Anadolu iş dünyasından siyasi krizin aktörlerine sağduyu çağrısı: İktidar ile muhalefet krizi birlikte çözmeli

Anadolu iş dünyasından siyasi krizin aktörlerine sağduyu çağrısı: İktidar ile muhalefet krizi birlikte çözmeli

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Türkiye 15 aydır siyasi kriz sürecinde yaşıyor. Nisan 2007'de cumhurbaşkanlığı tartışmalarıyla başlayan süreç, arada her biri ayrı tartışmalara yol açan ve siyasi gerilimi artıran bir dizi gelişmeden sonra, son olarak AKP hakkında Anayasa Mahkemesi'nde "temelli kapatılması" istemiyle açılan dava ile bugünkü krize dönüştü. Kriz siyasi düzeyde halen çözümsüz görünüyor. Bütün dikkatler, "türbanın" üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliğini de iptal eden Anayasa Mahkemesi'nin AKP ile ilgili kararına odaklanmış durumda. Ancak, karar ne yönde verilirse verilsin, kısa dönemde siyasi istikrarın tekrar "yerine oturması" da zor görünüyor. 15 aydır süren "birikimli" kriz, siyaset dünyasının olduğu kadar ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. Ekonomide yıllardır tartışılan güncel, kısa ve orta vadeli sorunların çözümü ertelenirken, iş dünyasının rahatsızlığı ve tedirginliği de hızla yoğunlaşıyor. Özellikle Anadolu ekonomisini oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler siyasi krizin ekonomiye yansıyan doğrudan ve dolaylı etkilerini güçlü kesimlerden çok daha "sıcak" hissediyor. Anadolu iş dünyası yaşanan siyasi krizin aşılmasında öncelikle iktidarı ve muhalefetiyle siyaset kurumunu göreve, sorumluluğa ve sağduyuya çağırıyor. Bu hafta DÜNYA Mikro Politika'ya konuşan 8 ilin iş dünyası temsilcilerine göre, yaşanan kriz süreci çözüm noktasında sahipsiz. Belirsizlik ve karamsarlık yoğunlaşıyor. Yatırım kararları erteleniyor. Başlatılan yatırımlar durduruluyor. Yabancı yatırımcılarla ilişkiler sonuçsuz. Ekonominin tüketim boyutunda durgunluk büyüyor. Mevcut durum değişmezse kriz 2009 yılına birikimli olarak devrolacak. Herkes el freni çekmiş gibi Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir: Yaşanan son gelişmelerle birlikte yabancı yatırımcılar dahil herkes el frenini çekmiş durumda. Bu olumsuz havada global krizin de etkisi var; bütün dünyada hava bulutlu. Biz bu ortamda kendimizi beyhude gündemlerle avutuyoruz. Siyasi tartışmaların yerine biraz kendimize, işimize gücümüze, ekonomimize bakmamız gerekiyor. Hakim olan karamsarlık havası, zaman geçtikçe, adeta bulaşık hastalık gibi yayılıyor. Oysa ekonomide moralite çok önemlidir. Moraller bozulduğunda, bu durum büyüyerek geri döner. Ekonomide bozulan ortam karşısında hükümette herhangi bir tedbir çabası gözükmüyor. Onlar da, sanki kendi sorunlarına gömülmüş gibiler. İktidar ve muhalefet 'bu memleket bizimdir' diyemiyorlar; tek tek söylüyorlar ama bir araya gelip beraberce söyleyemiyorlar." Ekonomi gittikçe kötüye gidiyor Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş: Siyasette yaşanan gelişmeler ve bugünkü gerilim bizim için sürpriz değil. Siyasetin böyle gideceğini görüyorduk; şu anda da kendi mecrasında gidiyor. Gittikçe kötüye giden bir ekonomik yapı var. Bunun nedeni siyaset değil, yanlış ekonomi politikaları. 4-5 yıldır dillendirdiğimiz sıkıntılar devam ediyor. En büyük sıkıntı da sanayinin rekabet gücünü kaybetmesi. Bu durumun siyasetle ilgisi yok. 6 yıl sonra Başbakan 'kayıt dışı yüzde 65' diyor. Eğer kayıt dışı yüzde 35'lere düşürülebilse, sanayicinin yükleri azaltılabilseydi, Türk sanayiine rekabet gücü kazandırılabilirdi. İktidarın ekonomik beceriksizliğini siyasete dayandırmak yanlış. Şu anda yeni yatırım yok. İç piyasa durgun. İhracata dönük yatırımlarda, uygulanan kur-faiz politikası ve yapısal reformların gerçekleştirilmemesi nedeniyle fiyat tutturulamıyor. Yatırım kararları erteleniyor. Krizde AKP'nin tavrı önemli Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Bülent Koşmaz: Dünyada