Ankara Sohbetleri'nin konuğu CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici: Erdoğan, Bush gibi olsun ekonomik krizi yönetsin

Ankara Sohbetleri'nin konuğu CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici: Erdoğan, Bush gibi olsun ekonomik krizi yönetsin

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - CHP'nin ekonomi kurmaylarından İstanbul Milletvekili İlhan Kesici Türkiye'yi çok ciddi bir ekonomik sıkıntının beklediği uyarısında bulunarak, hükümetin, muhalefetinde destek vereceği bir ekonomik programı uygulamaya koyması gerektiğini bildirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Amerika'da Bush yönetiminin ortaya koyduğu kriz yönetimini örnek gösteren Kesici "Hiç olmazsa Bush gibi ol. Sen de CHP'ye çağrı yap, MHP'ye çağrı yap muhalefetinde paylaşacağı bir ekonomik programı acilen formüle edip yürürlüğe koy" dedi. "Ekonomi dışında söylenen her söz lüzumsuzdur" diyerek ekonominin önceliğine dikkat çeken Kesici, ekonomik seferberlik ilan edilmesi gerektiğini kaydetti. ABD kaynaklı krizin yılın üçüncü çeyreğinden itibaren hissedilir hale geleceğine işaret eden Kesici, Türkiye'de ciddi anlamda işten çıkarmaların gündeme geleceğini söyledi. "Geceleri uykum kacıyor" diyen Kesici, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu, ABD'de başlayan krizin Türkiye ekonomisine etkilerini Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve arkadaşımız Canan Sakarya'ya değerlendirdi. - Dünya ekonomisi ile ilgili analizlerinizi, uluslararası konferanslarda anlattığınızı biliyoruz. Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu nasıl görüyorsunuz? Ben Türkiye'yi çok ciddi bir ekonomik sıkıntının beklediği kanaatindeyim. Samimi olarak söylüyorum geceleri uykum kaçıyor. Deryada gemilerim, karada tanklar, sanayi tesisim filan da yok, ama buna rağmen beni çok düşündüren ve kaygılandıran bir durum söz konusu. Gerek Türkiye ekonomisinin ana parametreleri gerekse Amerika merkezli kriz endişelerimin temelini oluşturuyor. Ekonominin ana parametreleri çok kırılgan. Türkiye, dünyanın en kırılgan ülkesi IMF'nin 16 Kasım 2007'de hükümete verdiği bir rapor var. Kırılganlık göstergeleri itibariyle ana parametreler sıralanıyor. Cari açığın milli gelire oranı, kısa vadeli borçların milli gelire oranı, kamu borçlarının milli gelire oranı, özel sektöre açılmış olan kredilerin değişim nispetlerinin milli gelire oranını oluşturan 4 parametre itibariyle Türkiye dünyanın en kırılgan ülkesi durumunda. IMF bu raporu hükümete verdiği zaman daha Amerika'daki durumun A harfi bile ortada değildi, şimdi bir de Amerika'da ortaya çıkan durum var. Bu ikisini bir tarafa koyalım. Sayın Maliye Bakanımız bundan bir ay evvel ABD'deki kriz Türkiye'de yeni yeni hissedilmeye başladığında ortalığı sakinleştirmek için bir basın toplantısı yaptı. Özetle 'Amerika bir büyük devlettir, Amerikan ekonomisi de bir büyük ekonomidir, Amerika bir büyük devlet olarak bu büyük ekonomiyi eninde sonunda bir hale yola koyar bize de bunun olumsuz bir yansıması olmaz, herkes rahat olsun, kafasını bulandırmasın, endişeye mahal yoktur' dedi. Bu insanın tüylerini diken diken eden bir durum. Türkiye'yi yönetenler, Türk ekonomisinin sağlam parametreler üzerinde olduğuna, Amerika'daki halin gerçekten Türk ekonomisine önemli denilebilecek bir yansıması olmayacağına samimi olarak inanıyorlarsa