”Bankacılık sektörü yaşanan krizden 2001'de geçti”

Açıkalın, "Reel sektör de 2001'de bu yapılandırmadan nasibini alsaydı, bugün gördüğümüz hasar daha sınırlı kalabilirdi" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Yapı Kredi Bankası Murahhas Üyesi ve Genel Müdürü, İcra Kurulu Başkanı Faik Açıkalın, bankacılık sektörünün şu anda yaşanan krizden 2001'de geçtiğini belirterek, "Reel sektör de 2001'de bu yapılandırmadan nasibini alsaydı, bugün gördüğümüz hasar daha sınırlı kalabilirdi" dedi.

Açıkalın, bazı gazetecilerle gerçekleştirdiği sohbet toplantısında yaptığı konuşmada, küresel kriz sürecinde bütün dünyanın bir "teşhis hatası" yaptığını, aynı boyut yanılsamalarını yaşadığını ve herkesin "aynı kayığa" bindiğini ifade etti.

Doğru teşhisi daha erken koyanların daha az etkilendiğini kaydeden Açıkalın, "Kimin gen yapısı, DNA'sı bu hastalığın iyileşmesine daha müsaitse o daha az hasar gördü" diye konuştu.

Küresel krizin bu boyuta ulaşacağının pek tahmin edilemediğinin altını çizen Açıkalın, "Bankacılık sektörü bu maceradan 2001'de geçti. 2001'de yaşadıklarımız, bugüne geldiğimizde belki de çok hayırlı olmuş diye düşünebiliriz. Reel sektör de 2001'de bu yapılandırmadan nasibini alsaydı, bugün gördüğümüz hasar daha sınırlı kalabilirdi" şeklinde konuştu.

Şu andaki problemin ağırlıklı olarak kredi kartlarında ve küçük işletmelerde yaşandığını belirten Açıkalın, bunu şirketlerin kriz reflekslerinin çok gelişmiş olmasına bağladığını, büyük ve orta boy, ticari ve kurumsal firmaların büyük çoğunluğunun 2001 ve öncesinde kriz deneyimlerinin bulunduğunu söyledi. Açıkalın, "Bunu yabancı bankalar da söylüyor; kriz yaşarsak Türkiye'de yaşamayı tercih ederiz diyen bankacılar var. Herhangi bir alamet olduğunda yangın önlemlerini çok hızlı alabiliyorlar" dedi.

"Önümüzdeki yıl kolay olmayacak"

Şu anda problemli kredi miktarları ciddi biçimde artsa bile Türk bankacılığının sermaye yeterliliği açısından herhangi bir sıkıntısı olmayacağına dikkati çeken Açıkalın, ancak bunun önümüzdeki dönemde kurumsal ve ticari portföylerin probleme düşmemeleri için ekonomik büyümenin, canlanmanın gerektiği gerçeğini değiştirmediğini vurguladı.

Önümüzdeki yılın kolay bir yıl olmayacağına işaret eden Açıkalın, Merkez Bankası'nın faiz indirimlerinin devam edecek gibi göründüğünü, bankaların işlerin açılmasına bağlı olarak özellikle hizmet ve komisyon gelirlerinin artacağını, bunun bankacılık sisteminin belki bu yılki gibi bir defalık karlar değil, orta ve uzun dönemde sürdürülebilir ve daha kaliteli karlılığı oturtmasına zemin hazırlayacağını söyledi.

"Olmayan bilançoya kredi vermek intihar"

Faik Açıkalın, 2001'de bankaların piyasaya ve birbirlerine güveni kalmadığı için parayı "bedava, sıfır faizle" yurt dışındaki bankalara repo ettiklerini anlatarak, "2001'de parayı yurt dışına gidip park etme refleksi bu sefer, bu krizde olmadı. Dolayısıyla para Türkiye'deki sistemin içinde kaldı. 2001 kriziyle bu krizin bankacılığın davranışı açısından böyle bir fark var" dedi.