yaşanan bir kriz var. Bu ortama bir de iç siyasetteki gerginlik eklenince ekonomi olumsuz etkileniyor. Gelecekle ilgili bir belirsizlik söz konusu. Bunun ilk etkisi yabancı yatırımlarda görülüyor; yabancı yatırımcılar yatırımlarını askıya alıyor. İktidardan ve muhalefetten barış içinde olmaları, sağduyu ile davranmalarını bekliyoruz. Bu sürtüşmenin ne iş dünyasına, ne ekonomiye ne de ülkeye yararı var. Önümüzdeki dönemde bu gerilimin hangi noktaya taşınacağı ise Anayasa Mahkemesi'nin alacağı karar çerçevesinde belli olacak. Anayasa Mahkemesi'nin kararı ne olursa olsun, akl-ı selim içinde hareket ederlerse krizin ekonomik derinliği azalacaktır. Bu noktada AKP'nin alacağı tavır çok önemlidir. Belirsizlikler bir an önce bitmeli Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kemal Özgen: İktidar ile muhalefetten öncelikle sağduyu bekliyoruz. Ülkemizin çok önemli sorunları var. Özel sektörün eli taşın altında. Özel sektörün 150 milyar dolar borcu var; tasarruflarını düşünce 100 milyon dolarlık bir borç söz konusu. Bütün kurum ve kuruluşlardan sağduyu bekliyoruz. Şu anda birçok üyemiz yatırım kollarında beklemeye geçti. Yatırımlarda bir hareketlilik göremiyoruz. Siyasette yaşanan bu belirsizlik bir an önce bitmeli ve normal gündemimize dönmeliyiz. Öncelikli gündemimizi de ekonomi olarak görüyoruz; bunu zaten bir yıldır sürekli söylüyoruz. Reel sektör kendi kaderiyle baş başa Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Yılmaz Kanbak: Yılbaşından beri yatırımlarda durgunluk var. Çok sayıda yerli ve yabancı yatırımcı geliyor, görüşmeler yapıyor, fizibilite çalışmasında bulunuyor; ama hiçbir şekilde yatırıma dönüşmüyor. Bu, siyasetteki istikrarsızlığın getirdiği bir durum. 2008 yılı gerilimle geçiyor; ancak gelişmeler 2009 yılının da riske gireceğini gösteriyor. Senaryolara göre, 2009'da bir ya da iki seçim olacak gibi görünüyor. Bunların yansımasına bakınca, 2009 da sıkıntılı geçecek. Bunların hiçbiri sürpriz değil; yılbaşından beri bağıra bağıra gelen sorunlar. Hükümetin radikal tedbirler alması gerekiyor; ama bu konuda bir hareket göremiyoruz. Kendi dertlerine düştükleri için tedbir alamıyorlar. Hükümetin olası bir seçimden sonra da bu tedbirleri alması da mümkün değil. Gelişmeler gösteriyor ki, reel sektör kendi kaderiyle baş başa kalacak. Bu durumda da biz kendimizce alabileceğimiz tedbirleri alarak kendimizi koruyacağız." Krizi bitirmek herkesin sorumluluğu Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Muammer Cindilli: Son gelişmelerle birlikte girdiğimiz belirsizlik ortamının sonucu olarak, tüketici tüketim eğilimini erteledi. Zaten dışarıda büyük bir şok vardı; cari açık ve bunun üzerine siyasi belirsizlik, tuzu biberi oldu. Bu ortamda tüketicinin para harcaması beklenemez; moral verilmesi, pozitif büyümeye katkı sağlayacaktır. Yaşanan gerilimden sadece iktidar ile muhalefet değil, lojmanlılar ve maaşlılar olarak adlandırdığım ve krizden hiçbir şekilde etkilenmeyen, ülkeyi krize sürükleyen kesimden de krizin bitirilmesi noktasında sorumluluk bekliyoruz. Yani, gerilimin düşmesine yönelik gayretleri, yüksek bürokratlardan da bekliyoruz. Erzurum, belirsizlik ortamından Türkiye ortalamasının çok daha üzerinde etkilendi. İşletmeler karlılığını kaybetti. Bankalar, kefiller üzerinden işlem başlattılar. Herkesin birinci önceliği ekonomi olmalı Yozgat Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şenol Daştan: Şu anda piyasada yatırımcı kalmadı. Yatırımları öteleniyor. Mevcut işletmeler de günü kurtarmanın derdine düştüler. Bu siyasi ortamda mevcutları korumaya çalışıyoruz. Beklentimiz şu: Ne olacaksa olsun, nasıl sonuçlanacaksa sonuçlansın, belirsizlik ortamı ortadan kalksın! İktidar ile muhalefetten artık sonuca gitmelerini bekliyoruz; seçimse seçim, yeni hükümetse yeni hükümet, yeni parti ise yeni parti. Ne yapılacaksa yapılsın. Tüm iş dünyası bu beklenti