bu vahim bir durumdur. Hükümet, Merkez Bankası üzerinde baskı yarattı -Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası Başkanı'nın yaptığı tespitler var bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Merkez Bankası Başkanı'nı uzaktan takip ediyor ve beğeniyorum. Ama geçen hafta yaptığı açıklamaları ve sorulan sorulara verdiği cevapları beğenmedim. Öyle tahmin ediyorum ki; hükümet, Merkez Bankası Başkanı üzerinde bir baskı yaratmış. Bu toplantıdan çıkan sonuç ihtiyaç hasıl olduğunda kademeli olarak faiz artırımına gidecekleri yönünde. Oysa biz uzun bir zamandır bütün dünyada neyi dinliyoruz? FED Başkanı her hafta çıkıp faizleri 0.25, 0.50 puan indiriyor. Japonya'da faizler sıfıra yakın. ABD'de sıfıra doğru inen bir hal var. Bütün dünya bu işleri yaparken Türkiye Merkez Bankası ara ara faizleri çıkaracağının işaretini verdi. Bu aynı zamanda Türkiye'de döviz kurunu baskı altında tutmaya devam edeceğim demektir. Pakistan'da bile bu kadar yüksek faiz yok 2008 yılı içerisinde Türk ekonomisinin döndürmek zorunda olduğu dış kaynak yaklaşık 100 milyar dolardır. Kamu sektörü 15 milyar dolar ana para ve faiz ödemesinde bulunacak, özel sektörün kısa vadeli borçları 40 milyar dolar olarak döndürülmek zorunda 40-45 milyar dolar da 2008 yılı için cari işlemler açığı olacak. Bunların toplamı 100 milyar dolardır. Yeni bir şey yaratamadığınıza göre bunu ancak borçla döndüreceksiniz. Bu 100 milyar doları bulmakta Türkiye çok ciddi sıkıntı ile karşılaşacaktır. Pakistan bile hazine bonolarını yüzde 9.6 ile satarken biz yüzde 17.21 ile satıyoruz. Bu vahim bir şeydir ve en çok itiraz edilmesi gereken konu budur. Dünyanın en yüksek faizini vererek finanse ediyorsan bunun da bir takati vardır - İktidarın muhalefetin desteğini alması için nasıl bir adım atması gerekiyor? Önce hükümetin samimi olarak 6 yıllık ekonomik programda nerelerde yanlış yaptım demesi gerekiyor. Muhalefetin yapacağı iş teknik destek vermektir. Muhalefet hazırlanacak olan yeni bir ekonomik programa biz de bu programı destekliyoruz diye Türk halkına ilan eder, vatandaşta bilir ki iktidar muhalefet bu sıkıntının farkında ve aşılması için uğraşıyor. Amerika da başlangıçta mortgageden kaynaklanan bu işi hafife aldı. Amerikan ekonomisinin 10 trilyon dolarlık tüketim hacmi var, 50 milyar dolarlık kriz yükü vızıltı gelir diyerek dert edilmedi. Bir bakıldıki Amerikan ekonomisine gelecek olan yük 500 milyar dolara kadar geldi. İşin ciddiyeti artık bu çaptadır. İşten çıkarmalar başlayacak Küresel krizin Türkiye ekonomisine yansımaları nasıl olacak? Öncelikle büyüme hızımızı etkileyecek. Büyüme hızımızın önemli bir parametresi ihracattır. Dünyada büyümenin azalması istikametinde bizim ekonomimizde bir müddet büyümeyi unutan bir ekonomi haline gelecektir. Bunun arkasından istihdam ile ilgili olan hali getirir. Zaten yeni iş yaratan kabiliyette olmayan bir ekonomimiz var. Büyüme aşağı doğru indikçe hatta sıfırlara doğru geldikçe mevcut işi olan insanlar için işten çıkarmalar başlayacaktır. Benim tanıdığım, hükümete bu bilgileri verdiklerini de bildiğim 2-3 bin işçi çalıştıran bir yığın sanayici var. 2-3 bin işçi çalıştıran bu sanayiciler bile bir müddet sonra işçi çıkarmalara başlayacaklardır. Şimdiye kadar olduğu gibi rahat fon girişi sağlanamayacak ve bir sıkışıklığa girmiş olacağız. Sonuçta bütün bunların çok ciddiye alınması gerekiyor. Ben ikazı bir kamu görevi olarak görüyorum. 