Bankaların küresel krizde ise kredi vermede biraz temkinli davrandıklarını ifade eden Açıkalın, şöyle konuştu:

"Karşılarında talep yoktu. Zaten olmayan bilançolara kredi vermek intihardan başka bir şey değildi. Bu, mevduat sahibine parayı geri ödemesini tehlikeye sokar. Bankalar ne yaptı? Ya Merkez Bankası'na verdi, ya gitti Hazine Bonosu aldı. Yani ya gitti devlete verdi, ya sistemin içinde tuttu. Merkez Bankası, kimin ihtiyacı varsa bir şekilde halletsin diye...

Eğer bankacılık sisteminde şunu eleştirseydik çok haklı bir nokta olurdu; kriz sırasında bankacılık öyle bir korktu ki parayı aldı çıkardı yurt dışına, bir anda Türkiye'de öyle bir açık oluştu. Dolayısıyla ciddi fonlanma sıkıntısı oldu. Memleket yüzde 14 küçülmüşken, bankalar neden yapmadı da ekonominin büyümesindeki daralmayı ya da işsizliğin artmasını engellemedi demek, bankalara biçtiğimiz misyonla analiz edilmesi gereken bir şeydir. Bankaların görevi parayı vermek değildir, bankaların görevi mevduat sahibini parasını bankayı doğru yönetip sağ salim mevduat sahibine söz verdiği gibi geri vermektir. Ondan sonra da tüm paydaşlarına karşı, doğru bankacılık yaparak müessesenin sıhhatini sağlamaktır."

Açıkalın, IMF ile ilişkiler konusundaki görüşlerini ise "Şu anda makrolar, ülkenin aritmetiği, rakamları bir IMF anlaşmasını mecbur eder nitelikte değildir. Hükümetin açıkladığı orta vadeli program ayakları yere basan, mantıklı bir program. Ama diğer taraftan şahsi kanaatim, IMF gibi bir çıpanın olması yabancı yatırımın ülkeye yaklaşımının pozitif olması açısından iyi olur gibi geliyor" şeklinde dile getirdi. Açıkalın, bankada 2010'da sektör ve ülke büyümesi üzerinde bir bilanço büyümesi görüleceğini bildirdi.

Türkiye'de küresel krizde bu kez iç taleple bir şeylerin yapılması gerektiğini ve beklentilerin iyi yönetilmesi halinde ülkenin çıkışının iç taleple olacağını ifade eden Açıkalın, önümüzdeki dönemde temel ihtiyaçlar ve birtakım hizmetler alanında hareketlilik olabileceğini, konut alanında ise satışta hızlı bir toparlanma beklemediklerini belirtti.

Bankacılık sektöründe 2010'da krediler ve mevduatta yüzde 5 ile 10 arasında bir büyüme öngördüklerini belirten Açıkalın, "Sektör ve ülke büyümesinin üzerinde bir Yapı Kredi bilanço büyümesi göreceksiniz" dedi.

50'nin üzerinde şube açılışı

Faik Açıkalın, 2007-2008'de 18 aylık sürede 240 şube açılışı gerçekleştirdiklerini, kriz döneminin ise şube açılış faaliyetlerini geçici olarak durdurup kendi içlerine dönerek mutfakta birtakım düzenlemeler yapmak için bir fırsat olduğunu kaydederek, "Bankacılıkta en önemlisi sermaye... Sermaye yeterlilik rasyomuz yüzde 17 düzeyinde. Dolayısıyla büyümemizi rahatlıkla finanse edecek kadar depomuzda benzinimiz var" diye konuştu.

Yapı Kredi'nin 846 şube ile Türkiye'nin 4. büyük şube ağına sahip bankası olduğunu anlatan Açıkalın, önümüzdeki yıl tekrar şube açılışlarına başlayacaklarını ve 50'nin üzerinde şube açılışı planladıklarını bildirdi.

Maliyetli bir iş olan şubeleşmenin doğru işleyen ve doğru konumlandırılan bir şekilde yapılması gerektiğini vurgulayan Açıkalın, şube açmanın kritik bir karar olduğunu söyledi.