içinde. Belirsizlik yıl sonuna kadar devam ederse pek çok işletmemiz kapanacak. Faizler yükseliyor, petrol fiyatları artıyor, dünyadaki olumsuzluklar bu siyasi konjonktürde daha fazla yansıyor. Herkesin birinci önceliği ekonomi olmalı kişisel ve partisel çıkarları bir yana bırakıp, ekonomik anlamda gerekli adımların atılmasını; iktidar ve muhalefetten sağduyu bekliyoruz. Eğer gerekli sağduyuyu göstermezlerse bunun acısını çekecekler. Demokrasi sağduyuya sahip olanları çıkarır, yoluna devam eder." Siyasilerden özveri bekliyoruz Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci: Hayatın içinde yasama işlemleri kadar yargı işlemleri de olacak. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi gibi bir yüce mahkemenin verdiği karar, hayatımızın ve dengemizin bozulmasına neden olmamalı. Çünkü, ülkemiz özellikle ekonomik krizleri yüklenebilecek güç ve dengede değil. Bu nedenle, siyasi partilerimiz mevcut problemleri sağduyu ile TBMM'de çözmeli; ülkenin geleceğiyle ilgili sorunlara çözüm yolu bulmalılar. Biz sanayiciler bu dengeyi korumaları için iktidar partisinden, gerekse muhalefet partilerinden özveride bulunmalarını, bir arada olmalarını istiyoruz. Her şeyden önce mevcut sorunları TBMM çatısı altında demokrasi kuralları içinde çözmeliler; sokağa ve ilgisiz insanların eline bırakmamalılar. Yatırımlara baktığımızda; bizim bölgemizde yatırımlar bu nedenle durmuş değil. Yatırımlar zaten uzun süreden beri Teşvik Yasası nedeniyle çevre illere kaymış durumda. Yeni teşvik yasasını acilen bekliyoruz; yatırımcıya cazip olabilecek şartların getirilmesini istiyoruz; çünkü, sanayici mevcut ekonomik şartlar nedeniyle yatırımdan uzaklaşıyor. Krizin köşe taşları... 24 Nisan 2007: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin ve kamuoyunun "ortak adayda uzlaşma" çağrılarına rağmen, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü 11. Cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladı. 27 Nisan 2007: Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci tur oylaması yapıldı. CHP TBMM İçtüzüğü'ne göre 367 oy çoğunluğu bulunmadığı gerekçesi ve turun iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 2 Mayıs 2007: Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusunu değerlendirerek 'Cumhurbaşkanı seçiminde 367 oy şarttır' kararını verdi ve ilk oylamayı iptal etti. 3 Mayıs 2007: Milletvekili genel seçimlerinin 22 Temmuz Pazar günü yapılması, TBMM Genel Kurulu'nda iktidar ve muhalefet milletvekillerinin 458 oyu ile kabul edildi. 10 Mayıs 2007: TBMM Genel Kurulu'nda, "Milletvekili genel seçimlerinin 4 yılda bir yapılması, cumhurbaşkanının halk oyuyla ve 5'er yıllık iki dönem seçilmesini" öngören Anayasa değişikliği teklifi 376 oyla kabul edildi. 25 Mayıs 2007: 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören Anayasa değişikliğini veto etti. 28 Ağustos 2007: Abdullah Gül, seçimin üçüncü turunda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. 21 Ekim 2007: Anayasa değişikliği için referandum yapıldı. 9 Şubat 2008: Yüksek öğretimde türbanın serbest bırakılmasını öngören Anayasa değişikliği 103'e karşı 411 oyla kabul edildi. 27 Şubat 2008: CHP, türban düzenlemesiyle ilgili Anayasa değişikliğini iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Dava dilekçesine 98 CHP, 13 DSP'li milletvekiliyle Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç imza koydular. 14 Mart 2008: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AKP hakkında "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. Başsavcı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 71 parti yetkilisiyle milletvekilinin siyasetten yasaklanmasını istedi. 5 Haziran 2008: Anayasa Mahkemesi üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliğini iptal etti; uygulamanın yürürlüğünü durdurdu. Yüksek Mahkeme, düzenlemeyi Anayasa'nın 2., 4. ve 148. maddelerine aykırı buldu.