2003 yılında Türk özel sektörünün finans kesimi ve reel sektör dahil olmak üzere dış borcu 44 milyar dolardı şimdi 148 milyar dolar. Reel sektörün 100 milyar dolar borcu. Bunlarda çok kısa vadeli borçlar. Bu borcun sahibi olan reel sektörün toplam varlık değeri de tartışmalıdır. Ekonomiyi yöneten hükümet, bu borcun sahibi olan özel sektör, kredi kartı borcunu yapan vatandaş herkesin uyanık olması ve tedbirini alması gerekiyor. Özel sektör kendi istikbali için hükümeti sıkıştırmalı Ama önce hükümete iş düşüyor. Amerika'da Bush yönetimi durumu gördükten sonra demek ki bu iş bizim zannettiğimizden önemli ben yeni bir program hazırlıyorum dedi. Hatta bir adım daha ileri giderek, bu sadece hükümetle yapılacak bir işe benzemiyor, hükümetle muhalefetle; Temsilciler Meclisi'nden şu kadar insan, Demokrat Parti'den şu kadar insan, Cumhuriyetçi Parti'den şu kadar insan bir araya gelsinler yeni bir ekonomik program hazırlasınlar, bunun arkasına bende 168 milyar dolar bir kaynak koyuyorum dedi. Yani iktidarı ile muhalefeti ile birlikte ekonomiye müdahale ettiler. Türkiye'de de özel sektör kendi istikballeri için hükümeti sıkıştırmalıdır. Kardeşim bu iş senin söylediğin gibi değil, işin renginin bu olmadığı ortaya çıkmaya başladı, artık kendini de kandırma bizi de kandırma, siyasi partiler, seçim kanunu ile ilgili yasalar, anayasa değişikliklerini bir tarafa koy iktidar muhalefet bir araya gelin teşhislerinizi tespitlerinizi bir araya getirin yoksa hepimiz öleceğiz diyebilmeli. Ekonomik ve Sosyal Konsey acele toplanmalı. Hükümet temsilcileri, diğer ekonomik aktörler, iş dünyasının temsilcileri, işçi, tarım dünyasının temsilcileri bir araya gelsinler konuşalım demeli. Ekonomik seferberlik ilan edilsin Bir anlamda ekonomik seferberlikten bahsediyorsunuz ? Aynen öyle. Bu da yetmez Amerika'da Bush gibi bir adam iktidar ve muhalefet bir arada olmalıyız dedi. O zaman sen de CHP'ye çağrı yap, MHP'ye çağrı yap, muhalefetinde paylaşacağı bir ekonomik programı acilen formüle edip yürürlüğe koy. Bütün Türkiye'de buna elinden gelen desteği versin çünkü bir patlama bütün Türkiye'yi önüne alıp götürür. Halbuki ben şu an itibariyle hükümette buna benzeyen bir uyanma, hiçbir tenebbüh görmüyorum. Başbakan iktidar ve muhalefet kavgasını körüklüyor, bunu yapmasın. Madem Bush'un yolunu takip ediyor, hiç olmazsa Bush kadar olsun. Türkiye'nin ihtiyacı budur, bunu ciddiye almayan her kimse devletse devlet, sanayiciyse sanayici, herkesin eli yanar. Ekonominin emarı çekilmeli - Size sorulsa ekonomi yönetimine nasıl bir reçete sunarsınız? Ekonomide sihir ve sihirbaz yoktur. Ekonominin çok ciddi bir şekilde masaya yatırılması gerekiyor önce ekonominin tam bir emarı çekilecek, Türk ekonomisinin tam bilgileri bizde yok, gerçek bilgiler ve rakamlarla görelim. Buna hükümet davet etmelidir. Gelin iş ciddidir öbür işleri bir tarafa koyalım demeli Türkiye de bu badireden en az hasarla sıyrılmalıdır. Hasar olacaktır ama bu en az hasarla geçirilmelidir. Eğer bu işi yapmış olursak, daha büyük sıkıntılara düşmeden bu işi belli bir düzene koymuş oluruz. Ama şimdiden bir reçete vermek mümkün değildir. Stiglis, ABD ekonomisi için büyük bir harcama programı yapalım diyor. Onların harcama kabiliyeti olan bir ekonomileri var. Bizim harcama kabiliyetimiz