı düşünüyoruz. Boyner Beaute mağazalarımızın sayısı 8'e ulaştı. 'Boyner evde' iyi bir konsept oldu. Şimdi Boyner Sport ile ilgili bir çalışmamız var. Burada sadece spor ihtiyaca cevap verecek bir konsepti geliştireceğiz ENERJİ SATARSAK DA PAKETLEYİP SATARIZ: Biz tekstil ve moda satmaktan 'One' ve 'Back-Up' ile hizmet sektörüne yöneldik. Bizim radarımızdaki nokta hep müşteriye direkt ulaşmaktır. Mesela enerji satacaksak bile paketleyip satarız. Farklı sektörlerle ilgileniriz ama her hangi bir ürünün müşteriye ulaşmadan nerede değer yaratıyorsa biz oraya bakıyoruz. Diğer gruplar gibi bizi Milli Piyango'nun özelleştirme ihalesinde göremezsiniz. Bizim uzmanlık alanımız müşteri ve müşterinin beklentisidir. KENDİ KLİNİKLERİMİZİ AÇACAĞIZ: 'One'ı eylülde açıklayacağız. Şimdiden yoğun ilgi var. Kimi portal diyor, kimi 'Açık kredi mi satacaksınız?' diye soruyor. One'ın kredi kartı olduğunu söyleyenler de var. Enteresan bir ürün olacak. Back-Up'un Dr. Back-Up bölümü oldukça iyi bir büyüme içerisinde. Buraya üye olanlar anlaşmalı olduğumuz kliniklere gidip, 'check up' yaptırıyor. Daha sonra bütün sağlık dosyanız sizin adınıza kontrol ediliyor. İnsanlarda sağlık bilinci bu sayede gelişti. Bu işe inanıyoruz, büyüteceğiz. Kendi kliniklerimizi açmak için çalışıyoruz. TEKSTİLİN FİNİSHİNG'İNİ DIŞARI ÇIKARMAYIZ: Tekstilde Türkiye'nin hep ucuz işçiliği vardı. Çin ve Hindistan'ın bu argümanla piyasaya girmesi bizim tekstilimizi biraz salladı. Biz Boyner olarak her zaman kaliteye önem veriyoruz. Tekstili bir mal değil, ürün olarak satma yoluna gidiyoruz. Bu da belli bir kalite gerektiriyor. O yüzden tekstilde finishing'i hiçbir şekilde Türkiye dışına çıkarmayı düşünmeyiz. "TÜSİAD Başkanı'nın kadın olması kadın istihdam sorununu çözmüyor" Türkiye'de kadın istihdam oranındaki düşüklük ile üst düzey kadın yöneticilerin artış hızı arasında bir çelişki var. Son dönemde şirketlerin üst düzey yönetimlerinde kadınların sayısı artıyor. Akademisyen, doktor, eczacı, avukat olan kadınların sayısı çok fazla. Ancak kadının istihdama katılım oranı yüzde 23'lerde. TÜSİAD'ın başkanının kadın olması ya da Sabancı'yı bir kadının yönetmesi Türkiye'de kadının istihdama katılım oranındaki düşüklüğü hafifletmiyor. O açıdan ne yapılması gerektiği üzerinde düşünülmelidir. Kadın istihdamındaki düşüklük biraz da zihniyet meselesi. Kadınlarda muhafazakar bir yapı var, evde kalmayı istiyorlar. Ben bunları korkuyla izliyorum. "AB'de tanıtım için yıllık 1 milyon Euro harcamak istiyoruz" Başkanlığını yürüttüğüm TÜSİAD Tanıtım Fonu'nda geçen yıl AB'de 1.6 milyon Euro harcadık. Fransa, Almanya ve Brüksel'e 36 farklı basın gezisi yaptık. Bu geziler sonucunda Türkiye ile ilgili 200'ü aşkın makale yayınlandı, programlar yapıldı. Brüksel, Paris ve Berlin'de bir Türk haftası düzenledik. Şimdi ikinci döneme başlıyoruz. Bütün üyelere tek tek giderek tanıtım fonunu oluşturmaya çalışıyoruz. Amacımız 1 milyon Euro harcayarak, 5 yıllık bir program hazırlamak. Şimdiye kadar 30 üyeye gittik 'hayır' diyen olmadı. Danışma Kurulu oluşturacağız. İlk toplantısını eylülde yapmasını planlıyoruz. Geçen yıl Almanya'da bir 'insert' yaptık. Bu yıl Fransa'da benzer bir çalışma planlıyoruz. Frankfurt kitap fuarı çerçevesinde etkinlikler yapmayı düşünüyoruz. Almanya'da yerel medya kuvvetli. Onlara ulaşmak istiyoruz. Üye şirketlerimizin bize desteği de oluyor. Örneğin, PWC ile TÜSİAD Paris'te bir kahvaltı düzenleyecek. 3 ayda bir bu kahvaltıların yapılmasını istiyoruz. Bu ay Süreyya Serdengeçti toplantıya katılarak, Türkiye'deki yatırım ortamını anlatacak. "TÜSİAD'da da para topluyorum" Babam doktor olmamı çok isterdi. Babamı erken yaşta kaybedince onun istediğini yerine getirmek istedim. Doktor olmak istedim. Ama sonra finansçı oldum. Hep işim finansla oldu. TÜSİAD'a gittim orada da para topluyorum. Halimdem memnunum ama zaman zaman küçük şımarıklıklarım oluyor, 'Bıktım artık' diyorum. Aile şirketlerinin devamlılığını sağlamak çok zor bir konu. Biz 'aile anayasası' oluşturduk. Hiç kimse oğlumuz veya kızımız olduğu için bir yere gelemez. Aldığı eğitim ve becerileri dikkate alınır. "Eve gidince telefonumu kapatırım" Şu anda iş hayatımın yüzde 60'ı holdingde, yüzde 40'ı TÜSİAD'da geçiyor. Çocuklar alıştı yoğunluğa. Onlarla kaliteli zaman harcamaya çalışıyorum. Yaptığım şeyi anlatıyorum, takip ediyorlar. Eve gittikten sonra çok önemli bir dönem değil ise eğer telefonlara bakmam, black berry'i kapatırım. Çünkü ev ve özel hayatım çok önemlidir. "Türkiye'de siyasi kurumlara güvenmiyorum" Cem siyasete girdi ama ben düşünmüyorum. Çünkü bu iş özel hayattan ciddi fedakarlık anlamına geliyor. Çok çeşitli yerlerden teklif geldi, ama istemiyorum. Siyasette fark getireceğimi düşünmüyorum. Türkiye'deki siyasi kurumlara güvenim yok. Halka kapalılar, lider sultasında iş yapılıyor. Böyle bir ortamda istediğiniz kadar iyi fikirleriniz olsun, bunları yapma şansınız yok. Dolayısıyla siyaset mekanizması iyi ve profesyonel insanları öğütüp, dışarı atıyor. Geçmişte bunun örneklerini gördük.