var mıdır, yok mudur? Onu da bilmiyoruz bir yandan bazı harcamalarımızı mutlak şekilde durdurmamız, bazı harcamaların önünü açmamız gerekebilir. Harcama kalemlerine milim milim bakmak gerekiyor. Ekonominin dışında her laf lüzumsuz Ekonominin içinde bulunduğu durum dikkate alındığında ekonominin dışında siyaseten söylenen her laf lüzumsuz. Anayasa değişiklikleri ile ilgili her türlü davranışı, kontur, karşı kontur hallerinin hepsini de lüzumsuz görürüm. iktidar muhalefet herkesin zihnini, mesaisini Türk ekonominin içinde bulunduğu duruma odaklaması gerekiyor. CHP ve diğer muhalefet partileri hükümete bu anlamda lazım gelen yardım her ne ise her türlü desteği vermeye hazır olduğunu taahhüt etmelidir. Şu anda ekonomi tam bir vatan millet devlet işidir. AB'deki kriz, etkisini 3. çeyrekte gösterecek Amerika'daki iş ciddidir. Bunun sadece Amerika ile sınırlı kalması kesinlikle söz konusu değildir. Bütün dünya Amerika ile iktisadi faaliyet içerisindedir ve iktisadi ilişki içinde olan her ülkeye bu durum yansıyacaktır. Bu yansımalar bir zaman aralığı ile olacak. Bu yılın başı itibariyle ABD'de haller ortaya çıkmaya başladı ilk etkilemesi beklenen ekonomi AB ekonomisidir. Bu yılın ortalarında AB ekonomileri etkilenmeye başlayacaktır. Bu yılın üçüncü çeyreği civarında Türk ekonomisinde etkisini göstermeye başlayacaktır. TÜSİAD, TOBB, hükümete karşı daha 'dan dun' olmalı TÜSİAD, TOBB, Ziraat Odaları Birliği ve diğerleri bir şeyler söylüyorlar ama ya hükümetten çekindikleri için ya da Türkiye'deki iklimi çok fazla sarsmamak için gereğinden fazla kibar söylüyorlar. Ekonominin içinde bulunduğu hal, ekonomik tespitlerin gereğinden fazla kibar söylenişini kaldırmaz, daha dan dun söylemek lazımdır. Fabrikaların Mısır'a gidişine kafa yorulmalı Diğer bir konu Türk sanayileşmesi, burada da bir sıkıntı var. Yeni sanayiler filan yaratmak bir yana yeni fabrikalar bile kurmuyor, tevsi ve modernizasyon yatırımları bile yapmıyoruz. Sanayici Kahramanmaraş'tan fabrikayı söküp Mısır'a, Romanya'ya götürüyor. Romanya'daki yatırım iklimi Türkiye'deki yatırım ikliminden çok daha parlak olduğu için Romanya'da yatırım yapıyor değil. Demek ki buradaki durum çok kötü ki buradakini söküp oraya götürüyor, buna ciddi şekilde kafa yormak lazım. Ayrıca istihdamdaki vergi yükü çok yüksek yüzde 43'ler civarında. OECD ortalaması yüzde 26. Ayrıca Japonya'dan sonra dünyanın en pahalı enerjisini kullanan bir sanayimiz var, burada da bir sıkıntı söz konusu. Her şeyden önemlisi Türkiye 2008'in sonlarına doğru karanlıkta kalacak. Ama bunun için de bir önlem ve girişim yok. SİYASET KUTU Parti meclisine girmemek için Deniz Bey'i zor ikna ettim - Siyasete gelirsek parti meclisine girmediniz, bunun kişisel tercihiniz olduğu söyleniyor, neden? Bu konu birkaç aydır yazılıp çiziliyordu. Deniz Bey'in parti meclisine bizi alma isteği çok normal ve anlaşılabilir bir şeydir. Bu sadece parti meclisi değildir, muhtemelen arkasından merkez yürütme kurulu ve ondan sonraki görevlerdir. Bunların tamamı çok anlaşılabilir, çok da onore eden şeylerdir. Ne yapmam gerektiği konusunda birkaç aydır ölçüp biçiyorum, kanaatlerimi olgunlaştırdım ve parti meclisine girmemenin benim açımdan daha doğru olacağı hükmüne vardım. Sonra da bunu sayın genel başkanla birlikte değerlendirdik. Benim sayın genel başkanı ikna etmem zor oldu, ama neticede bir müşterek anlayış içinde bulunduk ve mevcut halimizin daha doğru bir karar olduğu kanaatine vardık, o nedenle de parti meclisine girmedik. Hadise budur. Siyasetin entellektüel faaliyetini çok seviyorum Siyasetin entelektüel faaliyet bölümünü daha çok seviyorum. Bunun içerisinde kendime ayırdığım ana damar ekonomi ve dış politika. Meclis'te ekonomiyi yakından takip ediyoruz, Dışişleri Komisyonu ve NATO Parlamenter Asamblesi'nde üyeyim. Şimdi bir de Dünya Bankası Parlamenter Asamblesi diye bir şey icat etmişler. Ben de Dünya Bankası Başkanı'nın yazdığı bir mektup marifetiyle öğrendim. İlk toplantısı haziran ayında Tiran'da yapılacak. TBMM'den de üç kişi davet ettiler. Bana da sizi uygun gördük böyle bir toplantıya katılır mısınız mahiyetinde bir mektup geldi. Demek ki benim ana damarım hem ulusal ölçekteki ekonomiyi, hem de uluslararası ekonomiyi ve dış politikayı takip etmek. Benim asıl işim bu. Bunun icap ettirdiği seyahat ve okuma yazma çok. Parti organizasyonunda görev almak benim bunları bir kenara bırakıp daha çok particilikle ilgilendirmemi icap ettiren bir görevdi. Bu nedenle CHP Parti Meclisi'ne girmeyi istemedim. -Yerel seçimlerde İstanbul'dan aday olacağınız yönünde değerlendirmeler var? Önümüzdeki bir sene siyasi gelişmeler açısından bir milyon seneye denk düşer. Ben çok enteresan işlerin olacağı kanaatindeyim. Bu nedenle yerel seçimler sonraki iş. Ayrıntılardaki İlhan Kesici Ferit B.PARLAK [email protected] Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Koordinasyon Genel Müdürlüğü görevini yürütürken, 1985 yılında Turgut özal'ın isteğiyle AB nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği Vekilliği görevini üstlenen; 1991 yılında DPT Müsteşarlığı'na atanan; 1995 yılında ANAP'tan siyasete girerek, Bursa milletvekili seçilen; şu anda CHP İstanbul Milletvekili olarak siyasi çalışmalarını sürdüren İlhan Kesici ile Türk ekonomisinin son durumunu konuştuk. 2003 yılında Türk özel sektörünün 44 milyar dolarlık dış borcunun, 2007 yılında 148 milyar dolara ulaşmasını 'büyük risk' olarak tanımlıyor Kesici. Borcun sahibi olan şirketlerin toplam varlık değerlerine bakıldığında, sıkıntının boyutlarının anlaşılacağına da 'laf arasında' dikkat çekiyor. Sihire, sihirbaza, kibar söyleme ekonomide yer olmadığını vurguluyor Kesici. "Ayak parmağındaki bir sıkıntı, akciğerden kaynaklanabilir. Bunu anlayabilmek için ciddi tetkiklere ihtiyaç vardır. Yoksa senelerce ayak parmağınla uğraşırsın ve sonuçta boşa uğraşmış olursun" diyerek ekonominin emarının çekilmesi gerekliliğini dile getiriyor. ABD Başkanı'nın dahi ekonomideki sorunu iktidar ve muhalefeti bir araya getirerek çözmeye çalıştığının altını çizerek, Başbakan Erdoğan'ı "Bush gibi davranmaya" davet ediyor. TÜSİAD, TOBB gibi STK'ların ya hükümetten çekindikleri ya da Türkiye'deki iklimi sarsmamak için gereğinden fazla kibar konuştuklarını; ekonominin durumunun kibar konuşmayı kaldıracak noktada olmadığını, daha 'dan dun' söylemlere ihtiyaç duyulduğunu savunuyor. Yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir için aday olacak mısınız? şeklindeki sorumuza verdiği yanıt, Kesici'nin Türkiye ile ilgili düşüncelerini özetliyor: "önümüzdeki bir sene siyasi gelişmeler açısından bir milyon seneye denk düşer. Ben çok enteresan işlerin olacağı kanaatindeyim. Bu nedenle yerel seçimleri konuşmak çok erken".